Benim başıma gelen daha da ilginç.Yıl 1997. Ben Anavatan Partisi milletvekiliyim. Sayın Mesut Yılmaz başbakan ve parti lideri. Bir gün beni çağırdı. Genel ekonomik konuları konuştuk. Bu arada, boşalan Sermaye Piyasası Kurul üyeliklerinden birisi için benden bir aday istedi. Ben de, bir gün düşündükten ve atanmasını teklif edeceğim kişinin kendisine de sorduktan sonra, sermaye piyasaları konusunda deneyimli, ABDde bu konuda doktora yapmış olan ve o sırada zaten kurumda görevli olan "Cahit Yılmaz"ın bu görev için uygun olacağını makama giderek kendisine bildirdim.Makamda iken Mesut Bey, "Bu arkadaşı Hazineden Sorumlu Devlet Bakanımız Güneş Taner bir araştırsın" dedi ve Sayın Bakanı aradı. Güneş Bey, "Cahit Yılmaz" adını kaydettiğini ve kendisine bir - iki gün süre verilirse, bu arkadaşı etraflıca araştıracağını söyledi. Diğer ekonomik konuları konuştuktan sonra Mesut Bey, benden işin sonucunu almak için iki gün sonra gelmemi istedi.İki gün sonra Mesut Beyi tekrar ziyaret ettim. "Güneş Beyi arayıp, sonucu alalım" dedi. Güneş Bey arandı. Sayın Bakan "Efendim, çocuğu etraflıca araştırdım. Çok mükemmel bir seçim yapmışsınız. Atamayı hemen yapalım" cevabını verdi. Mesut Bey de Devlet
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
Dünkü gazetelerden birinde İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun bürokrasi ile ilgili bir hatıratı vardı. 1968 yılında kaymakam iken bir vatandaş için yaptığı silah ruhsatı başvurusunun 1988 yılında yani tam 20 yıl sonra Bakan iken kendisinin onayına sunulduğunu anlatıyordu.
Benim başıma gelen daha da ilginç.
Yıl 1997. Ben Anavatan Partisi milletvekiliyim. Sayın Mesut Yılmaz başbakan ve parti lideri. Bir gün beni çağırdı. Genel ekonomik konuları konuştuk. Bu arada, boşalan Sermaye Piyasası Kurul üyeliklerinden birisi için benden bir aday istedi. Ben de, bir gün düşündükten ve atanmasını teklif edeceğim kişinin kendisine de sorduktan sonra, sermaye piyasaları konusunda deneyimli, ABD'de bu konuda doktora yapmış olan ve o sırada zaten kurumda görevli olan "Cahit Yılmaz"ın bu görev için uygun olacağını makama giderek kendisine bildirdim.
Makamda iken Mesut Bey, "Bu arkadaşı Hazine'den Sorumlu Devlet Bakanımız Güneş Taner bir araştırsın" dedi ve Sayın Bakan'ı aradı. Güneş Bey, "Cahit Yılmaz" adını kaydettiğini ve kendisine bir - iki gün süre verilirse, bu arkadaşı etraflıca araştıracağını söyledi. Diğer ekonomik konuları konuştuktan sonra Mesut Bey, benden
Dış Ticaretten sorumlu Devlet Bakanı Tüzmen kendisi aleyhinde yazı yazan bir gazeteyi halk önünde yırtma cüretini gösterdi. Daha sonra, özür dilemesi gerçek niyetini yok etmiyor. Daha sonra Başbakan tarafından düzeltilmiş olsa da, Maliye Bakanı Unakıtan kendilerine oy vermeyen halkı bu yörelere para göndermeyerek ve yatırım yapılmasını engelleyerek cezalandıracaklarını söyledi.Bunlar kendine gereksiz aşırı güven ve pervasızlık gösterisinin yanı sıra demokrasi inancının da yeterince yerleşmemiş olduğunun bir göstergesi. Bırakın demokrasi inancını, böyle davranışlar AKPnin hala "takiye" yapmaya devam ettiği izlenimini veriyor. Üstelik, bazı çevrelerde AKPnin asıl amacının "dine dayalı devlet" kurup, "hilafet"i yeniden gündeme getireceğinin tartışıldığı bir ortamda, hem Tüzmenin hem de Unakıtanın davranışları hiç de iyi olmadı. Bizim korkumuz ise, bütün bunların ötesinde tek parti yönetimi sayesinde sağlanmış olan istikrarın bozulma olasılığı. Çünkü, artık ekonomik istikrarın siyasi istikrardan geçtiğini hepimiz öğrendik.Adaylara bakıyoruz. AKP "kimi koyarsam seçtiririm" anlayışı içinde. Bu anlayışla, İstanbulda Ali Müfit Gürtunanın siyasi hayatı bitirildi. CHP ise sanki "kimi koysam
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
Iktidar partisi, mahalli seçimlere AKP ülke çapındaki toplam oyların % 50 sinin üstünde oy alacağını söyleyerek girdi. Medya desteğini de arkasına alan iktidar partisi, vurdumduymaz tavırlar sergiliyor.
