Sokak lezzetlerinin vazgeçilmezi simit için standartlar yolda. Evliya Çelebi’nin “araba tekerleği kadar” diye tanımladığı ilk simitlerden bugüne çeşit çeşit simit var, izleri Balkanlar’dan İstanbul’a uzanıyor.
Sokak lezzeti denildiğinde aklınıza hemen ne gelir bilmiyorum ama benim listemde simit ilk sırada. Susamlı ya da susamsız her halini severim. Yanında beyaz peynir hele bir de çay oldu mu, değmeyin keyfime! Eminim böyle düşünen sadece ben değilim. Geçtiğimiz günlerde Türk Standartları Enstitüsü simit standardı taslağını açıkladı. Buna göre simit; sokak simidi, pastane simidi, dolgulu simit ve hamuru haşlanmış simit şeklinde 4’e ayrılıyor. İyi pişmiş ve kabarmış, kendine has görünümde ve renkte olacak, parçalanmış, ezilmiş ve küflenmiş olmayacak. Simitler kapalı temiz camekânlar içinde muhafaza edilmek şartıyla fırınlarda ve bayilerde satılacak. Çeşni olarak simit hamuru üzerine susam tohumu, çöreotu, ay çekirdeği, chia tohumu, tahıl miksi gibi malzemelerin bir veya
Gaziantep’in sürprizleri bitmiyor. Yeni kurulan Rayiha Baharat Müzesi’nin herkese söyleyecek bir sözü var. Kentin gastronomi rotasinda yer alan Mutfak Sanatları Merkezi’nde ise Gaziantep Mutfağı’nın mevsimine uygun her çeşidini bulmak mümkün.
Gaziantep, Türkiye’den, UNESCO Yaratıcı Şehirler Ağı’na dâhil edilen ilk kentimiz ve Gaziantep’in mutfağı, bir kültürler sentezi. Tarih boyunca Çin, Hindistan ve Avrupa ticaret hattını oluşturan İpek Yolu’nda önemli bir merkez konumuna yükselen Gaziantep, bu özelliğiyle çok sayıda kültürün birleştiği bir mozaik adeta. Bu mozaiğin yansıması da mutfaktaki zenginlik olarak karşımıza çıkar. Ayrıca, yemek kültürünün bir şehrin, bölgenin, hatta ülkenin geleceğini nasıl şekillendirdiği konusunda da en doğru örneklerdendir. Geçtiğimiz günlerde, Gaziantep Uluslararası Gastronomi Festivali’nin gördüğü ilgi, konukların ara sokaklardaki lezzet mekânlarını bile ezbere bilmeleri, komşu şehirlerden gelenlerin yoğunluğu,
Sürprizler şehri Ordu’da en başta fındık ile toprağında yetişen aromalı meyvelerinden üretilen Kybele Çikolata, Yöresel Ürünler Akademisi’nin çabalarıyla hayata geçti ve çok yakında İstanbul yolculuğuna başlayacak
Ordu sadece Karadeniz’in değil, ülkemizin en özel şehirlerinden biri. Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Mehmet Hilmi Güler’in deyişiyle sürprizler şehri. Denizi, yaylaları, doğal güzellikleri, tarihi yerleri ve nefis havasıyla benim gibi hayran kalacağınız bir şehir. Coğrafyamızın zenginliği tartışılmaz. Bu anlamda çok şanslı bir ülkeyiz ama maalesef şehirlerimizin bu şansı çok fazla kullanabildiğini söylemek zor. Şehrin yönetimindeki kişilerin hayalleri varsa, vizyon sahibiyse, kararlı ve üretkense işte o zaman fark ortaya çıkıyor. Ordu’da geçirdiğim iki günde gördüm ki, başkan görev başına geldiği 3.5 yıldan bu yana şehri bambaşka bir noktaya taşımış. Eski Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Dr. Hilmi Güler, bir Ordu sevdalısı. Özellikle kadınları çalışma hayatının
Sezon başlamışken, balık tezgâhları da şenlendi. Palamut, sardalya tezgahlarda. En lezzetli tarifleri mi? Birkaç tarifi ünlü isimlerden sizler için aldım.
Av yasağının 1 Eylül’den itibaren sona ermesiyle balıkçılar, denize açılarak mavi sulara ağlarını attı. Tezgâhlar balık doldu. Özellikle palamut, hamsi, sardalya ve istavritin bolluğu görülüyor. Bu hafta lafı fazla uzatmadan sizlerle gastronomi dünyamızın iki kıymetli ismi Trilye Restoran’ın sahibi, yazar, TV programcısı Süreyya Üzmez ve Oya‘s Cuisine adlı bloğunda birbirinden lezzetli tarifleriyle sofralarımıza renk katan Oya Emerk’in çok özel reçetelerini paylaşmak istiyorum. Eminim bu tarifleri çok beğeneceksiniz.
Havuçlu palamut yahni (Süreyya Üzmez)
Malzemesi:
*2 adet palamut balığı
Keyifli bir kahve ritüelinde lezzet eşlikçilerinin rolü büyük. Merak ettiğim son yıllarda giderek öne çıkan bu eşlikçiler nasıl bir üretimle tabağımıza geliyor.
