"Hıyar"a bir gecede 16 milyar

3 Ocak 1997

YENİ yılda, eleştiriyi bırakıp, başkaları gibi biraz da ben övgü dolu yazılar yazayım dedim. Ama olmuyor. Daha üçüncü günde, yazıp yazmama konusunda kıvrandım durdum.
Birkaç gündür, ATV'de İbo Şov'un tanıtımı var. İbo, sevimli (!) partnerine soruyor: "Söyle bakalım Karanfil, sen hiç konuşan hıyar gördün mü?" O da cevap veriyor. "Seeensin"... Arkadan haha, hihi ve raiting rekoru.
Kim ne derse desin İbrahim Tatlıses, türkücü olarak önemli bir isim. Dünyanın dört bir yanında tanıyanları, dinleyenleri var. Böylesine güçlü bir konumdayken, neden kendine "hıyar" dedirtiyor anlamıyorum.
Belki de raiting rekorları kırmasına, bu sözler neden oluyor. Biraz ciddileşse, eminim, izleyeni azalır...
Yine aynı şekilde başarılı bir sanatçı olan, sahne dışında da tam bir beyfendi olan Huysuz Virjin de, küfrettikçe, karşısındakini aşağıladıkça pirim yapıyor...
Zeki Alasya - Metin Akpınar ikilisi de, tiyatrodaki alkışlarını, televizyona taşıyamadı. Eğer sahnedeki belden aşağı esprilerini televizyona uyarlasalardı, aradıklarını fazlasıyla bulurlardı. Ama yapmadılar, yapamadılar.
Kemal Sunal farklı mı? O da küfür ettikçe daha fazla izleniyor, daha fazla alkışlanıyor.

Yazının Devamı

Yeni yıldan bekletiler

1 Ocak 1997

HER yeni yıl, yeni umutların yeşerdiği, yeni bir başlangıç olur. Bu yıl da öyle olacak. Uzun yılbaşı tatilinin rahavetinden kurtulup, yarın ya da pazartesi günü işbaşı, dersbaşı yaptığınızda, göreceksiniz her şey çok daha farklı olacak.
İnsanlar değişim için, hep bir vesile arar. Yılbaşı da, bu değişim sürecini başlatmak isteyenler için, bulunmaz fırsattır. Ocak ayı, değişim sancılarıyla, insanların kendileri için koydukları hedeflere uyum çabalarıyla geçer. Kararlı olan başarır, kararsızlar, bir yılı daha kaçırmanın üzüntüsünü yaşar...
Milli Eğitim Bakanı Mehmet Sağlam'ın 1997 hedefleri, hepimizin altına rahatlıkla imza atabileceğimiz güzellikte. Keşke gerçekleştirebilse. Aslında zor değil. Ama, her şeyden önce, Sağlam'ın önce kendisiyle, sonra bakanlığıyla, daha sonra da toplumla barışık ve yansız hale gelmesi gerekir. "Bir defa denemekle bir şey olmaz" diye bir şarkı var. Sağlam'da, her konuda, herkesle barışık olmayı denese, hem kendi, hem de eğitim kazanır...
Bakan Sağlam'ın 1997 Milli Eğitim Bütçesi'ni TBMM'ye sunuştaki yeni yıl beklentileri şöyle:
"Bugün bütün dünyada olduğu gibi, ülkemizde de eğitim artık hakettiği önemi ve yeri bulmaya başlamıştır. Ülkelerin zenginlikleri,

Yazının Devamı

Bir yıl daha böyle geçti

31 Aralık 1996

GEÇEN yıl 31 Aralık'ta, "1996 daha iyi olacak" diye şunları yazmışım:
"Evet koskocaman bir yılı daha geride bıraktık. Bazıları "yaşlandık" diye üzülüyor. Ama ben umutluyum. Kesinlikle inanıyorum ki, 1996, 1995'ten daha iyi olacak. 2000'li yıllara yaklaştıkça, bugüne kadar olduğu gibi Türkiye'de yaşamaktan üzüntü değil, gurur duyacağız.
Giderek artan sorunlar artık gözümüzü korkutmayacak. Onları yenmek için her zamankinden çok daha fazla gayretli olacağız. Ve, göreceksiniz, 1997'nin ilk gününde, şu dakikalardakinden çok daha mutlu, sağlıklı, varlıklı olacak ve geleceğe güvenle bakacağız.
1996'da herkes, bir önceki yıldan çok daha fazla işinin, gücünün, görevinin bilincinde olacak. Çözülmez gibi görünen sorunlar, bir bir çözülecek. "Gerçekleşmez" denilen hayaller gerçeğe dönüşecek...
Her alanda sorunlarla dolu, çok zor günler geçirdiğimiz doğru. Özellikle de eğitimde, içimizi daraltan görüntüler hala gözümüzün önünde. Ama artık değişen bir şeyler var. İnsanlarımız, artık eskisi gibi, "bahaneci" değil. "Bana düşen sorumuluklar var mı?", "Ben de bir şeyler yapmalıyım" diye düşünmeye başladı...
Her şeyin daha iyisine layık olduğunu biliyoruz ve bunun gerçekleşmesi için üzerimize düşen

