Geçtiğimiz hafta içinde VISA kartları Türkiye Genel Müdürü benimle görüştü ve ülkemizdeki durum hakkında görüş alışverişinde bulundu. Bu hassasiyeti de memnuniyetle karşıladım.Kredi kartı kullanımının sorun yarattığı Koreyle aramızda ciddi farklar var:a) Korede Kredi Kartı Kayıt Bürosu veya benzeri bir kurum yok.b) Korede banka dışı kurumların da kredi kartı vermesine olanak sağlanmış.c) Korede kredi kartı kullanımına teşvik getirilmişken, banka kartı (banka hesabından doğrudan kullanım sağlayan kart) kullanımına ek bir teşvik getirilmemiş.Ülkemizde, bankaların ortak kurdukları bir Bankalararası Kart Merkezi (BKM) var. Ayrıca, bir de kredi kayıt büromuz (KKB) bulunuyor. Bu sayede, bankalar müşterilerin tüm kredi kartı risklerini görebiliyorlar. Ama, kişilerin değerlemelerini yapacak bir "Credit Rating" sistemimiz yok. Kredi kartı faizleri bankalar tarafından belirleniyor. Her kullanım için takas komisyonu ödeniyor. Kredi kartlarında geri ödenmeme oranı BDDK kayıtlarına göre ülkemizde ortalama % 3.5. Bazı bankalarda bu oran % 7lere kadar yükseliyor. Ama, gecikilse bile genellikle tahsilat mümkün oluyor. Bu nedenle, bugünlerde bankalar kredi kartı kullanımından "iyi kar"
Geçtiğimiz hafta sonu hem Darphane Genel Müdürü Ahmet Büyükkaymaz hem de Hazine ilgilileri bu konuyu tartışmak ve Avrupa Birliği otoritelerini ikna etmek üzere yurtdışındaydılar. Darphane, madeni euroyla çalışan meşrubat makinesi gibi bazı aletlerle deneme yaptı ve bunların Yeni Türk Lirası madeni paralarla çalışmadığını tespit etti. Ancak, 50 yeni kuruş 1 euroya, 100 yeni kuruş da 2 euroya gerçekten çok benziyor.Yeni kuruşlarla euronun benzerlik göstermediği tek özellik, yeni kuruşların mıknatıs özelliği olmaması. Euro madeni paraların ise mıknatıs özelliği var. Ancak, bu özelliğin kalpazanlar tarafından, kolayca sağlanabileceği görüşü var.Hürriyetten Çiğdem Toker, hafta sonunda madeni paraların benzerlik tablosunu yayımladı. Tabloya göre paralar arasında şu benzerlikler bulunuyor:a) Madeni paraların her ikisi de çift renkli ve renkler birbirine benziyor. 50 yeni kuruşun dışı sarı içi nikel, 1 euronun da. 100 yeni kuruşun dışı nikel içi sarı, 2 euronun da.b) 50 yeni kuruşun ağırlığı 7 gram, 1 euronunki 7.5 gram. Fark var ama ayırt edilecek kadar değil. 100 yeni kuruşun ağırlığı ile 2 euronunki eşit ve 8.5 gram.c) İletkenlik katsayıları çok az farklı olmakla birlikte paraların
Psikolojik sorunlar üzerinde ilk kez duruldu. Doç. Dr. Arif Verimli, operasyonun bir "sıfırlardan arındırma" operasyonu olduğunu, bu nedenle bile sisteme olan güveni artıracağını belitti. Değişimin şok etkisinin yaklaşık 40 gün sonra atlatılacağını söyledi. Toplumun % 5inin matematik özürlü, % 11inin demanslılar dahil normal altı zekaya sahip olduğunu belirterek, ilk 2 ayda insanların çoğunun depresyona benzer patalojik bir olguyla karşılaşacaklarını anlattı. Para değişiminin sonuçta bir çeşit yaşam değişimi olduğunu söyleyen Verimli, etkilenmenin maksimum 3 yıl içinde yok olacağını vurguladı.Merkez Bankası Başkan Yardımcısı Şükrü Binay, konusuna hakimdi. Sıfır atma operasyonu olmasa, şimdiye kadar çoktan 50 ve 100 milyonluk banknotların çıkarılmış olacağını söyledi. Piyasada 1 milyar 210 milyar adet banknot var ve bunların tümü değiştirilecek. Yeni banknotlar Merkez Bankası şubelerindeki kasalarda, piyasaya çıkacakları 1 Ocak 2005 gününü bekliyor. Binaya göre, ilk 3 ay içinde eski banknotların büyük bir çoğunluğu yenileriyle değiştirilmiş olacak. Böylece, Türk halkı bu operasyon sayesinde eskimiş, yırtık, pis ve mikroplu banknotlardan kurtulacak. Binay, 6 sıfır atılmasının "iğfal
