BDDKnın kararları ne kadar doğru?

28 Nisan 2004

Kimse haksız yere suçlanamaz, delil olmadan hiçbir kimse veya kurum suçlanmamalı ama BBDKdan hiç de iyi olmayan kokular çıkıyor.a) Devletin 40 milyar dolara yakın zararı var. Paraların tahsili için çıkarılan bütün yasalara rağmen, bu zararın en çok 500 milyon doları tahsil edilebiliyor.b) El konulan bankalar, BDDKnın idaresi altında da ciddi biçimde zarar ettiler.c) İyi yönetilmediği söylenerek el konulan bankaların bazı yöneticileri, el konulan başka bankaların yönetimlerine getirildi.d) Merkez Bankasını zarara uğrattıkları için Banka ile mahkemelik olan bazı kişiler, davaları devam ettiği süreçte bile el konulan bankalarda ve kamu bankalarında önemli görevlere getirildiler.e) Bankaların BDDKya devri yerine iflası istenseydi, 40 milyar dolarlık zarar doğmayacaktı. Devir kararını kim veya kimler hangi nedenlerle aldı? Bu devirlerde siyasi baskı oldu mu? Bazı banka sahiplerinin bizzat ilgililerden bankalarının devrini istedikleri doğru mu? Yabancı bankaların bu devirler sayesinde kurtardıkları ve devrolur olmaz yurtdışına aktardıkları para ne kadar? Devletin 40 milyar dolar zararı pahasına yabancı bankalara 3 - 4 milyar dolar kazandırıldı mı? Devirler için IMFnin baskısı oldu mu?

Yazının Devamı

Kıbrısta fırsat

26 Nisan 2004

Kıbrısta bir kumar oynandı ama istediğimiz oldu. Hem masadan kaçan tarafın Türkler olmadığı anlaşıldı hem Türkiyenin Avrupa Birliğine üyeliği yolunda bir iyi niyet gösterisi yapıldı hem de Annan planı reddedilmiş oldu. Alınan sonuç, Türkiye ve Kuzey Kıbrıs için bir başarıdır. Risk alınmış, restimiz görülememiştir.Kuzey Kıbrıs, bağımsız bir devlet olduğunu kanıtlamıştır. Artık, 150 bin nüfusuna rağmen Kıbrısta her şeyi ile çalışan demokratik bir devlet mekanizması olduğu bütün dünya tarafından anlaşılmıştır. Kıbrıs bu yönüyle de tanınmaya hazırdır.Şimdi yapılacak şey, referandum nedeniyle doğal olarak oluşan iç çekişmelerin ve gereksiz sorgulamaların unutulmasıdır. Demokrasi hoşgörü rejimidir. Birlik ve beraberliğe ihtiyaç vardır.Artık Kıbrıs, halkıyla, iktidarı, muhalefeti tüm yöneticileriyle dışa açılmaya odaklanmalıdır. Mümkün olduğu kadar çok sayıda devletin Kuzey Kıbrısı tanıması sağlanmalıdır. Bu da, öncelikle Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa Birliği ile yapılacak uzlaşmalar sayesinde gerçekleşir.Kıbrıs, haçlı seferlerinin vazgeçilmez üssüdür. Filistin, Ortadoğu ve kutsal topraklara giden en engelsiz yol Kıbrıstan geçer. Kıbrısı kontrol eden, bu yolu da kontrol eder. Bu

Yazının Devamı

Ucuz doların sonu

23 Nisan 2004

Amerikan bankaları da faiz artırımı için düğmeye bastı. Amerikada kredi faizleri yükseltiliyor. Portföy müşterileri de pozisyonlarını değiştirmeye başladılar. Bu durumda, Amerikada enflasyon ve bütçe açığı artacak, belki de tarihi yükseklikler yaşanacak. Son yıllarda gayrimenkul fiyatlarında yaşanan artış duracak, hatta fiyatlar düşebilir. Yeni gelecek başkan kim olursa olsun, vergileri yükseltecek. Zaten, mahalli idareler kendi vergilerini yükseltmişti. Ama, Başkan Bush merkezi idarenin aldığı vergileri düşürerek bir dengeleme sağlamaya çalışmıştı. Artık, durum değişmek zorunda. Durum yalnız Başkan Bush için değil, Bush politikasını onaylayan bizim gibi ülkeler için de değişecek.Federal Reserve için güç günler başlıyor. Faiz artırımını zamana yayarak ve piyasayı hazırlayarak yapmak zorunda. Yapılacak bir hata, Başkan Bushun seçim şansını tamamen yok edebilir. IMF de faiz artırımının yavaş yavaş yapılması ve az gelişmiş ülkelerde oluşacak riskin de göz önünde tutulması gereği konusunda Federal Reservi uyardı.Amerikada faiz artırımı ile birlikte, euro - dolar paritesi de düşecek, 1.15in altına gerileyecek. Avrupa Merkez Bankası da baskılara dayanamayıp, faiz düşürmeye kalkarsa

