F.Bahçe sus pus!

26 Kasım 2011

Ankara’dan gol sesi bekleyen Fenerbahçe tutkunları ıssız ve öksüz bir 90 dakikayı izlemek zorunda kalıyorlardı...
Fenerbahçe alanında kurduğu top çevirme tezgahını belki iyi yönetiyor, tek paslı yanlara dönük “al-ver harekatı” dikkatle izleniyor. Ancak Gençlerbirliği oyun alanından gol bölgelerine çıkışlarda takımın golcüleri, kağnı arabası kadar yavaş ve iştahsız bir Fenerbahçe durgunluğu gözleniyordu 19 Mayıs çimeninde... Gençlerbirliği de öyle. Onlar da Fenerbahçe’yi önlemede hayli çabuk ve keskin tavırlarla sarı-lacivertli hücumcuları kolayca önlüyorlar, Alex ve Bienvenu’nun hücum planlarını eritip yok ediyorlar, ancak kanatlardan ve ortadan geliştirdikleri hücum şanslarında hiç de bilinçli ve planlı bir görüntü yaratamıyorlardı onlar da taraftarlarına... Hele gelişi güzel vuruşlardaki şut gösterileri(!) ciddi ve çok tehlikeli olmaktan çok uzaklarda bir grafik sergiliyordu gözlere...
Yani orta alanlarda yaratıcı olarak maça ağırlık koyup oyunun kaderini erkenden yönlendirecek usta futbolcular iki takımda da yoktular sanki... İlk yarının tek hareketi ise Emre Belözoğlu’nun direkte eriyen vuruşu olarak gözleniyor, onun ötesinde kaleciler çok rahat bir 45 dakika

Yazının Devamı

Beşiktaş ve Quaresma

21 Kasım 2011

Futbolumuzun ağır toplarından siyah-beyazlı ve sarı-kırmızılı renkler sezonun heyecan dolu derbisinde kıyasıya bir mücadeleyi sergiliyorlardı Dolmabahçe’de.
İlk 45’in yarısında önce Galatasaray korkusuzca oynuyordu Beşiktaş’ın sahasında... Gerçi bu tarihi statta oynamak seyirci faktörü dışında pek deplasman sayılır mı dersiniz? Evet Galatasaray’ın bu çıkışının hemen ardından oyuna ağırlığını koyup Cim-Bom defansının üzerine amansızca baskın çıkışlar yapan tarafı Kartal’ın hücumcuları oluyordu dün geceki yarışmada.
Quaresma’nın iki kanatta da ustaca dolaşan futbolla dolu beyni ve ayakları sarı-kırmızılı savunmayı dağıtıyor, Simao-Almeida ikilisinin yakaladığı müthiş pozisyonlar sayı olmasa da Beşiktaş’a çok önemli özgüven birikimleri aşılıyordu bu keskin pozisyonlar...
Ayrıca ilk devrenin kayda değer bir başka önemli görüntüsü ise 30 küsür yaşı ile oyuna Cim-Bom adına bütün gücüyle asılan Ayhan’ın çırpınışları yanında sağ kanattaki Kazım’ın vurdumduymaz görüntüleri ile Terim hocanın arayışlarına ters düşen angaryacı halleriydi.
* * *
İkinci perdenin hemen başlarında Melo’nun, Hakan Balta’ya çıkardığı enfes arapası maçın göz alıcı görüntülerinden biriydi. Balta’nın

Yazının Devamı

Önce disiplin!

20 Kasım 2011

Fenerbahçe, Eskişehir önünde çok da heyecanlı ve keyifli bir futbol gecesinin teknik gösterilerini sergilemekteydi.
Milli maçlardan doğan zorunlu tatilden oldukça yararlanmıştı anlaşılan sarı-lacivertli kadro... Aykut Kocaman’ın bilinen çalışma ciddiyeti ve taviz vermeyen otoritesi dünkü maçın seyir defterinde kolayca okunmaktaydı.
Gökhan Gönül’ün eski günlerine dönen verimliliği, Uğur Boral’ın Caner’in sol kulvardaki hayat dolu canlılıkları gerçekten göz alıcıydı. Hele Alex’in kaptanlık koltuğundaki görkemli top kullanışlarıyla tribünlere adeta “ben buradayım” görüntüleri dağıtması 90 dakikalık Fenerbahçe gösterisini sıcacık hale getiriyordu Saracoğlu’nda...
Futbol oyunu böyle bir gösteridir işte sevgili dostlar... Topa hakim olup, garantili paslarla top kaybını en aza indiren ekip, yarışmanın sonucunda kazanan taraf olur tartışmasız... İşte bu mantığın işlevde olduğu bir üç puan yarışması oynanmaktaydı Kadıköy’de... Yani Fenerbahçe beyaz çizgiler içinde kalan oyun alanını enine boyuna titizlikle kullanıp Eskişehirspor’u topsuz kalmaya mahkum kılınca hak ettiği üç puana kolayca kavuşuyordu doğal olarak...
Bu arada tek golde kalıp Eskişehir’in aralıklı kontrataklarında