Zirvenin bu yılki konusu, "Ekonomik İstikrardan, İstikrarlı Büyümeye" idi. Yani, büyümeden çok, büyümenin sürdürülebilir olup olmadığı tartışılıyordu. Bu konuyu tartışacak olan zirvenin açılış konuşmalarından birini yapan Sayın Mumcu, çok manidar konulara değindi. Konuşmasında, 2000 yılı eylül ayında da yine bu zirvede benzer bir konuşma yapıp o zamanki hükümeti uyardığını, ama o zamanki bu çıkışı nedeniyle o dönemin Başbakanının kendisini kınadığını belirtti. Maalesef, uyarısından sadece bir aç ay sonra ülkemiz krizle karşılaştı.Mumcu, o zamanki uyarısına gönderme yaparak, yine hükümeti uyarıyor. Cari açığın çok arttığını, büyümeye rağmen işsizliğin yükseldiğini anlatmaya çalışarak; alınacak tedbirlerin bir an önce ve beklentilerin çok iyi olduğu bu dönemde alınması gerektiğini söylüyor. Ben de kendisine katılıyorum. Şu anda, gecikilmeden yapılması gereken en önemli iş bu.Türkiyenin kamu borcu gayri safi milli hasılasının % 80ine ulaşmış durumda. Bu oran, Avrupa Birliğinde ortalama % 40. Borçları çevirme riskiyle karşı karşıyayız. Yine, cari işlemler açığının nasıl finanse edileceği de bilinmiyor. A. N. Vorkinge göre, bu açığın finansmanı kamunun değil, özel sektörün sorunu. Ama,
Bir uzaylı dünyaya inse, sadece insanlar arasındaki benzerliğe ve buna rağmen gelirler arasındaki farklılığa şaşırmaz. Onun aynı paralelde şaşıracağı birçok gerçek olgu daha var.Bakın, J. Williamsın tespitlerinden bazıları neler: Sıradan bir Japon kadın 84 yaşında öleceğini hesaplarken, Orta Afrika ülkelerinde yaşayan bir kadının ömür beklentisi sadece 39 yıl.Çinde 44 milyon kayıp kadın var. Bunun temel sebebi erkek çocuk doğum oranının 100/117 gibi bir oranda fazla olması. Zaten, kız çocuk istenmiyor hatta, çeşitli biçimlerde yok ediliyor. Bu durumda, 50 milyondan fazla erkeğin eş bulabilme olanağı yok. Bu nedenle, kadınlar kaçırılıyor.2000 yılı verilerine göre, dünyada idamların % 81i, Çin, İran ve ABDde gerçekleştiriliyor.Avrupa Birliğinde inek başına günde 2.5 dolar teşvik veriliyor. Bu para, Afrikada yaşayan insanların % 75inin günlük gelirlerinden fazla.Buna karşılık, 2001 yılında 13.2 milyon Amerikalı plastik cerrahi ameliyatı olmuş.70den fazla ülkede homoseksüel ilişkiler hukuk dışı. Bunlardan dokuzunda bunun cezası ölüm.Rusyada her yıl aile içi şiddet yüzünden 12 000den fazla kadın hayatını yitiriyor.Dünyada hala, her saat başı bir kişi kara mayınlarının patlamasıyla
