İnsan hayatının önemi ne kadar?

1 Kasım 2004

Öte yandan, dünyadaki ölümlerin halen en büyük nedeni olan AIDS hastalığı nedeniyle Orta Afrika ülkelerinin bazılarında ortalama yaşam süresi 30 yıla kadar gerilemiş vaziyette. Yani, buralarda medeniyet 2000 yıl öncesinde. Hastalıktan bu bölgede 20 milyon ölüm gerçekleştiği ve 12 milyon çocuğun öksüz kaldığı hesaplanıyor.İnsan ölümleri sadece sağlık nedeniyle olmuyor. İranda gerçekleştirilen 1979 İslam Devrimi sonrası, 4.000den fazla homoseksüelin öldürüldüğü tahmin ediliyor. Zimbabvede de aynı işlem yapılıyor. Başkan Mugabe geçenlerde homoseksüellerin yaşama hakkı olmadıklarını açıkladı. 2000 yılında ABDde öldürülen kadınların üçte biri kocaları tarafından öldürülmüş. Öldürülen erkeklerde ise bu oran, sadece % 4. Öte yandan, dünya nüfusunun üçte biri birbiri ile savaş halinde. Bu, 30 ülke ve 2.3 milyar kişi anlamına geliyor. Bir otomobil kazasında ilk ölen kişi 44 yaşındaki ABDli Bridget Driscoll idi. Kaza 1896 yılında oldu. Günümüzde ölümlü trafik kazalarının % 70i geri kalmış ülkelerde oluyor ve bu kazalarda % 65 oranında motorlu taşıtların içinde bulunmayan kişiler hayatlarını kaybediyorlar. Halen trafik kazaları, AIDSden sonra insan hayatının kaybedildiği ikinci neden. Dünya

Yazının Devamı

Kalpazanlara gün doğdu

29 Ekim 2004

Banknotların şimdiye kadar neden kamuoyuna gösterilmediği anlaşıldı. Merkez Bankası Türkiyeyi temsil edebilecek bir tasarımda banknot üretemedi. Kalıpların bizdeki ressamlar tarafından az emekle üretildiği anlaşılıyor. Mürekkebi, kağıdı, banknot matbaası ithal edilen ve sadece basımı Türkiyede yapılabilen banknotların hiç olmazsa büyük kupürlerinin kalıplarının bu önemli aşamada yurtdışında yaptırılması gerekirdi. Görürsünüz, hem güvenlik unsurlarının azlığı hem de tasarım fakirliği nedeniyle, 50 ve 100 YTLlik banknotlar bir süre sonra yenilenecektir.Büyük kupürlerin sahtesinin üretilmesi kalpazanlar tarafından tercih edilir. Bu yüzden 20 milyonluk banknot en yaygın biçimde taklit ediliyordu. Şimdi, hiçbir ek önlem alınmadan 50 ve 100 YTLlik banknotlar piyasaya sürülüyor. Yeni banknotların tanıtımının da yeterince yapılamayacağı anlaşılıyor. Bu işe ayrılan bütçeden belli. Bu durumda, kalpazanlar YTL ile aynı gün sahte paraları piyasaya sürerlerse hiç şaşmam. YTLnin kolay taklit edilebilir olması nedeniyle, yabancı ülkelerdeki kalpazanlar da ülkemize akın edeceklerdir. Çünkü, bu güvenlik unsurlarıyla bu banknotlar rahatça taklit edilir. Hatta, aynısı bile basılabilir. Elindeki

Yazının Devamı

İnanılmaz bir fabrika gezdim

28 Ekim 2004

"Senur" isimli bu fabrikada, yılda 2 milyon adedin üzerinde, dünyadaki çeşitli bilinen marka elektrikli ev aletleri için 110-220 Volt ve 1700 Watta kadar motor üretiliyor. Motor üretimi dışında, yılda 1 milyon adet yalnız elektrik süpürgesi ve mutfak robotu üretimi var. Üretilen motorların ve elektrikli ev aletlerinin % 60ı ihraç ediliyor. Yani, bu fabrika, yılda kabaca 600.000 elektrikli ev aleti ve ayrıca 1.2 milyon adet motor ihraç ediyor. Amerika Birleşik Devletleri, Almanya, İngiltere, Fransa, İtalya, İsviçre, Kore ve Rusyadan tutun; Avustralya, Arjantin, Brezilya, Hindistan, Güney Afrika, Yeni Zelanda gibi 30dan fazla ülkeye ihracat yapılıyor. Üretilen malların yaklaşık % 40ı da yurtiçine satılıyor. Üstelik, adını yeni duyduğum bu fabrikanın yurtiçinde 300ün üzerinde yetkili servisi var.Fabrikanın en ilginç yanı, her türlü küçük ev aleti üretilmesine rağmen, kendi yarattığı bir markayla üretim yapmaması. Fabrikada Philips gibi dünyaca tanınmış markalar için fason üretim yapılıyor. Örneğin, Philips elektrik süpürgeleri motorundan ambalajına kadar bu fabrikada üretiliyor ve ihraç ediliyor. "Senur"dan ürettiği ev aletleri için sadece motor isteyen yabancı ve yerli çok tanınmış

