Dünya Çocuk Hakları Günü nedeniyle, son birkaç gündür çocukları konuşuyorduk. Pazartesiden itibaren de öğretmenleri konuşacağız...
Çocuklar geleceğimiz, öğretmenler de geleceğin mimarları.
Yani toplumda en fazla değer görmesi gerekenler.
Peki, hak ettikleri değeri görüyorlar mı?
Evet demek o kadar zor ki, sadece özel günlerde hatırlanıyorlar o kadar...
Çocuk olmak = eziyet
MHP Genel Başkan Yardımcısı Tuğrul Türkeş önceki gece Genç Bakış’ın konuğu oldu. Yeni formatıyla ekrana gelen Genç Bakış, farklı üniversitelerden öğrenci ve izleyicilerin canlı yayında gönderdikleri görüntülü sorularla çok hareketli geçti. Türkeş, zor sorulara bazen rahat cevaplar verirken bazen de köşeye sıkıştı.
Türkeş, darbelerden güncel konulara, MHP’de yaşananlardan dış politikaya, babasından kardeşine çok farklı sorulara, çok ilginç cevaplar verdi. İşte programdan önemli satır başları:
Sürgün hayatı
* 60 İhtilali’nden sonra, ailece, babam ve beş çocuk Hindistan’a sürgüne gittik. Hindistan’dayken babam Cemal Gürsel’e mektup yazdı. Menderes’in asılmaması gerektiğini, yapılanların yanlış olduğunu ve Türkiye’ye zarar vereceğini söyledi.
* Kardeşim benden daha genç, daha farklı bakıyor birtakım meselelere. O AKP’de milletvekili oldu, onun adına ağabeyi konuşamaz.
* Devlet Bey çok deneyimli bir siyasetçi, yalpalamıyor. Günü geldiğinde bir gün bırakır siyaseti. Değişim olacaksa da buna MHP’liler karar verir.
Gezi’ye uzak durduk
Öğretmenlerle ilgili tartışmalar hiç bitmez. Çok çalışmalarına rağmen, en fazla tatili onlar yapıyor diye bilinirler.
Avrupa’da en az maaşı onlar alsa da bunu bile çok bulanlar var. 50, 60 kişilik dersliklerde, birleştirilmiş sınıflarda canları çıksa da haftada 40, 50 derse girseler de onların yaptığı da iş mi algısını bir türlü silemezler.
Parçalanmış aile deseniz onlarda, atanmak için yıllarca beklemek deseniz onlarda, anne babalardan daha çok, çocuklarla ilgilenmek yine onlarda ama bir türlü yaranamazlar, hiç kesmeye?
Peki, dünün en kutsal mesleği nasıl bu hale geldi?
Ne siz sorun ne de biz anlatalım. Çünkü çok uzun bir hikaye!..
Bir ülke ile oynamak isterseniz eğitimle, eğitimle oynamak isterseniz de öğretmenlerle oynayın derler.
İşte bizde yapılan da o.
Seçilmiş Cumhurbaşkanı Erdoğan, ilk rektör atamasında, sandığın sesine değil, YÖK’e kulak verdi.
Atamalarda en fazla dikkat çeken unsurlardan biri de Abdullah Gül döneminde atanan rektörlerden pek çoğunun, sandıktan birinci çıkmalarına rağmen, önce YÖK’ten, sonra da Cumhurbaşkanı’ndan veto yemeleri oldu.
Görev süreleri dolan 14 rektörün yerine yapılan atamalarda kadın adaylar yine unutuldu.
Adnan Menderes, Balıkesir, Celal Bayar, Gebze Teknik, Kahramanmaraş Sütçü İmam ve Mustafa Kemal üniversitelerinde, mevcut rektörler seçimlerde en fazla oyu aldılar. Ancak sandığın bu iradesi ne YÖK nezdinde ne de Cumhurbaşkanlığı sarayında kabul gördü. Onların yerine, seçimlerde ikinci ya da üçüncü sırada yer alan adaylar atandı.
Her yıl bir milyon 300 bin civarında çocuk doğuyor. Şimdi buna, göçle gelen çocuklar da eklendi. Sayıları da yüz binlerle ifade ediliyor ve pek çoğu da kalıcı. Yani her yıl 1.5 milyon yeni öğrenci, eğitim kervanına katılıyor. Toplam sayı da 20 milyona yakın...