Dış Ticaret'ten sorumlu Devlet Bakanı Tüzmen kendisi aleyhinde yazı yazan bir gazeteyi halk önünde yırtma cüretini gösterdi. Daha sonra, özür dilemesi gerçek niyetini yok etmiyor. Daha sonra Başbakan tarafından düzeltilmiş olsa da, Maliye Bakanı Unakıtan kendilerine oy vermeyen halkı bu yörelere para göndermeyerek ve yatırım yapılmasını engelleyerek cezalandıracaklarını söyledi.
Bunlar kendine gereksiz aşırı güven ve pervasızlık gösterisinin yanı sıra demokrasi inancının da yeterince yerleşmemiş olduğunun bir göstergesi. Bırakın demokrasi inancını, böyle davranışlar AKP'nin hala "takiye" yapmaya devam ettiği izlenimini veriyor. Üstelik, bazı çevrelerde AKP'nin asıl amacının "dine dayalı devlet" kurup, "hilafet"i yeniden gündeme getireceğinin tartışıldığı bir ortamda, hem Tüzmen'in hem de Unakıtan'ın davranışları hiç de iyi olmadı. Bizim korkumuz ise, bütün bunların ötesinde tek parti yönetimi sayesinde sağlanmış olan istikrarın bozulma olasılığı. Çünkü,
Japon ekonomisi bu sayede, 13 yıldan beri ulaştığı en yüksek büyüme seviyesi olan yıllık yüzde 7yi yakaladı. Sadece, bu yılın ilk çeyreğinde büyüme hızı yüzde 1.7 oldu. Japon ekonomisinin büyümesi tamamen ihracat sayesinde sağlandı. İhracatın artırılması ise, Japon yeninin değerinin düşük tutulması sayesinde başarılabildi. Bu gelişmelere paralel olarak borsa Nikkei Endeksi de yükseliyor. Japon Merkez Bankasının parasının değerini yükseltmeme politikası sayesinde, Japon ekonomisinin "yükselme trendi" içine girdiği ekonomistler tarafından kabul ediliyor. Japon Merkez Bankasının döviz rezervleri şubat 2004 sonu itibariyle 777 milyar dolara yükseldi. Bu miktar Japonyanın gayri safi milli hasılasının yaklaşık % 20si kadar. Bu kadar büyük döviz rezervine Japonyada ilk kez rastlanıyor. Japon yeninin güçlenmesini önlemek amacıyla Japon Merkez Bankasının "döviz alımı" şeklinde yaptığı müdahaleler sonucu bu rakama ulaşıldı. Japonlar, bizim uyguladığımız para politikasının tam tersini uygulayarak başarıya ulaştılar. Bizim Merkez Bankamız da aynı politikayı uygulasa idi, rezervlerin şimdikinin yaklaşık iki katı olması gerekirdi. Bu durumda, dolar kuru 1.800.000.- lira civarında ve enflasyon
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
Japon Merkez Bankası'nın döviz rezervleri şubat 2004 sonu itibariyle 777 milyar dolara yükseldi. Bu miktar Japonya'nın gayri safi milli hasılasının yaklaşık % 20'si kadar. Bu kadar büyük döviz rezervine Japonya'da ilk kez rastlanıyor. Japon yeninin güçlenmesini önlemek amacıyla Japon Merkez Bankası'nın "döviz alımı" şeklinde yaptığı müdahaleler sonucu bu rakama ulaşıldı.