Yazının Devamı

Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak

21 Nisan 2004

Artık Kıbrısa vizesiz giremeyeceğiz. Kıbrıs Elçiliğinin önünde de vize alma kuyrukları oluşacak. Çünkü, Kıbrıs Avrupa Birliği (AB) toprağı sayılacak. Ama, Yunanlılar için aynı şey söz konusu değil. Onlar Avrupa Birliği vatandaşı oldukları için ellerini kollarını sallayarak Kıbrısa girip çıkacaklar.Artık teknelerimiz Kıbrısa fazlaca yaklaşamayacak. İzinsiz Girneye demirleyemeyecek. Bunun da ötesinde, Türkiye ile Kıbrıs arasındaki denizin yarısı da Kıbrısa devredilmiş olacak.Bir kere daha kanla korunan topraklar masa başında terk edilecek. Dünya tarihinde ilk kez, daha içeriği bile anlaşılamayan, bir kişinin (Annanın) hazırladığı söylenen, ancak bir kişi tarafından hazırlanamayacak kadar kapsamlı olan bir plan, oldubittiye getirilip oylanarak, bir ülkenin kaderi değiştirilmiş olacak.Oylamadan bir ay sonra, bir Kıbrıslı Rum vatandaş AB mahkemelerinde dava açıp, kuzeyde mülk edinme hakkının olmadığını, bunun AB hukukuna aykırı olduğunu söyleyip Annan Planının bu konuda bizi koruyan tüm maddelerini iptal ettirecek; Türkiye bir kez daha eline verilen havuçla kalacak. Türk ordusu ciddi biçimde prestij kaybedecek. Halkın "Nasıl olsa ordumuz var. Hükümetler yanlış yapsa bile ordumuz

Yazının Devamı

Tüm düşmanlara karşı

19 Nisan 2004

Clark, Başkan Clintonın milli güvenlik koordinatörü idi. Terörle mücadele ve güvenlik altyapısını koruma görevleri de ondaydı. Başkan Bush zamanında da görevine devam etti. Bu göreve 1998 Mayısında getirilmişti; Mart 2003e kadar bu görevde kaldı.Clark, Amerikada Usame bin Ladin ve El Kaide (Qaeda) hakıkında en geniş bilgiye sahip olan kişiydi. Yedi başkanla ve baba Bushla bizzat Beyaz Sarayın içinde terörle ilgili konularda çalıştı. Nükleer silah uzmanıydı. 11 Eylül saldırılarının neden önlenemediğini, en iyi onun bildiği biliniyor. Saldırı sırasında Başkan Bushun reaksiyonları ve kapalı kapılar arkasında dönenler bu kitapta ilk ağızdan açıklanıyor.Clark, Başkan Bushun 11 Eylül öncesi terör konusuyla fazla ilgilenmek istemediğini iddia ediyor. El Kaide tehlikesi konusunda, bütün ısrarlarına rağmen Başkanı ikna edemediğini söylüyor. Hatta, Bushun El Kaide ismini bile ilk kez işittiğini, gelir gelmez Irak konusuna konsantre olduğunu, Amerikaya yapılan önceki terör saldırılarının sorumlusunun Saddam olduğu hakkındaki komplo teorilerine inandığını belirtiyor.Clark, 11 Eylül terör saldırısı sırasında kriz masasının yöneticisiydi. Clark, saldırıdan sonra El Kaideye yapılacak karşı