Ha bu arada, zorunlu temel eğitim de 12 yıla çıkarıldı...
Yani hepsi de bilinen şeyler, ortada olağanüstü bir durum söz konusu değil. Sayı belli, yapılacaklar belli. Ve bunu en iyi bilmesi gereken de Devlet Baba’nın ya da Devlet Ana’nın ta kendisi.
Ona göre okul yapacak, ona göre öğretmen atayacak ve ona göre kaynak ayıracaksınız...
Peki, bu yerine getiriliyor mu?
Evet demek o kadar zor ki!..
Ülkemizde en sık kullanılan cümlelerden biri de şu:
“Bizden adam olmaz”.
Peki, bu cümle niye bu kadar sık kullanılıyor?
Ülkemizi mi yeterince sevmiyoruz yoksa attığımız her adımda bizi çıldırtan uygulamalarla mı karşılaşıyoruz?..
Sanki ikinci seçenek çok daha doğru. Çünkü hangi konuya el atsanız, lime lime dökülüyoruz.
Kabahatli kim mi?
Başta devlet ve onu yönetenler olmak üzere hepimiziz...
TEOG’da neler oluyor, bilen var mı? MEB, artık bu konuda açıklama yapmıyor. Son skandalın bile üzeri kapatıldı. Daha da vahimi, hiçbir şey olmamış gibi gelecek yıl, aynen yola devam edilecekmiş. Pes doğrusu...
Peki kolejlere giriş nasıl olacak? İşte o da tam bir muamma. MEB’le görüşmeleri sürüyormuş. Bu yıl yaşananlardan sonra, artık kim MEB’e ve Özel Okullar Birliği’ne güvenebilir ki!
MEB, tüm olup bitenlerden sonra, TEOG konusunda bir durum değerlendirmesi yapmak zorunda. Yoksa büyük bir hata işlemiş olur. Örneğin hangi okulda hâlâ kaç açık var, ortaokulu bitiren kaç öğrenci sistem dışı kaldı, nerede hatalar yapıldı, hangi okul en son kaç puanla öğrenci aldı?..
Bütün bunlar bir bir açıklanmalıdır.
Yok eğer bu yapılmadan yola devam edilecekse, ki öyle görünüyor, yazık, çok yazık demenin ötesinde aklımıza bir şey gelmiyor.
Milyonlarca öğrenci ve veliyle, aylardır kedinin fareyle oynadığı gibi oynanıyor, hiç olmazsa, yeni sınav döneminde aynı hatalar yaşanmasın..
Yok eğer yaşanan tüm olumsuz gelişmeler bir hata olarak değil, sistemin bir parçası olarak değerlendiriliyorsa, ona da şapka çıkartırız.
Cumhurbaşkanı Erdoğan önemli bir testten geçiyor. Kendisinden önceki cumhurbaşkanları bu sınavda hep çaktılar. Bakalım, onun söylemleri ile icraatı birbiriyle ne kadar örtüşecek? Siyasetçiler için sandığın yani millet iradesinin üzerinde bir güç yok. Bu söylemi en fazla dile getiren de seçilmiş Cumhurbaşkanı Erdoğan...
Geçtiğimiz ay 14 üniversitede rektörlük seçimi vardı. En fazla oy alan 6 aday YÖK’e bildirildi. YÖK de aday sayısını 3’e indirerek, Cumhurbaşkanlığı’na sundu. Şimdi o adaylardan biri Erdoğan tarafından rektör olarak atanacak...
Hocaların iradesi hiçbir zaman YÖK’ün umurunda olmadı. Dünkü oylamalar bunu bir kez daha gösterdi. Seçimlerde en fazla oy alan bazı mevcut rektörler alt sıralara indirildi. İndiremezler mi, yetkileri olduğuna göre elbette indirebilirler. Aynı şekilde Cumhurbaşkanı da, kendisine gönderilen üç adaydan herhangi birini rektör olarak atayamaz mı? Elbette atar. İşte o zaman hiç kimse, ne olur, en azından üniversitelerde, demokrasiden, hocaların iradesinden ve seçimlerden söz etmesin...
Veto yiyen rektörler
Görünen o ki YÖK’te çok şeyler değişecek. Yekta Saraç’ın YÖK Başkanlığı’na atanmasıyla boşalan YÖK Başkanvekilliği’ne, YÖK Yürütme