Yazının Devamı

Büyük yıkım

12 Kasım 2011

Milli Takım fiyaskosunun son perdesi oynanmaktaydı dün gece Arena’da... Daha ikinci dakikada gelen Olic’in golüyle yıkılan 2012 umutlarını nasıl yorumlayacağız? Futbolun cilvesi mi diyeceğiz bu trajik ve hüzün dolu goller dizisine, yoksa Gökhan ve Volkan’la çok erken başlayan ortak kabahatlerini mi getireceğiz simsiyah gecenin yorum başlığına...
Adeta daha başlamadan biten müthiş yarışmanın tartışmasız galibinin Hırvatlar olduğunu mertçe kabul ve ilan etmeliyiz... Adamlar Arena’nın çimenine o kadar doğru bir oyun planı ile yayılmışlardı ki sanki deplasmanda değil de kendi sahalarındaymışcasına rahat oynamaktaydılar. Şok ilk golden sonrası bizimkiler şuur ve mantıktan da yoksun bir dağılmanın içinde kıvranıp durmaktaydılar Hırvatlar’a karşı... Volkan dışındaki 21 futbolcunun Hırvat oyun alanına yığıldığı bir futbol keşmekeşinden gol umut etmek aslında “tüm umutları bitirmiş olmanın açık belgesi değil midir futbol oyununda”...
* * *
İkinci perde de ilk yarının devamı daha vahim görüntülerle devam etmekteydi Arena’da... Bay Hiddink’in maç öncesi beyanlarındaki açık korkuları sanki dün geceki “büyük yıkım”ın önceden okunmasıydı adeta...
İyi ama o zaman Hiddink ve

Yazının Devamı

F.Bahçe yoktu ki!

5 Kasım 2011

Sarı-lacivertli futbol dünyası adına şok bir gece yaşanmaktaydı adeta Sivas’ta... Halbuki futbol oyununun doğasında olan bu beklenmeyen yenilgi pek de matemli bir sonuç olarak değerlenmemeli Fenerbahçe severlerle, bize göre... Sivasspor’un sağ ve sol kanatlardan yaptığı müthiş hücum salvoları karşısında adeta zangır zangır titreşen sarı-lacivertli takımın defans bloğu, ilk gol sayısının sahibi Eneramo’nun ve sağ kanattan girip çıkan Kıvanç’ın her dalışında birbirine giren bir defansif kargaşadan, yenilgiden başka ne beklenirdi ki dünkü yarışta?
Kıvanç isimli genç adam Ziegler’in de sakatlanıp çıkışından sonra adeta lime lime ediyordu Fenerbahçe’nin sol kanadını... Mecburen gerilerde koşuşan Caner’in çırpınışları ne işi yarardı ki, bu unutulması çok zor “Sivas depremi” yaşanırken...
Rıza Çalımbay kardeşimiz ve talebelerinin dünkü Fenerbahçe zaferini alkışlarla kutlamak gerekir. Sarı-lacivertli ekibin yapması gereken futbol oyunu adına tüm artıları da uygulayan bir 11 kenetlenmesi ve kalitesini bizlere çok iyi anlattıkları için...
Fenerbahçe cephesinde kayıp bir gece yaşandığı için matemle dolaşmanın da hiç bir anlamı yoktur bize göre... Hele Alex’in

