Önümüzde çok önemli bir seçim var.
7 Haziran’da, belki de son yılların en önemli seçimi olacak.
Ve bu seçimde 18-28 arası gençlerle, onların işsizlik nedeniyle gözlerinin önünde mum gibi eridiğinden kahrolan anne, babaların oyları seçimin kaderini belirleyecek.
Peki, bu oylara kim talip?
İşsizlik konusunda hangi parti hangi projeyi üretti ve çok daha önemlisi, olayın ne kadar farkındalar?..
Bu sorunun cevabını çoktan biliyor olmalıydık ama hâlâ bilmiyoruz. Çünkü ortaya bir şey konmadı.
İdeolojiye, lidere, dine, etnik kökene ya da diğer etkenlere dayalı politikalar artık tüm dünyada etkisini kaybediyor.
Hemen her koşulda birbirimizi yemeye öyle koşullanmışız ki, bir araya gelmemiz ancak çok acılı günlerde ya da ulusal meselelerde oluyordu.
Beşiktaş’ın önceki akşam Liverpool karşısında kazandığı zafer, en uçlardaki kitleleri bile orta noktada buluşturdu. Demek ki bu o kadar da zor değilmiş!
Seçim öncesinde giderek gerginleşen ortamı nasıl yumuşatırız diye reçete arayanlara, işte reçete:
Başarı, başarı, başarı...
Zaferlerin her derde deva olduğuna inandık, başardık ve bir kez daha gördük...
Ama bu başarı sadece sporla sınırlı kalmamalı.
Hemen her alanda, hepimizi aynı şemsiye altında toplayacak başarılara ihtiyacımız var.
Azerbaycan Bağımsız Milletvekili Ganira Paşayeva önceki gece Genç Bakış’ta konuğumuz oldu, öğrencilerle buluştu. Gazeteciyken dünya liderleriyle görüşmeler yapan, Türkiye’yi karış karış gezen ve çeşitli belgesellere imza atan Paşayeva, Özgecan’ın ailesini de ilk ziyaret eden isimlerden birisi. Uzun süredir Avrupa Parlamentosu Kadın Hakları Komisyonu’nda görev yapıyor. Hocalı Katliamı’nın 23. yılında Hocalı’da neler yaşandığını dolu dolu gözlerle anlattı. İşte programdan satır başları:
Hocalı Katliamı
- 1990’larda Ermenistan’ın Azerbaycan topraklarını işgaliyle başladı. İlk önce Dağlık Karabağ’da başladı. Bununla sınırlı kalmadı. Azerbaycan’ın yedi büyük bölgesini de işgal ettiler. Dağlık Karabağ’ın Hocalı kentinde amansız bir katliam yaptılar. Tam 23 yıl önce zırhlı araçlarla o soğuk günde sivil insanlar, kadın, çocuk demeden yapılan korkunç bir katliam. Kanıt videolar ve fotoğraflar var. İnsanlık aleyhine yapılmış bir suçtur. Bunu yapanlara mahkeme kurulsun, adalet karşısında cevap verilsin.
- Eğer siz etnik, dini bir grubu onun kimliğinden dolayı, inancından dolayı katlediyorsanız bu soykırımdır. Ermeniler bunu, “Onları Türk oldukları için öldürdük” diyerek yazdılar.
-
Bir insan ne yapabilir ki deyip geçmeyin! Sadece ülkelerin değil, dünyanın kaderini değiştirenler de genelde hep tek kişidir. Bu yüzden, bugünün çocuk ve gençlerinin, yarın hangi koşullarda, neyi değiştireceklerini tahmin etmek çok zor. Bugün öyle ya da böyle dünyaya yön verenlerin çocukluklarına gidin, bugün bu noktaya geleceklerini, ne onların ne de çevresindekilerin hayal ettiklerini sanmıyorum.