Hangi çeşidini severseniz sevin, kahvenin o mis gibi kokusuyla başlar keyif yolculuğunuz. Pek çok sohbete eşlik eder, renkli buluşmaların bahanesi olur kahve. Yemek öncesinde ya da sonrasında günün her saatinde içmeye doyamadığımız bir lezzettir. Geleneksel kahvenin de artık 4’üncü nesilden bahsedilen günümüzde farklı kahve çeşitlerinin de tutkunları artıyor. Müdavimler kahveyi sadece içecek olarak görmüyor. İçtikleri kahvenin tadına varırken bu nefis lezzetin yolculuğunun ilk başladığı yere dönüyor ve fincana döküldüğü noktaya kadar olan süreci de izliyor. Bir de son yıllarda giderek öne çıkan kahve eşlikçileri var. Merak ettiğim bu eşlikçiler nasıl bir üretimle tabağımıza geliyor? Özellikle zincir markalarda sağlıklı beslenmeden bahsedebiliyor muyuz? Bu soruları Kahve Dünyası’nın
“Bir yaz varmış, bir yaz yokmuş” diye başlar eylül masalı. Balık vardır, denizlerin kraliçesi anlatılır; masal ilerledikçe meyve-sebze olgunlaşır, masal kahramanları bağ bozumu için Tokat’a gider; Gaziantep’te dolmanın şırfıntısı ile alinazik aşkı yaşanır her eylül.
Dört mevsimin her ayının farklı bir bereketi, taze bir lezzeti vardır ama eylül bambaşkadır. Balığın başladığı, meyvenin, sebzenin iyice olgunlaştığı bir ay. Yaza veda ama kışa da hazırlık dönemi. İzmarit, istavrit ve kılıç balığının saltanat ayıdır. Bu ayda denizlerin kraliçesi lüferin geliyorum müjdesi yüreklerde sevinç yaratır. Sardalyanın ise en güzel zamanıdır. Ayın öne çıkan lezzetlerini şöyle bir sıralarsak: Mürdüm eriği, balkabağı, sütünü iyice çekmiş irileşmiş taze ceviz, hünnap, kızılcık, hele incir… Artık tadı iyice oturmuştur. Eylül ayının bence en tat alınan meyvesidir. Damağınızda tüm kış boyu unutamayacağınız bir iz bırakır.
Üzümü unutmamalı. Eylül elbette ülkenin dört bir tarafında bağ bozumunun
Yemek çeşitliliği kadar farklı pişirme teknikleriyle de ön plana çıkan Tokat’ta, gastronomi festivalindeyim. Tokat’ın mutfağına hayranlığım şehre her gidişimde daha da artıyor. Bu kez de öyle oldu. “Cennet Tokat’ın ya altındadır ya üstündedir” diye anlatmışlar. Mevlânâ, “Tokat’a gitmek gerek” diye ne kadar doğru söylemiş.
Ülkemizin en zengin mutfak çeşitliliğine sahip şehirlerinden biri olan Tokat, gastronomik derinliğini ön plana çıkardığı coşku dolu bir festivale ev sahipliği ediyor. Açılışı dün törenle yapılan Tokat Gastronomi Festivali’nde ürün ve ürünün tarladan sofraya hikayesi ile yerli tohum başrolde olacak. Festival, 4 gün boyunca şehrin 6 noktasında kurulacak platformlarda farklı etkinliklere sahne olacak.
Festival kapsamında haberdar olduğum bir gelişme ise Tokat Belediyesi tarafından hayata geçirilen oldukça sıra dışı bir sosyal tesis. Tokat’a gelecek olan turistlere hizmet verecek olan bu tesis, üretim yapılan bir tarlanın ortasında. İnşaatında kullanılan geri
Hafta sonu kaçamakları şehir karmaşasından uzaklaşmak ve doğanın içinde rahat bir nefes almak için fırsat. Bu konuda en şanslı görünen şehirlerden biri İzmir. Aslında İstanbul da öyle ama pek farkında değiliz sanki. İşte size İstanbul’dan yola çıkıp aynı güzergah üzerinde ziyaret edebileceğiniz lezzet durakları...
Şef restoranlı otel
Beta Home Sapanca Gölü’nün kıyısında sadece bir restoran değil, bahçesiyle farklı büyüklükte oda ve villalardan oluşan bir de otel kısmı var. Doğan-Şebnem Anapa çifti 5 yıl önce aile mülklerini küçük bir otel ve gastronomik bir restorana dönüştürmek için Kırkpınar’a yerleşiyorlar. Uzun yıllar reklam sektöründe çalışan Doğan Şef’in hikayesi de ilginç. Yemeğe olan merakıyla sektör değiştiriyor ve sekiz yıl önce Cihangir’de Crostini isimli kendi işletmesini açıyor.
Sonra da birçok restoranın mutfağında çalışarak şeflik deneyimini pekiştiriyor ardından kendi mutfağının başına geçiyor. Yerel ve mevsimsel