TMSF özet tablolar yerine gerçek protokolleri açıklasaydı, asıl gümbürtü o zaman kopacaktı. Şeytan detayda gizlidir. Muhtemelen, detaydaki maddelerde birçok ek ayrıcalık ve farklılıklar var. TMSFnin protokol yaptığı gruplarla anlaşıp, protokollerin tamamını yayımlaması lazım. Aksi takdirde, ne TMSF ne eski Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) bürokratları ne de kendileriyle protokol yapılan gruplar şaibeden kurtulamaz.Bankaların Fona alınmasına karar veren veya batık banka patronları ile protokol yapılmasında aktif rol oynayan BDDK ve TMSF bürokratlarından bir bölümü için yargıya başvuruldu. Bu durumda, hem bankaların Fona alınması hem de yapılan protokollerin tarafsız ve devletin çıkarını gözetir biçimde yapılıp yapılmadığı da sorgulanmalıdır. Sırf bu nedenle bile, TMSF yapılan protokollerin tamamını açıklamalı.Bakın, BDDKnın sorumlu yöneticilerinin akıbetleri ne olmuş:Engin Akçakoca: Eski BDDK ve TMSF Başkanı. İmar Bankası ve hayali bono satışlarında sorumluluğu olduğu iddiasıyla yapılan soruşturma sonucu olarak Savcılıkça hakkında Türk Ceza Kanunu (TCK) 230. maddesinin "görevi ihmal" suçundan dava açılmış. Ayrıca, devlete ait evrakı evinde saklamaktan dolayı
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) geçen hafta batık banka patronları ile yapılan protokollerin özetlerini yayımladı. Protokollerden anlaşıldığı kadarıyla, ne faiz oranları ne süreler ne de şartlar birbirini tutuyor. Özellikle faiz oranları arasında büyük farklılıklar var. Örneğin, Yaşar Grubu'na Libor+4.5 faizi uygulanırken, Medya Grubu'na Libor+0.5 faiz uygulanmış. Faizde "% 4"lük fark çok büyük. Doğal olarak da, açıklamanın ardından, yüksek faiz uygulanan gruplar faiz oranlarını düşürmek için girişimde bulunmaya başladılar. Hakları da var. Sonunda, devletin biraz daha zarar edeceği anlaşılıyor.
TMSF özet tablolar yerine gerçek protokolleri açıklasaydı, asıl gümbürtü o zaman kopacaktı. Şeytan detayda gizlidir. Muhtemelen, detaydaki maddelerde birçok ek ayrıcalık ve farklılıklar var. TMSF'nin protokol yaptığı gruplarla anlaşıp, protokollerin tamamını yayımlaması lazım. Aksi takdirde, ne TMSF ne eski Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) bürokratları ne de kendileriyle protokol yapılan gruplar şaibeden kurtulamaz.
Bankaların Fon'a alınmasına karar veren veya batık banka patronları ile protokol yapılmasında aktif rol oynayan BDDK ve TMSF
Eskiden, Bakanlar Kurulu toplantısı hastanede mi yapılacak yoksa, Başbakanlıkta mı diye merak ederdik. Şimdi hiç olmazsa, toplantının yapılacağı yer belli. Eskiden, Başbakanın odasına çıkması için asansör yapılmıştı. Şimdiki Başbakan hiç olmazsa odasına yürüyerek çıkıyor. Başbakan "Üniversitelerin de, yargı organlarının da parasını biz veriyoruz, istediğimiz kararı çıkartırız" diyor. Hiç olmazsa, görüşlerini çekinmeden, açık açık söylüyor. Eskiden Başbakanın yurtdışına gidip görüşme yapacak mecali yoktu. O yüzden işleri telefonla halletmeye çalışırdı. Şimdiki Başbakan, hiç olmazsa adamların ziyaretine gidiyor. Lisan bilmese de yüz yüze konuşuyor. Şimdiye kadar Kıbrıs için hiçbir atılım yapılmadı. Bunlar hiç olmazsa, görüşmelere başladılar. Takiye, makiye. Şimdiye kadar Amerikaya doğruları söylüyor, destek alamıyorduk. Şimdi, hiç olmazsa onları idare ediyoruz. Iraka şans eseri de olsa asker göndermedik. Hiç olmazsa, bunların şansları açık. Öncekiler uğursuzdu. Üstünde koskoca Ali Babacan yazan kamyonlar Ankara sokaklarında fink atıyor. Başbakan da, Ali Babacan da ticaret yapsalar bile, hiç olmazsa açık açık yapıyorlar. Eskiden koalisyon vardı. Dört kişiye laf anlatmak zorunda
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
Son zamanların moda sözcüğü "hiç olmazsa". Hükümet ve bürokratları için yapılan tüm değerlendirmeler böyle başlıyor:
SPK Başkanı açıkladı: KOBİ Borsası geliyor. Özel sektör kimliğinde, piyasa aktörlerinin ortaklığında, elektronik ortamda tek merkezden yönetilen ama yerel bağlantılı, halka açılma şartları esnek tutulan bir borsa kurulacak. Açıklama vurucu. Güzel de, yeni bir borsa kurmaya gerek yok. İMKB bu işi bal gibi yapabilir. Hem daha ucuza gelir hem de yeni bir bürokratik yapı yaratılmaz. Ama, olmaz. Bir şeyler yapıyor görünmek lazım.Tabii, ilk iş olarak toplantılar düzenlenmeye başlandı. Bankalar, aracı kurumlar, oda ve borsalar toplantıya çağrıldı. Amaç, "onlara da soruldu" denmesini sağlamak. Öyle ya, kurumun adı "Odalar ve Borsalar Birliği". Şimdiye kadar bir şey sorulmamış olsa da, adında "borsa" olan bir kuruma KOBİ borsasını sormak lazım.Odayı anladık da, bu birlik hangi borsayı kurmuş ve çalıştırmış? Belli değil. Gerçi, Anadoluda bazı yerel borsalar var. Örneğin, Afyon "Yumurta Borsası". Köylü buralara günlük yumurta getirir satar. Yolu bozuk olduğu için yumurtaların üçte biri yolda kırılır. "Borsalar Birliği" adı, bu tip zahire borsaları için kullanılmış. Artık, modern dünyada bunların geçerliliği yok. Üstelik, SPK bu yerel borsalarla hiç ilgilenmedi; yerlerini bile bilmez.