Yazının Devamı

Hoppala

16 Nisan 2004

Oysa, şu anda Amerikada gazetelerde ve ekonomi dergilerinde Federal Reservein politikasını eleştiren bol miktarda yazı var. Federal Reserve şu sıralarda faiz oranlarını düşük tuttuğu için eleştiriliyor. Kurlar da faiz oranları ile bire bir ilişkili. Faiz oranları artırıldığı takdirde dolar güçlenecek. Daha birkaç hafta önce, ekonomi dergilerinde bu konuda çıkan yoğun eleştirilere değinmiştim.Avrupada ise, Avrupa Merkez Bankası son zamanların en çok eleştirilen kurumların başında geliyor. Eleştirinin merkezi ise yanlış kur politikası. Euronun dolar karşısında aşırı değer kazanması nedeniyle bölgenin ihracatı düşmüş, ithalatı iyice artmış vaziyette. Almanlar artık eleştirileri resmi ağızlardan yapmaya başladılar.Babacan eleştiriden neden bu kadar korkuyor? Üstelik, neden çocuk kandırır gibi gerçekleri çarpıtan demeçler veriyor? Merkez Bankasını savunma ihtiyacını neden duyuyor? Özerk Merkez Bankası kendisini savunamıyor mu? Yanlış kur politikasını savunmakla kimlerin savunmasını yaptığını bilmiyor mu? Anlaşılır gibi değil. Çocuk desek, değil.İngiliz Economist dergisi (20 Mart 2004)nde bu konuda çıkan bir makale "Güçlü para bir merkez bankacının hayali olabilir, ancak şirketler için

Yazının Devamı

Yeni elli milyon liralık banknot

14 Nisan 2004

50 milyon liralık banknotların basılma gerekliliği zaten vardı. Ancak, hükümet ve Merkez Bankası bizim zamanımızda 50 milyon liralık banknot basılması, enflasyonun durdurulamadığı anlamına gelebilir, onun için basımı sıfır atılmasıyla birlikte yaparız diye düşündüler. Haklı değiller. Popülizm yapılmasına da gerek yok. Kupür basımını teknik bir olay olarak kabul etme mecburiyeti var. Bunun ekonomik büyüklüklere göre belirlenen sınırları mevcut. Medya enflasyonun çıkış dönemlerinde yeni kupür basılmasını enflasyon habercisi olarak gösterse de, bu dönemde böyle bir sonuç çıkarılması mümkün değildi."50 lira"lık banknotla nihayet tanışacağız. Ama, bu yeterli değil. Türkiyenin "100 lira"lık, "200 lira"lık, "500 lira"lık ve hatta "1000 lira"lık banknotlara da ihtiyacı var. Enflasyonsuz yıllarımızda olduğu gibi. Yeniden "mor binlik"leri görmek istiyoruz. Kaldı ki, gelişmiş ülkelerin çoğunda bu denli büyük kupür var. Büyük kupür çıkarılması sayesinde, banknot basım masrafları azaltılabileceği gibi, ödeme kolaylıkları da gelecek. İnsanlarımız da yüksek miktarlı ödemeleri euro, dolar veya pound cinsinden yapmaktan kurtulur. Özerk Merkez Bankasının bu konuda hükümetten bağımsız karar vermesi

Yazının Devamı

Küçük şeylerden mutlu olan büyük adam

12 Nisan 2004

Kontrol için bu ayın beşinde Amerikaya gidecekti. Biz de sekizinde gidiyorduk. Onu orada görebileceğimizi planlamıştık. Planlar tutmadı. Biz Amerikaya giderken, rahatsızlığının bir soğuk algınlığı olduğunu, bu yüzden seyahatin geciktiğini düşünüyorduk. Gazetelerin yoğun bakımda olduğunu yazdığı bize iletildiğinde Amerikada idik. Maalesef, acı gerçeği son dakikada öğrendik.Geçen yaz, Amerikada ameliyat olduğu sırada tesadüfen biz de bir süre için oradaydık. Büyük elektrik kesintisini yaşadı. Neredeyse 36 saat ona ulaşamadık. Ameliyattan sonra, dışarıdaki ilk yemeğinde biz de vardık. Sonraki bir gün, New Yorkun gökdelenlerinden bir an için kurtulup, açık havaya çıkmak istedi. Yalın ayak toprağa bastı, çimenlerde yürüdü. Çocuklar gibi mutluydu. "Memleketimin toprağını özledim" Dedi. "Sıhhatinizin kıymetini bilin. Para nasıl olsa kazanılır. Sıhhat yoksa, hiçbir şey yok" dedi.Alçak gönüllü, alçak gönüllü, alçak gönüllüydü. Küçücük şeylerden mutlu olurdu. Üç metrekarelik bir yeşillik, güzel bir manzara, sevdikleriyle birliktelik ona zirvede bir mutluluk yaşatırdı. En çok sevdiği, herkesi mutlu görmekti. İçindeki çocuk her zaman canlıydı. O bir enerji yumağı idi. Herkesi peşinden

Yazının Devamı