Yazının Devamı

Büyüme rakamları ne kadar gerçek?

25 Ekim 2004

a) Ülkemiz 1999 yılında bu bazda % - 4.7 ve 2002 yılında da % - 7.5 büyüme gösterdi. Yani, bu yıllarda küçüldük. Şimdi kriz yıllarındaki açığı kapatıyoruz. Büyümenin bir bölümü ekonomideki dalgalanma hareketinin bir sonucu.b) Son üç yılda (2002-2003-2004) sırasıyla % 7.9, % 5.8 ve % 13.4 (6 aylık) büyümeyle karşılaşıyoruz. Bu büyümenin bir bölümü bu dönemde ülkemize yoğun bir biçimde giren sıcak para ve servet transferi nedeniyle yaşandı. Sıcak para girişi ise, düşük tutulan kur ve yüksek tutulan reel faizler nedeniyle oldu.c) Yüksek büyüme oranlarına ulaştık zannetsek de, büyüme oranlarında bir süreklilik sağlanmadıkça zaman zaman karşılaşılan yüksek büyüme oranları bir işe yaramıyor. Örneğin, Dünya Ekonomi Forumunun yayımladığı istatistiğe göre, Türkiye sürekli büyüme bakımından dünyada ancak 66ncı gelebiliyor. Bu istatistiğe göre, son 10 yılda dünyada en hızlı büyüyen ülke % 6 ile Finlandiya olmuş. Onu ABD takip ediyor. Şu anda, bizden bile hızlı büyüdüğü görülen Venezüella aslında sürekli büyüme bakımından dünyada 85inci. Kısacası, yaşadığımız yüksek büyüme oranı sevindirici ama bu oranların kalıcı olmadığını düşünmemiz için her türlü neden var.d) Öte yandan, son 5 yıl esas

Yazının Devamı

Derviş yine sahnede

23 Ekim 2004

Bakın beyler,a) Derviş bu ayağı yere basmaz konuşmaları, Avrupa Birliği müzakerecisi olmak amacına yönelik olarak, Avrupaya ve özellikle Fransaya yaranmak için yapıyor.b) Perşembe günü Başbakan Erdoğana soru soran bir Fransız Ermeni gazetesi muhabiri de "soykırım"dan bahsedip Erdoğanın "soykırım"ı telaffuz eden ilk Türk Başbakanı olduğunu söyledi. Başbakan cevabında ne "soykırım"dan ne de "katliam"dan bahsetti ve bu iddialarda bulunanların Osmanlı arşivlerini incelemeleri gerektiğini anlattı.c) Siz "katliam"ı kabul eder, ama "soykırım"ı kabul etmedim derseniz, aslında "soykırım"ı da kabul edeceksiniz demektir. Almanlar da "Yahudi katliamını" kabul ediyorlar ama dünyanın çeşitli yerlerinde "katliam" değil, "soykırım" müzeleri var. Derviş "efendi" Osmanlının bir ırkın dünya yüzünden silinme isteği olduğunu değil de, bir ırkın büyük yüzdesinin katledildiğini kabul etmiş, masumdur diyorsunuz. Siz bu kabullere başladınız mı, artık aradaki sınır tartışmalıdır.d) Haklı olduğumuz konularda bile ödün vermeye başladınız mı, bunun arkasından güney illerimizde Kürt devleti kurulma ödünü, Kıbrısı terk etme ödünü gelir. Sonunda, her şeyinizi, bağımsızlığınızı kaybedersiniz. Avrupa Birliğine

