Hazine genellikle işler iyi gittiği zamanlarda benzer açıklamalar yapar. Aslında, işler kötü gitse bile bir sorumluluk örneği göstererek, cesaretle bu bilgilerin kamuoyuna açıklanması lazım. Sonuç olarak, sorunlar hepimizin. Ama, bunu şimdiye kadar kimse yapamadı.Açıklanan veriler ışığında aşağıdaki yorumları yapabiliriz:a) İç borç maliyeti 2002 yılındaki ortalama % 63 seviyesinden % 24e düşürülmüş. Aynı sürede ortalama iç borçlanma vadesi 9 aydan 16 aya çıkmış. Demek ki, borçlar için kolaylıkla yeniden borç alınabiliyor. Hem de daha ucuza ve daha uzun vadeli. Bu önemli bir başarı ama başarının bundan sonra da sürdürülmesi çok daha önemli.b) 2004 Ocak - Mart döneminde 12.1 katrilyon lira iç borçlar ve 1.8 katrilyon lira da dış borçlar için faiz ödenmiş. Buna karşılık hiç özelleştirme yok. Bütçedeki faiz dışı fazla da sadece 5 katrilyon lira. Yani, sadece bu yılın ilk 3 ayında bile anapara dışında faiz için yaklaşık 8.8 katrilyon liralık ek bir borçlanma yapılmış.c) 2004 yılının tümü için Hazinenin yaptığı projeksiyona göre, iç borçlar için 47.5 katrilyon ve dış borçlar için de 6 trilyon olmak üzere toplam 53.5 katrilyon liralık faiz ödenecek. Özelleştirme gelirlerinin bu yıl
IMF kredilerinin Merkez Bankasına verilmesi ile Hazineye verilmesi arasında fark var. Merkez Bankasına verilen kredi döviz rezervlerini yükseltiyor ve para basılmasını gerektirmiyor. Hazineye verilen kredi ise, alınan dövizler Merkez Bankasına satılarak piyasaya para çıkarılmasına neden olabiliyor.2001 Mayıs ve Kasım aylarında yaşananlar Hazinenin Merkez Bankasınca kredilendirilmesi şeklinde oldu. Yani, Merkez Bankası Hazinenin çıkardığı borç senetlerini alarak Hazineye kredi verdi. IMFye borçlu olan Merkez Bankası idi. Ancak, alınan paranın bir bölümü için aynı şartlarla Hazineye kredi verildi. Hazineye verilen bu kredi para basmak anlamındaydı. IMFnin de bu konuda izni vardı. O sırada, Merkez Bankasının özerkleştiği bu nedenle Hazineye artık avans verilmeyeceği söylemleri nedeniyle bürokratlar kamuoyunu ve bazı yakın gazetecileri yanıltmak istediler. İstedikleri de oldu.2003 yılı sonunda bile Hazine bu borcunun önemli bir bölümünü hala ödemedi. Hala, Merkez Bankasına bu işlem nedeniyle 8 katrilyon 516 trilyon lira borçlu.Bakın yeni açıklanan Merkez Bankası Bağımsız Denetim Raporunda "banka bilançosundaki menkul kıymetler" incelenirken, bu durum nasıl açıklanıyor:"2001 yılında
Veriler Merkez Bankasının genellikle başarılı bir yıl geçirmiş olduğunu gösteriyor. Bakın, raporda dikkati çeken hangi noktalar var:a) Banka son 3 yılda kümülatif olarak % 181 olarak gerçekleşen bir enflasyon ortamında faaliyet gösterdi. (Hazine ve Bankaya eksi puan)b) Bilançodaki madeni para 8.6 trilyondan, 7.3 trilyona düştü. (Hazineye eksi, bankaya artı puan)c) Dahildeki muhabirler hesabı 2.6 katrilyondan 1.7 katrilyona indi. (Bankaya artı puan)d) Menkul Kıymetler 28.8 katrilyondan 27.6 katrilyona düştü. (Bankaya artı puan)e) İç krediler 262.8 trilyondan 6.5 trilyona geriledi. (Bankaya artı puan)f) Açık piyasa işlemleri ile piyasaya verilen para 2 katrilyondan 433 trilyona indi. (Bankaya artı puan)g) İştirakler 7.8 trilyondan 20.7 trilyona çıktı. (Bankaya eksi puan)h) SDR tahsilatı Hazine yükümlülüğü 249 trilyondan 233 trilyona geriledi. (Hazineye artı puan)i) Değerleme hesabının 2002de pasifte 1.2 katrilyon iken, 2003 yılında aktifte 723 katrilyona gelmesi rezervin büyüdüğünü ve Türk lirasının değer kazandığını gösteriyor. (Bankaya eksi puan)j) Aktifteki faiz ve gelir reeskontları, muvakkat borçlular ve diğer aktifler düşmüş; pasiftekiler (Faiz ve gider reeskontları hariç)
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
Merkez Bankası genel kurulu cuma günü yapıldı ve Bağımsız Denetim Raporu belli oldu. Rapor, 31 Aralık 2002 ve 31 Aralık 2003 tarihli verilerin karşılaştırmalarını yapıyor.