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
Borsanın özelleştirilmesi ve KOBİ borsaları kurulması. İş yapmış gibi görünmek için geliştirilmiş iki proje. Borsanın nasıl özelleştirileceğini belirlemek için yabancı bir danışman tutuldu. Danışman (her zaman olduğu gibi), özelleştirmenin nasıl yapılacağını anlatırken herkesin bildiği şeyleri söyleyecek. Herkesin bildiği şeyleri söylemek için para alacak. Bu süre zarfında da, özelleştirmenin gereksiz olduğunu zaten bilen ama hükümet istiyor diye eli kolu bağlanmış bulunan yönetim, biraz daha zaman kazanmış olacak. Muhtemelen işi yönetmek üzere de bir "steering commitee" kurulmasına karar verilecek. Bu komite, 27 hafta boyunca her hafta toplanacak. Maksat, zaman kazanmak. Sonunda, borsanın özelleştirilmesi ile bir şey kazanılmayacağı anlaşılıp, vazgeçilecek. Ya da, borsa aracılara satılıp, "özelleştirdik" denilecek.
SPK Başkanı açıkladı: KOBİ Borsası geliyor. Özel sektör kimliğinde, piyasa aktörlerinin ortaklığında, elektronik ortamda tek merkezden yönetilen ama yerel bağlantılı, halka açılma şartları esnek tutulan bir borsa kurulacak. Açıklama vurucu. Güzel de, yeni bir borsa kurmaya gerek yok. İMKB bu işi bal gibi yapabilir. Hem daha ucuza gelir hem de
Batık banka patronlarına zaten uyarı yapılmıştı. Ödeme için yeterli niyet ve çaba zaten yoktu. Bu yeni açıklamanın son bir uyarı mı, yoksa seçim öncesi bir popülizm uygulaması mı olduğunu zaman gösterecek. Uzanlara yapılanların bir seçim manevrası olmadığının ispatı lazım. Öte yandan, iktidar partisinin alacağı oy oranı batık banka patronlarının üzerine gidilmesinin toplum tarafından onaylanıp onaylanmadığının da bir göstergesi olacak.Protokol yapanların gerçek niyeti borçlarını ödemek değil. Türkiyede zaman kazanan paçayı kurtarıyor. Ya iktidar değişiyor, ya yeni iş olanakları açılıyor, ya yeni tavizler alınıyor, ya bir biçimde bürokrat veya siyasileri satın alma olanağı doğuyor, ya seçim yaklaşıyor ve partilerin paraya ihtiyacı oluyor, ya borçlulardan birinin kazandığı mahkeme kararı örnek alınıyor, ya da kamuoyu olayları unutuyor. Burada bahsetmek istemediğim, başka yollar da var. Bu şimdiye kadar böyle oldu. Şimdiden sonra neden olmasın? Zaman kazanılıyor ve bu süre zarfında yeni tavizler alınmaya çalışılıyor. Eldeki paralar her ihtimale karşı yurtdışına kaçırılıyor. Güçlü görünmek için bir medya operasyonu yapılıyor.TMSFnin borçları gerçekten tahsil etmek isteyip istemediği
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
Geçen hafta, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) iki önemli açıklama yaptı. Bunlardan birisi batık banka patronlarına yapılan uyarı, ikincisi ise Fon'a borçlanma yetkisi alınması idi.
Batık banka patronlarına zaten uyarı yapılmıştı. Ödeme için yeterli niyet ve çaba zaten yoktu. Bu yeni açıklamanın son bir uyarı mı, yoksa seçim öncesi bir popülizm uygulaması mı olduğunu zaman gösterecek. Uzanlar'a yapılanların bir seçim manevrası olmadığının ispatı lazım. Öte yandan, iktidar partisinin alacağı oy oranı batık banka patronlarının üzerine gidilmesinin toplum tarafından onaylanıp onaylanmadığının da bir göstergesi olacak.
Protokol yapanların gerçek niyeti borçlarını ödemek değil. Türkiye'de zaman kazanan paçayı kurtarıyor. Ya iktidar değişiyor, ya yeni iş olanakları açılıyor, ya yeni tavizler alınıyor, ya bir biçimde bürokrat veya siyasileri satın alma olanağı doğuyor, ya seçim yaklaşıyor ve partilerin paraya ihtiyacı oluyor, ya borçlulardan birinin kazandığı mahkeme kararı örnek alınıyor, ya da kamuoyu olayları unutuyor. Burada bahsetmek istemediğim, başka yollar da var. Bu şimdiye kadar böyle oldu. Şimdiden sonra neden olmasın? Zaman kazanılıyor ve bu