Yazının Devamı

Zincirleme kazayı önleyen kaza

22 Ekim 2004

Tecrübem diyor ki: Ya bu parayı getirenler önden masraflar için küçük bir miktar alıp ortadan yok olacaklardır. Ya da konsorsiyum (!) senetler, teminat mektupları v.s. alındıktan sonra piyasaya çıkıp parayı bulmaya çalışacak, Türkiyenin adını piyasada rezil edecekler. Türkiye Cumhuriyeti hükümeti dördüncü dünya ülkesi değildir. Kayıt dışı para olmayan fonlar bankalarda tutulur. Kredileri bankalar verir. Uluslararası fonlar paralarını borsalara veya piyasa enstrümanlarına yatırırlar; şirketlere doğrudan borç vermezler. Borç vermek için de İrlandada şirket kurmazlar."8 Ocak 2004 günlü "Olası Senaryo" başlıklı yazım aynı konuda şunları söylüyor: "...Bu işlemlerden birini veya hepsini yapacağına dair TMSF bir belge verir... bu belgeleri eline alan kişiler piyasaya çıkıp kapı kapı dolaşır; parayı bulmaya çalışırlar. Aslında, bu kişilerde hazır para yoktur. Böyle bir operasyon Türk Hazinesinin borçlanma piyasasını kaybetmesine neden olur. Çünkü, Hazine borçlanmak için normal imkanların dışına çıkmaya başlamış demektir. Bu davranış, Türk Hazinesinin borçlanma kapasitesini, bulunacak paranın en az 6 - 7 misli azaltır veya fiyatını çok yükseltir. Değil hazineler, ticari bankalar bile böyle

Yazının Devamı

SPK anlaşmayı açıklayın diye mektup yazdı, TMSF ve BDDK sır diye açıklamadı

18 Ekim 2004

Yeni tren kazasının en acıklı yönü, aynı öncekilerde olduğu gibi işten anlamayan adamların yönetimde olması. Çukurova, Turkcell, Show TV, Digitürk gibi Türkiyenin nadide kuruluşları maalesef dolandırıcıyı profesyonellerden ayıramayan patron ve yöneticiler tarafından yönetiliyor. Bunların alt kadroları da, üst kadroları da, ekonomistleri de çok zayıf. Bu patron ve yöneticiler Türkiyeye layık değil. Biz de bunlara katlanmak ve oyalanmak zorunda değiliz. Bu hatalarının gereği neyse, otoritelerce hemen yerine getirilmesi lazım. Bankacılığı biraz bilen, bu yolculuğun sonunun böyle biteceğini rahatlıkla tahmin edebilirdi. Aslında, olacakları 7-8 Ocak 2004 tarihli yazımda yazmış, 25-26-30 Ağustos 2004 tarihlerinde tekrarlamıştım. Para bulunamadı, bulunamayacağı gün gibi aşikardı. Zaten kazayla para bulunsaydı, başımıza çok daha vahim hadiseler gelecekti. Ya hisseler elden gidecek ve Çukurova borçları teminatsız kalacak ya da kara para iddiaları ortaya atılacaktı. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) ile Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun (TMSF) başlarındaki yöneticiler de yeterince profesyonel davranmadılar. Belki para gelir umuduyla, belki de siyasi baskılarla bir şeylere razı

Yazının Devamı

Dünyanın en tehlikeli fikirleri

16 Ekim 2004

Bunlardan ilk sırada geleni, düşmanınızı "günahkar, şeytan" diye tanımlamak. Robert Wright, Bushun 11 Eylül terörist harekatından sonra "dünyayı günahkarlardan temizlemek gereği"nin üzerinde durduğunu ve İran, Irak Kuzey Koreyi "günah ekseni" olarak tanımladığını söylüyor. Bu görüşün bir sonucu olarak, şeytanla bir anlaşma yapılamayacağına göre, bu ülkeleri işgal etmek tek çare kalıyor. Bu ülkelerin insanlarını "şeytan veya günahkar" olarak göstermek, aslında istemeyerek yeni teröristlerin yetişmesine neden oluyor. Oysa, bu nedenle bir savaşa başlar ve binlerce insan öldürürseniz, kendinizin hala "Tanrının hizmetinde" olduğunu nasıl savunabilirsiniz?İkinci tehlikeli fikir, "özgür düşünce ve davranışın yönlendirilmesi" konusundaki çalışmalar. Paul Daviese göre, kainat bir saat gibi işleyen ve kendini yenileyen bir mekanizma. Bu mekanizma içinde özgür davranışın pek yeri yok. Bu durumda, medya ve güç odakları yönlendirilerek bir seçimde oylar da yönlendirilebilir. Sakın, bütün dünyanın demokratik yönetimlere kavuşturulması isteğinin arkasında bir yönlendirme güdüsü olmasın?Üçüncü fikir, Birleşmiş Milletler Teşkilatının (BM) tarafsız ve iyinin yanında olduğunun sanılması. Samantha

Yazının Devamı