Veriler Merkez Bankası'nın genellikle başarılı bir yıl geçirmiş olduğunu gösteriyor. Bakın, raporda dikkati çeken hangi noktalar var:
a) Banka son 3 yılda kümülatif olarak % 181 olarak gerçekleşen bir enflasyon ortamında faaliyet gösterdi. (Hazine ve Bankaya eksi puan)
b) Bilançodaki madeni para 8.6 trilyondan, 7.3 trilyona düştü. (Hazine'ye eksi, bankaya artı puan)
c) Dahildeki muhabirler hesabı 2.6 katrilyondan 1.7 katrilyona indi. (Bankaya artı puan)
Anavatan Partisi ve Genç Parti artık yok. Bunlar genel başkan değiştirseler bile, artık tutunamazlar. Milliyetçi Hareket Partisi, yeniden toparlanıyor görünse de, merkez partisi olmaya çok uzak. Hâlâ aşırı uç parti ve oy potansiyeli kısıtlı. Zaten, kitle partisi adayı hiçbir zaman olamadı. Bundan sonra yenilik yapacağı beklentisi de yok. Saadet Partisi yok olmadı. İki kez kapatılmasına, genel başkanının yasaklı olmasına, iktidar partisinin yakın görüşleri paylaşmasına rağmen varlığını sürdürdü. Bundan sonraki seçimlerde, AKPden daha da fazla oy çalabilir. Ancak, SPnin merkezde bir kitle partisi yaratması olanaksız. AKP, merkezde yeni kitle partisi olmanın şimdilik en güçlü adayı. Ancak, bundan sonraki davranışı ve toplumun diğer kesimleriyle ne ölçüde kucaklaşabileceği çok önemli. Dinci ve kendinden olmayanı kabul edemeyen bir tabanı var. Her kesimle birleşmeyi şimdilik Tayyip Bey sağlamaya çalışıyor. Dış dünya, iş alemi ve medya ile ilişkileri olumlu. Dış politikada ve ekonomide şimdiye kadar beklenenin üstünde başarılı oldular. Ama, soru işaretleri hala var. Cumhurbaşkanı, Silahlı Kuvvetler, yargı erki ve üniversitelerle problemleri sürüyor. Bu ilişkilerin hiç olmazsa bir
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
Sol partiler son iki seçimdir % 25'ten fazla oy alamıyor. Sol partiler artık işsizin, çaresizin, fakirin partileri değil. Zenginlerin ve entellerin partileri. Kapitalizm, devletçi anlayışı dünya çapında sildi. Solun yeni söylemi kalmadı. Muhalefeti hiç yok. Artık, sol partiler kolay kolay merkeze yerleşip, kitle partisi yaratamaz.
Proje uygulamaya geçirilmeden, 11 Eylül saldırısı oldu. Bu saldırıdan sonra, 24 Ekim 2001 tarihinde ABD Kongresi The USA Patriot Act olarak bilinen "Terörizme Karşı ve Önlemeye Yönelik Gerekli Tedbirleri Alarak Amerikayı Birleştirip Güçlendirme Yasası"nı kabul etti. Yasa, bir gün sonra Senatoda da benimsenip, 26 Ekim 2001de Başkanca imzalandı.Yaklaşık 8 ay sonra da, ABDde 1940 yılından beri en geniş yeniden yapılandırma sayılan, "İç Güvenlik Bakanlığı" kuruldu. Bu iki yasa ile Başkana, yeni başkanlığa ve devlete çok geniş yetkiler verildi. Bu yetkiler o denli geniş ki, ay içinde tartıştığımız "fişleme olayı" solda sıfır kalır.ABDde 11 Eylül 2001den sonra hiçbir terörist olay yaşanmadı. Ama ABDde gittikçe artan oranda ve halkı bile tedirgin edecek ölçüde alınan bu tedbirler, muhtemelen büyük devlet olmanın bir gereği. Oysa, sıcak bölgenin komşusu olan ve terörist saldırılardan sık sık nasibini alan Türkiye buna benzer ciddi bir tedbir almıyor. Hatta, bırakın ciddi tedbiri, mevcut tedbirler bile "kişi hakları", "AB gereği" vs. denilerek azaltılıyor. Amaç Türkiyenin gücünü ve kontrolünü azaltmak mı?Ama bakın, ABDde kabul edilen yasalar nelere izin veriyor:n Asker ve polis arasında
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
Bush iktidara gelir gelmez, ABD' nin suni peykleri kullanarak koruma kalkanı içine alacak bir savunma sistemi için trilyonlarca doları bulan bir projeye başlamak istedi. Proje daha 11 Eylül 2001 terörist saldırısı olmadan önerilmişti ve ABD'ye zarar verebilecek bir sineği bile kontrol edip yok edebilme gücüne sahipti. Sovyetler çökmüşken böyle pahalı bir korunma ihtiyacı nereden doğmuştu?
Proje uygulamaya geçirilmeden, 11 Eylül saldırısı oldu. Bu saldırıdan sonra, 24 Ekim 2001 tarihinde ABD Kongresi The USA Patriot Act olarak bilinen "Terörizme Karşı ve Önlemeye Yönelik Gerekli Tedbirleri Alarak Amerika'yı Birleştirip Güçlendirme Yasası"nı kabul etti. Yasa, bir gün sonra Senato'da da benimsenip, 26 Ekim 2001'de Başkan'ca imzalandı.
Yaklaşık 8 ay sonra da, ABD'de 1940 yılından beri en geniş yeniden yapılandırma sayılan, "İç Güvenlik Bakanlığı" kuruldu. Bu iki yasa ile Başkan'a, yeni başkanlığa ve devlete çok geniş yetkiler verildi. Bu yetkiler o denli geniş ki, ay içinde tartıştığımız "fişleme olayı" solda sıfır kalır.
ABD'de 11 Eylül 2001'den sonra hiçbir terörist olay yaşanmadı. Ama ABD'de gittikçe artan oranda ve halkı bile tedirgin edecek ölçüde