Bankalarına el konulanların çoğunu tanıyorum. Bu yapay kriz ve beceriksiz yöneticiler olmasaydı, çoğunun bankası yüzerdi. Şimdi "hortumcu" diye isim yakıştırdıklarımızın çoğu aslında, hortumlamaktan çok kendileri hortumlanmışlar.Onları "hortumcu" olarak niteleyenlerin de savunacak görüşleri var. Çünkü, sonuç olarak halkın on milyarlarca doları bir biçimde el konulan bankalara aktarılmış. Ama, bu aktarmayı yapan "hortumcu" dediklerimizi iflas ettirmek yerine, bankalarına el koyan beceriksizler.Bankalara el koyan beceriksizlerin de kendilerine göre mazeretleri var. Onların da bu ilk tecrübeleri. Nasreddin Hoca'nın evi soyulmuş. Komşuları, "Kapıyı, bacayı açık bırakmasaydın" demişler. Hoca da "Anladık, bizde büyük suç var da, şu hırsızda hiç mi suç yok?" demiş. Teşbihte hata olmaz. Bu fıkradaki kişileri kendi durumumuza yerleştirmeye çalışırsak, görürüz ki:- Kapıyı, bacayı açık bırakanlar "hortumcu" dediklerimiz. Komşular "Bankacılık Üst Kurulu" ve "medya". Hırsız ortada yok. İşin garibi, onu arayan da yok.***Bankalararası para piyasasında ve açık piyasada borç alma ve borç verme faizleri birbirinden farklıdır. Merkez Bankası bazı dönemlerde bu piyasalardan borç alırken, bazı
<#comment>#comment> Işi bilenler için bazı detaylar çok önemlidir. Rahmetli babam: "Detayları görmezlikten gelme. Küçük bir sızıntı büyük bir gemiyi batırabilir" derdi. Gerçekten de öyle. Sonlarına geldiğimiz bu ekonomik kriz birkaç detayın göz ardı edilmesi nedeniyle çıktı. Bu yüzden halkımız fakirleşti. İşyerleri kapandı. Bankalara el konuldu. Hazinemiz on milyarlarca dolar zarara uğradı.
Bankalarına el konulanların çoğunu tanıyorum. Bu yapay kriz ve beceriksiz yöneticiler olmasaydı, çoğunun bankası yüzerdi. Şimdi "hortumcu" diye isim yakıştırdıklarımızın çoğu aslında, hortumlamaktan çok kendileri hortumlanmışlar.
Onları "hortumcu" olarak niteleyenlerin de savunacak görüşleri var. Çünkü, sonuç olarak halkın on milyarlarca doları bir biçimde el konulan bankalara aktarılmış. Ama, bu aktarmayı yapan "hortumcu" dediklerimizi iflas ettirmek yerine, bankalarına el koyan beceriksizler.
Bankalara el koyan beceriksizlerin de kendilerine göre mazeretleri var. Onların da bu ilk tecrübeleri. Nasreddin Hoca'nın evi soyulmuş. Komşuları, "Kapıyı, bacayı açık bırakmasaydın" demişler. Hoca da
Enflasyonu düşürmek Merkez Bankası'nın elindedir.Para basılırsa, faiz düşer; büyüme artar.İç borçların konsolidasyonu ile borçtan kurtulunur.Bir kereye mahsus para basılarak, iç borçtan kurtulabiliriz.Merkez Bankası Hazine'ye iç borç kadar uzun vadeli borç verse, iç borçtan kurtuluruz.Piyasanın likidite ihtiyacının karşılanması para basılması anlamındadır.Döviz fiyatı artmadan piyasanın likidite ihtiyacı karşılanamaz.Faiz oranlarının ne olacağını piyasa belirler.Vergi politikasının faizler üzerinde hiçbir etkisi yoktur.Piyasa derinliği sayesinde alınan ve verilen fonlar arasındaki vade uyuşmazlığı kaldırılsa, bunun faizler üzerinde bir etkisi olmaz. Önceki yazımda, ekonomideki şu yanlış görüşlerden bahsetmiştim: Bu hesapların, Merkez Bankası'nda açılmış olmasıyla ticari bir bankada açılmış olması arasında ekonomiye etkisi açısından hiçbir fark yoktur.Merkez Bankası bu hesaplar sayesinde döviz krizlerini atlatabilmiştir.Bu hesaplar ticari bir bankaya devredilemez.Bu hesaplar ticari bir bankaya devredilse, döviz rezervimiz devir miktarı kadar düşer.Bu hesaplar ticari bir bankaya devredilse, hesap sahipleri paralarının çok büyük bölümünü çeker.Son bir yılda euronun % 10 civarında
<#comment>#comment> Önceki yazımda, ekonomideki şu yanlış görüşlerden bahsetmiştim:
Enflasyonu düşürmek Merkez Bankası'nın elindedir.
Para basılırsa, faiz düşer; büyüme artar.
İç borçların konsolidasyonu ile borçtan kurtulunur.
Bir kereye mahsus para basılarak, iç borçtan kurtulabiliriz.
Merkez Bankası Hazine'ye iç borç kadar uzun vadeli borç verse, iç borçtan kurtuluruz.