Economiste göre, Türkiye şimdiye kadar Avrupa Birliğine (AB) kabul edilen ülkelere göre şu farklı özelliklere sahip:a) Çok büyük,b) Çok fakir,c) Ülkenin büyük bölümü Asyada,d) Halkı Müslüman.Geçtiğimiz yıllarda Türkiyenin yaşadığı Avrupaya yakışmayan sıkıntılar arasında şunlar var:a) Politik ve ekonomik istikrarsızlık,b) Silahlı Kuvvetlerinin müdahaleci rolü,c) İnsan hakları ihlalleri.Economistin önemli tespitleri şöyle:a) AB, aralıkta Türkiyeye kabul değil, müzakere tarihi verecek. Bu tarih de 2005 yılının ortalarında olacak. Ancak, bu müzakerelerin üyelikle sonuçlanması en az 10 yıl sonra olabilir. Bu süre, 20 yıla da uzayabilir. Serbest dolaşımın ise, tam üyelikten çok sonra olması mümkün.b) Aralıktaki karar "Kopenhag Kriterleri" esas alınarak verilecekse, Türkiyeye "hayır" demek zor. Türkiye halen ekonomik, politik ve yasal yeterlilikler bakımından 2007de tam üye olması beklenen Romanyadan bile daha ileri durumda.c) Aralıkta bir sıkıntı çıksa da, ABnin kapıları Türkiyeye kapatılmayacak. ABnin Türkiyeyi kabul etmemesi yapılan reformların bir işe yaramadığının ve Hıristiyanların Müslümanları kulübe kabul etmeyeceklerinin bir göstergesi olacak ki, Batı bunu göze alamaz.d) Daha
Valery Giscard dEstaing, diyor ki: Türkiyenin ABye girme konusunda, pratik olarak hiçbir şansı yoktur.Yeni hazırlanan anayasa, yeni üyeler için çifte çoğunluk şartı getirmektedir. Yeni üyeler için, toplam Birlik nüfusunun % 65ine ilaveten, üye tam sayısının % 55inin kabul oyu aranacaktır.Türkiyenin üyeliğinin en az 10 - 15 yıl sonra gerçekleşebileceği düşünülürse, bu süre içinde Türkiye, ABnin en yüksek nüfusa sahip ülkesi haline gelecektir. Bu da, otomatik olarak Türkiyeyi karar süreci içinde en önemli konuma yerleştirecektir. Yeni anayasa, ülke nüfuslarını karar süreçlerinde şimdikinden çok daha önemli hale getirmektedir. Sadece, bu nedenle bile Türkiye Kulüpten dışlanmalıdır. Türkiye, ABye alınmayacak kadar büyüktür. Oyların % 16 - 17sine sahip olacak olan Türkiye, her kararı engelleyebilecektir.Ayrıca, Türkiyenin dini ve kültürel yapısı Avrupaya uygun değildir ve Birliğe yıllık tarımsal destek yükü bile 23.9 milyar doları bulacaktır.Türkiye için "stratejik üyelik" gibi bir üyelik biçimi veya Nafta benzeri bir ekonomik işbirliği önerilip üyelik geçiştirilmelidir. Yeni anayasayı hazırlayan komitenin üyelerinden İspanya eski Dışişleri Bakanı Ana Palacio da "Bu kurallar
Önce borcu yok sayın. Borç karşılığında hiç ödeme yapmayın.Sonra, borcun el konan bankadan çıkarılıp TMSFye devrini yaptırın. Böylece, borcun tahsilat yükü TMSFye geçecektir.Bir kez borç TMSFye aktarıldı mı, işiniz kolay demektir. TMSF önce birikmiş faizleri silip borcu sizden ister. Anlaşmayın.TMSF borcunuzun ana parasına karşılık % 50 ile % 10 arası bir ödemeyle borcunuzun tamamını silmeyi teklif edecektir. Bu parayı ödeyip borcunuzdan tamamen kurtulabilirsiniz.Olmazsa, TMSF ile mümkün olduğu kadar uzun vadeli bir borç ödeme anlaşması yapın. Bu anlaşmada faiz oranını mümkün olduğunca düşük tutun. Zaman kazanın. Borcunuzun birkaç taksidini ödeyince, yeni bir anlaşma için başvurun. Yeni hükümetler geldikçe, yeni olanaklarla karşılaşacaksınız.Uzun vadeli bir anlaşma yaptıktan sonra, ödemesiz dönem biter bitmez vadeyi kısaltmak istediğinizi söyler, TMSFye yeniden başvurursunuz. TMSF bu teklifin üzerine uçacaktır. Dışarıdan para bulduğunuzu söyler, böylece TMSFnin elindeki teminatları, anlaştığınız yabancı kuruluşa devredersiniz. Sonrası Allah kerim.Size para verecek yabancı kuruluşu nasıl bulacağınızı merak etmeyin. Yabancılar 4 milyara kadar olan borçları devralmaya hazırdır!