"Globalizm"in yol haritası, Mathias Koenig - Archibugi tarafından çıkarılmış. Buna göre, globalleşmiş dünyanın kurallarını koyup, yönetecek olan güç veya güçler topluluğu başlıca 4 büyük sorunla karşılaşacak. Bunlar:a Ekonomik sorunlar,b Güvenlik sorunları,c Refah sorunları,d Çevre sorunları.Globalleşmiş dünyada son aşamada devletler kalmayacağı için, "yönetici devlet" yerine "yönetici güç" deyimini kullandım. Doğal olarak, globalleşme süreci son aşamaya gelininceye kadar bir devlet ve/veya devletler topluluğu bu görevi üslenip, teorik olarak sonunda kendini yok edecek. Şu anda, bu görevi yapabilecek iki büyük güç var. Bunlardan birincisi tartışmasız olarak Amerika Birleşik Devletleri (ABD). İkincisi, belki Avrupa Birliği olabilir. Avrupa Birliği'nin başarı şansı, ABD'yi geciktirip, vakit kazanmalarına bağlı. Dünyaya bu açıdan bakılırsa, Irak'ta olup bitenlerin bir başka izahı daha yapılabilir.Ekonomilerin globalleştirilmesi görevi uluslararası kuruluşlara verilmiş. Koenig - Archibugi'ye göre, bu kuruluşlar arasında IMF, Dünya Bankası, ILO, ICC gibi bir çok kurum var. Örneğin, IMF karşılaştırmalı olarak geri kalmış ülkelerin ekonomilerini globalleşme sürecine hazırlamakla görevli.
<#comment>#comment>
<#comment>#comment> Biz "Irak'ta doğru mu yaptık?" sorusunun cevabını araya duralım, dünya "globalizm"in nasıl sağlanacağını, nasıl ve kimler tarafından yönetileceğini tartışıyor.
"Globalizm"in yol haritası, Mathias Koenig - Archibugi tarafından çıkarılmış. Buna göre, globalleşmiş dünyanın kurallarını koyup, yönetecek olan güç veya güçler topluluğu başlıca 4 büyük sorunla karşılaşacak. Bunlar:
a Ekonomik sorunlar,
b Güvenlik sorunları,
c Refah sorunları,
d Çevre sorunları.
İçinde bulunduğumuz ekonomik durumu izah etmek bakımından bu işlemin çok anlamı var. Bu operasyon şu anlama geliyor: Merkez Bankası bankalara 8.3 katrilyon lira borçlu.Merkez Bankası bu borcu çok kısa vadeli olarak almış. Yani, bankalar bir anlamda bu parayı kasalarında sayıyorlar.Her gün her hafta bu paranın önemli bir bölümünün vadesi geliyor. Bankalar borç vermeseler ilk 1 ay içinde bu paranın çok önemli bölümü piyasaya geri dönmüş olur.Bu haliyle, söz konusu 8.3 trilyon lira gerçekte piyasaya verilmiş ama hesaplarda "piyasaya verilmemiş" gibi gözüken bir para. Yani, işler iyi gittikçe, alan da veren de memnun.Merkez Bankası bu parayı piyasadan çekmeye devam etmek zorunda. Çünkü, IMF'ye verilen sözler ancak böyle yerine getirilebiliyor. Hedefler bu operasyona devam edilerek tutturuluyor. IMF de bu operasyonun aksaması halinde Merkez Bankası'nı istediği gibi suçlu gösterip, kendisini aklayabilecek. Merkez Bankası'nın açık piyasa işlemleri yaparak piyasadan çektiği para 8.3 katrilyon lira civarında. Bu miktar döviz cinsinden 5.6 milyar dolar ediyor. Yani, Merkez Bankası bankaların hiç kullanmadıkları paraya çok yüksek faiz veriyor. Oysa, Merkez Bankaları o ülkenin piyasasında en
<#comment>#comment>
<#comment>#comment> Merkez Bankası'nın açık piyasa işlemleri yaparak piyasadan çektiği para 8.3 katrilyon lira civarında. Bu miktar döviz cinsinden 5.6 milyar dolar ediyor.
İçinde bulunduğumuz ekonomik durumu izah etmek bakımından bu işlemin çok anlamı var. Bu operasyon şu anlama geliyor:
Merkez Bankası bankalara 8.3 katrilyon lira borçlu.
Merkez Bankası bu borcu çok kısa vadeli olarak almış. Yani, bankalar bir anlamda bu parayı kasalarında sayıyorlar.
Her gün her hafta bu paranın önemli bir bölümünün vadesi geliyor. Bankalar borç vermeseler ilk 1 ay içinde bu paranın çok önemli bölümü piyasaya geri dönmüş olur.
Bu haliyle, söz konusu 8.3 trilyon lira gerçekte piyasaya verilmiş ama hesaplarda "piyasaya verilmemiş" gibi gözüken bir para. Yani, işler iyi gittikçe, alan da veren de memnun.