Para basılırsa, faiz düşer; büyüme artar. Bu anlayış, ekonomiyi yönetenlerin ikinci yanlışı. "Nasıl bir malın fiyatı, mal bollaştıkça düşerse, paranın fiyatı sayılan faiz de para bollaştıkça düşer" anlayışı, şimdiye kadar birçok siyasi tarafından gündeme getirildi. "İç borçların ötelenmesi ile borçtan kurtulunur" veya "iç borçlar gerekirse bir kereye mahsus para basılarak ödenir" görüşleri de aynı anlayışın devamı. Oysa, teorik olarak başarılı olabilir gibi görünse de, bu uygulamalar pratikte tam tersi etki yapar. Para basılırsa güven azalır, enflasyon yükselir, istikrar bozulur. Yeni dengelerin ne zaman ve nerede oluşacağı belli olmaz. Neyse ki, Hazine ve Merkez Bankası yöneticileri yıllardır, bu tip önerilere sıcak bakmadılar. Ancak, belli şartlarda çok kısa dönemli para basılması hoş karşılanabilir. Örneğin, savaş durumu ani para ihtiyacı ortaya çıkarabilir. Yahut, belli dönemlerde bankacılık sektörünün likidite ihtiyacının karşılanması para basılması anlamında olmaz. Çünkü, bu durumlarda piyasaya çıkan para kalıcı değil, geçici ve piyasaya çok kısa dönemli borç verilerek çıkarılmıştır. Bu ihtiyaçları Merkez Bankası iyi saptamalıdır. Yakın geçmişimizdeki bankacılık krizi Merkez
<#comment>#comment> Enflasyonu Merkez Bankası düşürür. Bu anlayış, ekonomiyi yönetenlerin ilk yanlışı. Enflasyon mücadelesini yapacak olan Hükümettir. Mücadelenin temel araçları kamunun gelir - gider dengesi, kamu açıkları ve özel sektörün yönlendirilmesidir. Mücadele belli kurumlarla değil, topyekün yapılır. Merkez Bankası işin sadece para politikası tarafıyla ilgilidir. Oysa, Merkez Bankası bir süredir kendini "enflasyonu düşürürsem ben düşürürüm", "bu uğurda, gerekirse hükümete karşı direnirim" gibi yanlış değerlendirmelere saplanmış bulunuyor. Gazi Erçel de bu anlayış nedeniyle ekonomik krizi tetiklemişti. Merkez Bankası'nın "enflasyon benden sorulur" anlayışı biraz da IMF'nin tavrı ile ilgili. IMF son zamanlarda yaptığı anlaşmalara ekonomiden sorumlu bakanla birlikte Merkez Bankası Başkanı'nın da imzasını alıyor. Bu hata IMF'ye anlatılmalı. Bir siyasi ile bir bürokrat aynı belgeye imza atmamalı. Gerekirse, Merkez Bankası ayrı bir belge imzalayabilir.
Para basılırsa, faiz düşer; büyüme artar. Bu anlayış, ekonomiyi yönetenlerin ikinci yanlışı. "Nasıl bir malın fiyatı, mal bollaştıkça düşerse, paranın fiyatı sayılan faiz de para
Biz göreve geldiğimizde, daha önce Alman Dresdner Bank ile yapılan anlaşmalar gereği olarak toplanan paranın % 30'u bu Banka'da bloke ediliyor ve bloke paralara Libor'a yakın faiz alınıyordu. Yani, % 10 - 12 faizle toplanan paranın yaklaşık 1/3'ü % 5'ten Dresdner Bank'a yatırılıyor; bu nedenle de paralara ödenen faiz toplamda % 13 - 16'yı buluyordu. Ayrıca, Dresdner Bank'a her bir işlem için masraf ödeniyor, yurtdışı ve içi yaptığımız harcamalarla alınan paranın faizi ortalama % 17 - 18'i buluyordu.Üstelik, Merkez Bankası'nın yaklaşık 3 milyar doları bu uygulama nedeniyle Dresdner Bank'ta bloke edilmiş oluyor; Merkez Bankası tarafından kullanılamıyordu. 1994 krizi sırasında, bu nedenle 3 milyar dolarlık döviz rezervi kullanılamadı.İlk aşamada yapılması gereken, bu hesaplar yok edilmeden faizlerin düşürülmesi, vadenin uzatılması ve döviz rezervlerindeki blokenin kaldırılması idi. İkinci aşamada ise, bu hesaplar bir veya birkaç milli bankaya devredilecek ve zaman içinde faizler normal seviyelere çekilecekti.Birinci aşama derhal devreye sokuldu. Bulunan formül, "Süper Hesaplar" isimli yeni bir uygulamaya geçilmesi oldu. Bu hesaplara 2 yıl için para yatıranlara, daha önce 1 yıl
<#comment>#comment> Elektronik posta (e - mail) gönderen birçok okuyucum "Kredi mektuplu döviz tevdiat hesaplarına yüksek faiz verildiğini söylüyorsunuz. Siz Merkez Bankası Başkanı iken bu durumu neden düzeltmediniz?" diye soruyor. İşte yanıtım:
Biz göreve geldiğimizde, daha önce Alman Dresdner Bank ile yapılan anlaşmalar gereği olarak toplanan paranın % 30'u bu Banka'da bloke ediliyor ve bloke paralara Libor'a yakın faiz alınıyordu. Yani, % 10 - 12 faizle toplanan paranın yaklaşık 1/3'ü % 5'ten Dresdner Bank'a yatırılıyor; bu nedenle de paralara ödenen faiz toplamda % 13 - 16'yı buluyordu. Ayrıca, Dresdner Bank'a her bir işlem için masraf ödeniyor, yurtdışı ve içi yaptığımız harcamalarla alınan paranın faizi ortalama % 17 - 18'i buluyordu.
Üstelik, Merkez Bankası'nın yaklaşık 3 milyar doları bu uygulama nedeniyle Dresdner Bank'ta bloke edilmiş oluyor; Merkez Bankası tarafından kullanılamıyordu. 1994 krizi sırasında, bu nedenle 3 milyar dolarlık döviz rezervi kullanılamadı.
İlk aşamada yapılması gereken, bu hesaplar yok edilmeden faizlerin düşürülmesi, vadenin uzatılması ve