Yazının Devamı

Temiz toplum, temiz spor, temiz sokak

29 Aralık 1996

Umur Talu'nun Genel Yayın Yönetmenliği döneminde başlatılan "temiz toplum" kampanyası çok büyük ilgi görmüştü. Eğer bugün pek çok kirli çamaşır ortaya çıkmışsa Susurluk kazası kadar o dönemde başlatılan bu kampanyanın da etkisi vardır.
Milliyet'in temiz toplum arayışı, Derya Sazak'la da devam ediyor. Milliyet özellikle son günlerde "temiz siyaset" konusunda kamuoyunun yükselen sesi oldu.
Bizim, eğitimdeki "temizlik" ve "kalite" arayışımız ise, hep devam etti, bundan sonra da artan bir şekilde sürecek.
Ama bugün asıl dikkati çekmek istediğim, İhsan Topaloğlu'nun yönetimindeki Milliyet Spor'un başlattığı "temiz spor" kampanyası.
Dünyanın pek çok ülkesinde olduğu gibi, sporu özellikle futbolu, şiddetten arındırmak pek kolay değil.
Yöneticisi, sporcusu, taraftarı ve basınıyla kavganın, kırgınlığın değil centilmenliğin, dostluğun öne çıktığı bir Türkiye özlemi konusunda, yükselen ses yine Milliyet'ten geldi.
Milliyet Spor, "halkla elele" sloganıyla başlattığı "temiz spor" kampanyasında olağanüstü ilgi gördü. Sanıyorum görmeye de devam edecek.

Yazının Devamı

Yaşasın Tatil !

27 Aralık 1996

Başbakan Erbakan, nihayet süper yılbaşı tatiline "evet" dedi. Başta öğrenci ve memurlar olmak üzere herkes bayram ediyor.
Erbakan'nın bu "evet"i hem kendi tabanında, hem de Erbakan'ın bugüne kadar söylediklerine bakıp tedirgin olanlar da büyük şok yarattı.
Başbakan oluncaya kadar yılabaşı kutlamalarına ve bir günlük yılbaşı tatiline karşı çıkan Erbakan, tıpkı "faiz yok" deyip, fazileri artırdığı gibi yine şaşırttı.
RP tabanı "Hoca da mı düzene uydu" diye ne yapacağını şaşırırken, "Eyvah, Refah, şimdi de yılbaşı tatilini kaldıracak" korkusu içindekiler de, rahatlamış durumda.
RP'nin daha önce ne söylediyse, tam tersini yapması, tek başına iktidara hazırlık mı, yoksa muhalefetteyken söylediklerinin yanlışlığını idrak etmek mi bilinmez ama, gerçek olan bir şey var: Sık sık verilen anlamsız tatiller, komadaki eğitimi, bitkisel hayata sokmaktan öte bir işe yaramıyor.
Kar yığıyor tatil, grip oluyor tatil, HABİTAT için tatil, yılbaşı için tatil, iki tatil arası tatil...Tatil, tatil, tatil...
Tatil için sevinenlerin, bu sevinçlerini yarım bırakmak istemem. Eğer ileride telafi edilecekse, ben de canı gönülden desteklerim. Ama, yazın ya da hafta sonu "hadi okul var" denildiğinde, bugünkü kadar

