Milli Eğitim Bakanlığı, bilindiği gibi, Sınıf Geçme Yönetmeliği’ni son dakikada değiştirerek, bütünleme sınavlarını eylülden hazirana aldı. Öğrenciler, öğretim yılı bittikten sonra, bazı okullarda bir hafta, bazıların da ise iki gün sonra sınavlara girmek zorunda kaldı. Bu yüzden de başarı oranları çok yüksek olmazsa hiç şaşırmamak gerekir.
Çünkü bir yıl içinde başaramadıkları dersleri, birkaç gün içinde başarmaları istendi. Bu da herkes için mümkün değildi. İşte bu yüzden eylülde yeni bir sınav hakkı, daha doğrusu, şimdiki gibi not yükseltme sınavı değil de bütünleme hakkı olmazsa olmaz haline geldi.
Bütünleme sınavlarının bir amacı vardı. Birkaç dersten de olsa sınıfta kalan öğrenciye, hatasını telafi için bir şans tanınırdı. Öğrenci, tüm yaz tatili zehir olduğu için bir sonraki yıl derslerini ciddiye alır ve bir daha bütünlemeye kalmazdı. Dahası, tüm yazı ders çalışarak geçirdiği için öğretmenlerinin istediği noktaya da gelirdi. Zaten amaç da eksik bilgilerin tamamlanması değil mi?
Peki, şimdiki bu şipşak sınavların kime ne faydası oldu?
Hemen hemen hiç kimseye. Öğretmenler, yaz programları altüst olduğu için bakanlığa duydukları kızgınlığı, öğrencilerden çıkarmak için soruların en kazığını sordular. Öğrenciler ise, son dakikada ilan edilen sınavlara nasıl hazırlanacağım şaşkınlığı içinde, isteseler de çok büyük performans gösteremediler. Velilerin şaşkınlığına ve kızgınlığına ise diyecek yok. Kafaları karmakarışık.
SBS mutlaka kaldırılmalıdır
Son dakika değişikliğinin sadece sınav tarihleriyle sınırlı olduğunu sanıyorduk. Ama okullardan gelen duyumlar, aynı oldubittinin diploma konusunda da yaşandığını gösteriyor. Bakanlık okullara gönderdiği yazıda, mevcut diplomaların geri gönderilmesini istemiş. Yerine yenileri basılacakmış. Yuh yani. Şimdi mi aklınıza geldi?..
Milli Eğitim Bakanlığı’nın, Başbakan Erdoğan’ı bile çileden çıkaran Seviye Belirleme Sınavı SBS dayatmasından bir an önce mutlaka vazgeçmesi gerekiyor. Yoksa ileride gerçekten çok büyük haksızlıklar yaşanacak. Bu yaştaki milyonlarca çocuğun ve velinin devlete olan güveni sarsılacak.
SBS, neresinden bakarsanız, bakın lime lime dökülen bir anlayışın ürünü. Ne objektiflik var ne de hakkaniyet. Tek kelime yabancı dil dersi görmeyen öğrencilere, İngilizce soruları soruldu. Bol keseden not dağıtan öğrencilerle en yüksek notun 3’ü aşmadığı okulların öğrencileri aynı potada eritildi.
Dahası, öğrencileri sınav stresinden kurtaralım derken, stres kazanının tam ortasına attılar. Bir yıllık sınav süreci 3 yıla yükseltilerek, dershaneye bağımlılık en üst düzeye çıkarıldı ve adeta zorunlu hale getirildi.
En kötüsü de tıpkı tek sınavda olduğu gibi 6, 7 ya da 8’inci sınıflardaki sınavlardan birini kaçırdığınızda, her şey bitiyor. Yani tek sınavlık stresi üçe böldük söylemi tümüyle kandırmaca.
Peki, ne olacak?
Bu konuda, sınav sonuçları açıklandıktan sonra yargıya başvuracak velilerin sayısı bir hayli fazla. Muhtemelen yargı bu yanlışa dur diyecektir. Ama gönül isterdi ki bakanlık hatasını kendisi düzeltsin.
Muhtemel bir kabine değişikliğinde, yeni gelen Milli Eğitim Bakanı kim olursa olsun, bu yanlışta ısrar edeceğini hemen hiç kimse sanmıyor. Mutlaka bu sistemden vazgeçip eskiye dönecektir. Peki, şimdi sınava girenlerin, dershaneye dünyanın parasını ödeyenlerin, onca stres çekenlerin hali ne olacak?
Bütün bunlar, bugüne kadar düşünüldü mü ki şimdi düşünülsün!
Özetin özeti: Milli Eğitim, hiçbir dönem de böylesine yapboz tahtasına dönmemiş, öğrenci, öğretmen ve velilerle hiç bu kadar dalga geçilmemişti...
Bu arada hazır öğrenciler, okullar tatilken, sınav sonuçları açıklanmamışken, ben de tatilciler arasına katılıyorum...