Yazının Devamı

Aykut ve 10 haysiyetli adam

1 Kasım 2011

Maçın henüz 6. dakikasında Alex’in başına gelen “kırmızı kart çirkinliğini” hiç umursamayan bir Fenerbahçe başkaldırışı okunmaktaydı Karabük maçının bütününde...
Kaptanın oyundan kovulmasını hazmetmeyi hiç kabullenmeyen sarı-lacivertli “10 haysiyetli adam” sahaya çil yavruları gibi dağılıyorlar, özellikle de kaptanlık görevini üstlenen Emre’nin sükuneti ve 70 küsur dakikaya yaydığı fizik gücüyle tam bir bütünleşme yaşıyordu Fenerbahçe, Karabük karşısında...
Gökhan Gönül’ün, Cristian, Mehmet Topuz, Caner ve tüm diğer isimlerin büyük bir ahenkle ayaklandığı gecede Karabük’ün seyrek de olsa yürek kabartan atakları bir bir eritiliyor ve ille de üç puan kazanmanın doğruları eksiksizce uygulanıyordu Saracoğlu’nda...
Mehmet Topuz, dünkü çalışkanlığı, oyun disiplini ve üç puan kazanımındaki tertemiz emeği ile alkışlara layık isimlerden biriydi... Bizim geçmiş zamanlardaki olumsuz yorumlarımızı ve bizim gibi düşünenleri mahçup etmek istiyordu anlaşılan... Aman genç adam sen böyle oyna, Fenerbahçe’nin sağ kanadına ve gol bölgelerine ışıklar saçan bir üslupla çalış da biz her hafta hayretler içerisinde sıkışmaya devam edelim.
Alex’e hoyratça kırmızı kartı çakan Aytekin Durmaz’ın

Yazının Devamı

Aslan çıkışta

31 Ekim 2011

Galatasaray, Kayseri’den uzun yıllar sonra üç puanla evine dönüyorsa, özellikle sol kanadında forma giye Riera ve yarışmayı ateşleyici kulvar ataklarını yaratan Ayhan, Hakan Balta, Ujfalusi, Elmander ve Selçuk gibi isimleri alkışlamalıdır.
30 kusür yaşındaki Ayhan’ın takıma taşıdığı yüksek verim ve futbol bilgeliği dünkü sonucun manşete alınması gereken başlığıdır bizce... Dün Cim-Bom’un yıllardır yenemediği Kayseri önündeki kazanma hırsı ve üç puanı koparma duyguları üst düzey çizgilerle donanımlıydı.
Defansta çabuk çoğalan sarı-kırmızılıların orta alandaki oyun kurguları da şanına yakışır bir yükselişteydi. Sadece kanat toplarının veya göbekten organizeli atakların yoğunlaştığı zamanlarda gereken isimler olması zorunlu olan yerlerde miydi, bakın o tartışılır. Yani Fatih Terim’in yoğun uğraşları birçok sorunu yerli yerine koymakta, ama gol noktalarındaki ve son hareketlerdeki arızalı durumlar, devam etmekteydi. Ancak gelecek haftalarda Terim’in bu zorlukları aşacağı düşüncesindeyiz.
* * *
Kayseri takımındaki başı bozuk hava devam etmekte. Şota’nın talebeleri hala takım olma bütünlüğünden uzaktalar. Top alış verişlerindeki hataları sayısız, gelişi güzel bir

Yazının Devamı

Puanlar kardeş payı

28 Ekim 2011

Heyecan dolu anların flaş yaptığı gecede galibiyetin kapısında dolaşan Beşiktaş ve Fenerbahçe puanları paylaşmak zorunda kaldılar sonuçta.
Beşiktaş’ın evinde oynamanın verdiği rahatlıkla 90 dakikada daha kendinden emin bir futbol sergilediğini rahatça söyleyebiliriz.
İlk gol sonrası, uzun zaman galibiyetle kol kola oynayan siyah-beyazlılar, hem defansif anlamda hem orta alan paylaşımında hem de kanatları kullanıp rakibini zor durumda bırakma başarılarında Fenerbahçe’den üstün olan taraftı.
Fenerbahçe’nin ise son haftalardaki tutukluğu ezeli rakibinin önünde de devam etmekteydi. Gökhan Gönül’ün sağ kanatta sakatlık öncesi zamanlarını çok aratan cılız kalmışlığı ve hücumlardaki etkisizliği Fenerbahçe’ye çok pahalıya malolacaktı az kalsın. Emre Belözoğlu için de olumlu düşüncelerimiz yok. Durup dururken son derece gereksiz yere sinirlenip kendi kimyasını bozan Emre’nin bu illetten kurtulma zamanlaması daha kaç yıl bekleyecek merak ederiz. Alex’in de yaratıcılığından hayli uzaklarda kaldığı bu haftalarda Emre’nin devreye girip onun başarı dolu rollerine ortaklıklar yaratması gerekmiyor muydu?
Her şeye rağmen hatalarıyla, sevaplarıyla iki takımın da ortaya koyduğu mücadele

Yazının Devamı