Geleceğin kime ne getireceği hiç belli olmuyor. Ama çocuk ve gençlere ufak dokunuşlarla, önemli katkılarda bulunabilir, gelecek için şanslarını artırabiliriz. Bunun yolu da burslardan geçiyor. Gençlere verilen önemin en çarpıcı göstergelerinden biri de, onlara sağlanan yurtiçi ve yurtdışı burslardır. Kalkınmışlık endekslerine baktığınızda da, en kalkınmış ülkelerin yurtiçi, yurtdışı ve yabancı öğrenci burslarına ağırlık veren ülkeler olduğunu görüyoruz.
Bu hiç de şaşırtıcı gelmiyor. Çünkü ne ekerseniz onu biçiyorsunuz... Amerika’yı Amerika yapan özelliklerin en başında, dünyanın en parlak beyinlerinin, bu ülkede toplanmasının geldiğini herkes bilir. Peki, Amerika bunu nasıl başarıyor? Tabii ki burslarla...
Sınırsız bursları, sadece kendi vatandaşlarına mı veriyor? Kesinlikle
Şu günlerde hemen herkes milletvekili olmak istiyor.
Meğerse meraklısı ne kadar da çokmuş!
Seçilmek için bin dereden su getiriyorlar, seçildikten sonra arayın ki bulasınız.
Kürsüye çıkıp tek konuşma yapmayan, seçildikleri kentlere gidip hiçbir derde derman olmayan, seçimler dışında isimlerini duymadığımız, yüzlerini görmediğimiz kırk yıllık milletvekillerimiz var.
Sanki bulunmaz Bursa kumaşı gibi her seçimde de ya liste başı oluyor ya da seçilmeleri garanti sıralara konuluyorlar.
Eminim ki yine öyle olacaktır. Çünkü onları halk değil, liderler seçiyor!..
Her seçimde olduğu gibi kadınlar üzerinden siyaset yine revaçta.
Çevrenize hiç baktınız mı? Hiç kimse hiç kimseyi sevmiyor.
Hiç kimse hiç kimsenin başarısını istemiyor.
Hiç kimse hiç kimseye güvenmiyor.
Hiç kimse hiç kimseye yardımcı olmuyor.
Süleyman Şah konusunda bile farklı kutuplardayız.
Kimi zafer diyor kimi hezimet.
Oysa savaşa girmeye ramak kalmıştı...
Ege Üniver- sitesi’nde önceki gün çıkan çatışmada bir öğrencimiz yaşamını yitirdi. Ailesine ve arkadaşlarına sabır diliyoruz...
80 öncesinin acılarını yaşayan biri olarak üniversitelerdeki gerginliklerin nelere mal olduğunu yakından gördük. Bir daha o günler ne yaşansın ne de konuşulsun. Çünkü olan sadece gençlere oluyor...
Ankara’da sular kaynamaya başlayınca üniversitelerdeki gerginlik artıyor.
Ve her seçim öncesi, bu karanlık senaryo, temcit pilavı gibi önümüze konuluyor.
Ne olur, devamı gelmesin.
Ne olur, Ankara’nın gerginliği Ankara’da kalsın...
Dershane liseler?
Doğa Kolejlerinin CEO’su Uğur Gazanker görevine veda etti. Hem de zirvedeyken. Bu, pek alışık olduğumuz bir olay değil.
Peki, kurumla bir sorunu mu vardı? Hayır. Yeni bir teklif mi aldı ya da yeni bir işe mi soyunuyor? O da hayır.
“Doğa Okullarını sıfırdan aldık ve sadece Türkiye’nin değil dünyanın en büyük okul zincirlerinden biri haline getirdik. 15 yılımı verdim. Hem kendime hem de arkadaşlara yeni bir şans tanıdım” hepsi bu diyor.
Köşeye çekilmeyecek kadar genç ve enerjik biri. Daha birkaç hafta önce üçüncü çocuğu oldu. Bu yüzden mutlaka yeni arayışlar içerisine girecektir. Ama görünen o ki ben de varım diyeceği yeni çalışma alanı, eğitim sektörü olmayacaktır. “Öyle olsa, niye Doğa’dan ayrılayım ki” diyor...
Peki, o zaman niye ayrıldı?
İşte en kritik soru bu.
Hemen herkes koltuğuna sıkı sıkıya sarılırken, o niye veda ediyor?