Japon ekonomisi bu sayede, 13 yıldan beri ulaştığı en yüksek büyüme seviyesi olan yıllık yüzde 7'yi yakaladı. Sadece, bu yılın ilk çeyreğinde büyüme hızı yüzde 1.7 oldu. Japon ekonomisinin büyümesi tamamen ihracat sayesinde sağlandı. İhracatın artırılması ise, Japon yeninin değerinin düşük tutulması sayesinde başarılabildi.
Bu gelişmelere paralel olarak borsa Nikkei Endeksi de yükseliyor. Japon Merkez Bankası'nın parasının değerini yükseltmeme politikası sayesinde, Japon ekonomisinin "yükselme trendi" içine girdiği ekonomistler tarafından kabul ediliyor.
Japonlar tersini yaptı
"Identity fraud"un önüne geçilebilmesi şimdilik, kredi değerlendirme kuruluşları tarafından sağlanabiliyor. Bunlar Türkiyede maalesef yok. Bu, özel sektör tarafından geliştirilmiş bir sistem. Kişilerin bütün kredi bilgileri bu şirketlerde toplanıyor. Hem kişisel kredi vermek isteyen banka ve mali kuruluşlar hem de kişiler bu sistemden faydalanıyor. Sisteme girmek veya abone olmak için belli bir ücret ödeniyor. Sisteme girerek, size ait tüm kredi kartı, tüketim kredisi, konut kredisi, vergi borçları ile devlete olan diğer borç ve risklerinizi görebiliyorsunuz. İsterseniz sistemde ön uyarı mekanizmaları da var. Böylece, bir kişi olarak yaşadığınız ülkedeki tüm mali hareketlerinizi ve sizin adınız kullanılarak birisinin işlem yapıp yapmadığını görebiliyorsunuz.Kredi değerlendirilmesi özel kuruluşlar tarafından yapıldığında, banka çalışanlarının sübjektif ve bankadan bankaya değişen değerlendirmeleri de son buluyor. Tabii, büyük krediler için ayrıca ödeme kabiliyetiniz ve varlık durumunuz da göz önüne alınıyor.Kredi değerlendirme kuruluşları size 350 ile 850 arasında bir puan veriyor. Ayrıca, o ülkedeki kişiler arasında yapılan gruplamada ödeme kabiliyetiniz bakımından ilk yüzde kaça
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
İnternet ve elektronik haberleşme hizmetlerinin gelişmesiyle kredi kartları kullanılarak yapılan yolsuzluklar da tırmanmaya başladı. Öyle ki, bir mağazada kredi kartınızın bir yerine iki kez kopyasının alınması veya bu olmadı öteki cihazdan da geçirelim denmesi sizin soyulmanıza neden olabiliyor. İnternette kredi kartı numaranızı isteyen sıradan bir satıcının da amacı sizin kredi kartınızı kullanarak başka bir ülkede sizin adınıza ödeme yapmak olabilir. Öte yandan, soyguncuların özel geliştirdikleri bir cihazla kredi kartı ve ilgili bankadaki bütün müşteri bilgilerine ulaşılabildiği anlaşıldı. Bu suretle, kişinin tüm gizli bilgilerine ulaşıp, onun yerine geçilmesi ve bu yolla onun kredisinin kullanılması mümkün olabiliyor. Buna "identity fraud" deniliyor.
"Identity fraud"un önüne geçilebilmesi şimdilik, kredi değerlendirme kuruluşları tarafından sağlanabiliyor. Bunlar Türkiye'de maalesef yok. Bu, özel sektör tarafından geliştirilmiş bir sistem. Kişilerin bütün kredi bilgileri bu şirketlerde toplanıyor. Hem kişisel kredi vermek isteyen banka ve mali kuruluşlar hem de kişiler bu sistemden faydalanıyor. Sisteme girmek veya abone olmak için belli bir ücret