Davanın nedeni mevcut yönetimin Teftiş Kurulu'nu dışlayarak, yetkilerini kaldırarak, bir anlamda denetimden kaçmaya çalışması.Merkez Bankası Teftiş Kurulu'nda toplam 40 müfettiş var. Bunların 31'i dava dilekçesine imza atmış vaziyette. Yani, 40 müfettişten 31'i her türlü riski göze alarak yönetimi dava etmiş bulunuyorlar.Ocak 2003 içinde başvurusu yapılan davanın konusu Teftiş Kurulu varken, bunun dışlanıp "İç Denetim Genel Müdürlüğü" adı altında bir birim kurulması ve bu birimin başına da kendilerine yakın kişilerin atanması.İddiaya göre, bu operasyonun gerçekleştirilebilmesi için IMF bile kullanılmış. Sırf Banka Teftiş Kurulu'nun denetiminden kaçmak için, niyet mektubuna bu konuda bir madde koydurularak, Banka Teftiş Kurulu'nun yetkilerinin kaldırılması IMF'nin isteğiymiş gibi gösterilmiş. Oysa, niyet mektupları hukuki anlamda, bizim tarafımızdan hazırlanıp, onların onayına sunulan bir belge.İç Denetim Genel Müdürlüğü, Merkez Bankası İdare Merkezi'nde risk bazlı denetim yapılması amacıyla 22 Ekim 2002 tarihinde oluşturulmuş. Bu tarihten sonra da Merkez Bankası Teftiş Kurulu'nun Merkez Bankası İdare Merkezi'nde teftiş yapması engellenmiş. Ancak, daha fazla direnemeyeceğini
<#comment>#comment>
<#comment>#comment> Bürokrasi tarihimizde bir ilk gerçekleşti. Merkez Bankası Teftiş Kurulu müfettişleri, mevcut Merkez Bankası yönetimine karşı dava açtı. Dava başvurusu mahkemece kabul edildi.
Davanın nedeni mevcut yönetimin Teftiş Kurulu'nu dışlayarak, yetkilerini kaldırarak, bir anlamda denetimden kaçmaya çalışması.
Merkez Bankası Teftiş Kurulu'nda toplam 40 müfettiş var. Bunların 31'i dava dilekçesine imza atmış vaziyette. Yani, 40 müfettişten 31'i her türlü riski göze alarak yönetimi dava etmiş bulunuyorlar.
Ocak 2003 içinde başvurusu yapılan davanın konusu Teftiş Kurulu varken, bunun dışlanıp "İç Denetim Genel Müdürlüğü" adı altında bir birim kurulması ve bu birimin başına da kendilerine yakın kişilerin atanması.
İddiaya göre, bu operasyonun gerçekleştirilebilmesi için IMF bile kullanılmış. Sırf Banka Teftiş Kurulu'nun denetiminden kaçmak için, niyet mektubuna bu konuda bir madde koydurularak, Banka Teftiş Kurulu'nun yetkilerinin kaldırılması IMF'nin isteğiymiş gibi gösterilmiş. Oysa, niyet mektupları hukuki anlamda, bizim tarafımızdan
Her iki bakan da Türk bankalarının bilançolarının bir türlü büyümediğinden, yeterli kredi verilemediğinden yakındılar. Gerçekten de, bankacılık sektörü toplam bilançosunun ne aktifi ne de pasifi yeterince büyütülemiyor. Sektörün sağladığı krediler de, olması gerektiğinden çok düşük. Aslında, bu iki sorun birbirleriyle bağlantılı. Kredilerin miktarı düşük olduğu için banka bilançoları büyüyemiyor ve banka karlılıkları azalıyor. Henüz enflasyon muhasebesi uygulamasına geçilmemiş olması, karlılığı daha da azaltıyor. Karlılık azalınca, yeterli sermaye artışları da sağlanamıyor.Türk bankalarının kamu sektörü ve özel sektör dahil toplam sağladıkları kredi yaklaşık 35 milyar dolar. Oysa, sadece özel sektöre yabancı bankaların verdiği kredi toplamı 32 milyar dolar. Kısacası, ya milli bankalar kredi ihtiyacı olan iyi firmalara yeterince kredi vermiyor ya da kredi ihtiyacı olan firmalar milli bankalar yerine yurt dışından kredi almayı tercih ediyor.Sorunun cevabı açık. Yabancı bankalarla karşılaştırıldığında, bankalarımızın kredi verme maliyetleri çok yüksek. Bu nedenle, hem şirketler yurtdışından daha ucuz kredi bulabiliyorlar hem de bankalar bir yolunu bulup kredileri yurtdışından
<#comment>#comment>
<#comment>#comment> Ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı Babacan ve Maliye Bakanı Unakıtan geçtiğimiz günlerde Bankalar Birliği üyeleri ile bir araya geldiler. Amaç, bankaların sorunlarını bankacılardan dinlemek ve kendi görüşlerini bankacılara aktarmaktı.
Her iki bakan da Türk bankalarının bilançolarının bir türlü büyümediğinden, yeterli kredi verilemediğinden yakındılar. Gerçekten de, bankacılık sektörü toplam bilançosunun ne aktifi ne de pasifi yeterince büyütülemiyor. Sektörün sağladığı krediler de, olması gerektiğinden çok düşük. Aslında, bu iki sorun birbirleriyle bağlantılı. Kredilerin miktarı düşük olduğu için banka bilançoları büyüyemiyor ve banka karlılıkları azalıyor. Henüz enflasyon muhasebesi uygulamasına geçilmemiş olması, karlılığı daha da azaltıyor. Karlılık azalınca, yeterli sermaye artışları da sağlanamıyor.
Türk bankalarının kamu sektörü ve özel sektör dahil toplam sağladıkları kredi yaklaşık 35 milyar dolar. Oysa, sadece özel sektöre yabancı bankaların verdiği kredi toplamı 32 milyar dolar. Kısacası, ya milli bankalar kredi ihtiyacı olan iyi firmalara yeterince kredi vermiyor ya da kredi