Yazının Devamı

Garip ilişkiler

26 Aralık 1996

ÜNİVERSİTELERDE olağanüstü bir dönem yaşanıyor. Rektörler, bugün, bir ay içinde üçüncü kez Ankara'da bir araya gelecek. Bu kez, önce Milli Eğitim Bakanı Mehmet Sağlam ile görüşecek, ardından da kendi aralarında toplanacaklar.
Mehmet Sağlam, galiba, kendini hala YÖK başkanı sanıyor. Kemal Gürüz'ün başkanlığından ve yaptıklarından öylesine rahatsız ki, Refahlılardan önce, o, YÖK'ün ve üniversitelerin, siyasetçilerin emrine sokulmasını istiyor.
RP ve DYP'nin ortaklaşa hazırladığı "uyduruk taslak", Mehmet Sağlam'ın, kendi YÖK başkanlığı döneminde gündeme gelseydi, zehir zemberek eleştirir ve ilk iş olarak da rektörlerle birlikte Cumhurbaşkanı'na çıkarak hükümeti protesto ederdi. Ama şimdi, alkış tutuyor, o da yetmiyormuş gibi, rektörleri ikna için toplantılar düzenliyor. Yazık, çok yazık!
Politikacı olarak ne yaparsa yapsın. Ama, isminin önünde taşıdığı bir profesörlük unvanı var. Zamana, ortama, ilişkilere göre yanar - dönerlik, bir bir bilimadamına hiç yakışmıyor. Rektörler, umarım, bugünkü toplantıda, Sağlam'a YÖK başkanıyken yaptığı konuşmaları hatırlatır ve "Hoca ne oluyor, nereye gidiyoruz?" diye sorarlar.
Üniversitelerin, nasıl çekilecek bir çilesi varmış ki, böylesine çirkin

Yazının Devamı

"Ballı tatil" kargaşası

25 Aralık 1996

BEŞ günlük yılbaşı tatili kesinleşti derken, bu konuda hiç çalışma yapılmadığı, önceki gün, Başbakanlık Müsteşarı tarafından açıklandı.
Herkes kendisini öylesine hazırladı ki, şu aşamadan sonra verilmemesi, yeni bir sıkıntı konusu olur. Madem verilmeyecekti, neden insanların kafası çelindi? Verilecekse de neden böylesine ağırdan alınıyor?
Pek çok okul ve üniversite 5 günlük tatili, çoktan 9 güne çıkartıp ona göre plan yapmaya başladı. Artık, hükümet bir açıklama yapıp, ekstra bir tatil vermiyoruz dese bile, ara günlerde okullarda öğrenci bulmak mümkün olmayacak.
Yaptığımız hesaplamaya yeni yılın ilk 1.5 aylık bölümünün 27 günü tatille geçecek. Yani öğrenciler, 27 gün derslerden uzak kalacak. Bu süre içerisinde, pek çok öğrenci öğrendiğini de unutacak.
"Eğitimde böylesine geri durumdayken, okulların pek çoğunda ikili, üçlü öğretim yapılırken, böylesine uzun tatillerin sırası mı?" diye kızgınlıklarını ifade edenlere hak vermemek, elde değil.
Dünyada eğitim süresi en az olan ülkeler arasındayız. Bu yetmiyormuş gibi, her yıl, bir kılıfını bulup ekstra tatiller yaratıyoruz. Her defasında da, "Daha sonra telafi eğitimi yapılarak bu açık kapatılacak" şeklinde açıklamalar yapılır ama, lafta

Yazının Devamı

Fen liseleri nereye?

24 Aralık 1996

ÜNİVERSİTEYE giriş sistemi, baştan sona yanlışlıklarla dolu. Ne adilane bir yarış ortamı sunabiliyor, ne gençleri ilgi ve yeteneklerine göre sevdikleri bir alana yöneltebiliyor, ne de belirli bir kesimi memnun ediyor.
Doğru düzgün öğretmen yüzü görmeden mezun olan klasik lise mezunları da şikayetçi, kolejlerde, Anadolu liselerinde, fen liselerinde süper eğitim görenler de...
İstisnasız tüm üniversite adaylarının şikayetçi olduğu OÖBP (Orta Öğretim Başarı Puanı) uygulaması, sınavları organize eden ÖSYM'nin de en büyük baş ağrısı. Son yıllarda yaşanan skandalların çoğunun temelinde, hep OÖBP'nin yanlış hesaplanması yatar.
OÖBP, üniversiteye girişte, öğrencinin lisedeki başarısının da, dikkate alınması için konuldu. Ama öylesine çelişkilerle dolu bir ortam yaratıldı ki, yarardan çok zarar getirdi.
Örneğin, fen liseleri, kapılarına kilit vurulma noktasına geldi. Lise 1'inci sınıfa 144 öğrenciyle başlayan okullar, son sınıfa geldiklerinde, 44 öğrenciye hasret kaldılar.
Kendi okulunda kaldığı zaman üniversite sınavında + 20, 30 puan alacak fen lisesi öğrencileri, klasik bir liseye geçerek fazladan 10, 15 hatta, 20 puan alıyor. Durum böyle olunca da, fen liselerinin son sınıfında öğrenci

Yazının Devamı