Öğretmenler, geleceğin mimarlarıdır.
Onlar ne kadar maharetli ise gelecek o kadar aydınlık olur.
Onlar ne kadar mutlu ve mesut ise yetiştirecekleri öğrenciler o kadar mutlu ve mesut olur.
Kısacası öğretmen mutlu ise öğrenciler de, aileler de, ülke de mutlu olur.
Eğitimde, öğretmende, okulda, mutsuzluk söz konusu olduğunda ise ülkede mutlu olanı bulmak zor olur. Hele ki bizim gibi hemen hemen her evde birkaç öğrencinin olduğu bir ülkelerde…
Peki bu durum biz de böyle de diğer ülkelerde farklı mı?
Kesinlikle hayır.
Eğitim, özellikle de temel eğitim ve doğru yönlendirme, tüm ülkelerin ortak sorunu. Herkes arayış içerisinde. Ve bu konuda tek doğru yok. Her ülke, öyle ya da böyle kendisine göre yeni bir model arıyor.
YÖK’ün Yükseköğretime Geçişte Öğrenci Hareketliliği Raporu’nda çok enteresan bilgiler yer alıyor. 2021 YKS analizleri, önümüzdeki ay gerçekleştirilecek olan 2022 YKS için de önemli ipuçları veriyor.
Bu yılı önceki yıldan farklı kılan en önemli ayrıntı ise barajların kaldırılması yani üniversiteye girişin hiç olmadığı kadar kolay hale gelmesi.
Peki bu, sorunu çözecek mi? Bırakın her adayı, adaylardan bir bölümü hayalini kurduğu üniversiteye ya da bölüme girebilecek mi?
Evet demek çok zor!
Niyesine geçmeden önce isterseniz gelin önce YÖK’ün 2021 YKS analizlerine bir göz atalım:
Sevinen de çok üzülen de!
2021 YKS’ye 2 milyon 592 bin 390 aday başvuru yaptı, 175 bin 416 aday sınava girmedi.
134 bin 918 aday tercih yapmasına rağmen bir programa yerleşemedi.
Mustafa Kemal’in Samsun’a çıkışının yani Milli Mücadele Meşalesi’nin yakılmasının dün 103. Yıl dönümüydü. Coşkuyla kutladık ama o zor günler çok daha iyi anlatılabilirdi.
O noktaya nasıl gelindi, neler yaşandı, hangi konularda ne mücadeleler verildi?
Bunu keşke çok daha net anlatabilseydik.
Mehmet Akif’in de dile getirdiği gibi, “Allah bu millete bir daha öylesi günler yaşatmasın.”
Milli Mücadele fikri İstanbul’da doğdu, Samsun’da olgunlaştı, Sivas ve Erzurum’da halkla bütünleşti, Ankara’da ete, kemiğe büründü ve zafere dönüştü.
19 Mayıs sadece Milli Mücadele ruhunun şahlandığı bir gün değil aynı zamanda Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı.
Peki, bu iki coşkuyu da 103 yıl önceki heyecanla yaşayabildik mi?..
Atatürk’ü ve gençleri keşke çok daha iyi anlayabilsek, fabrika ayarlarına yeniden dönsek, aynı ruh ve aynı heyecanla yeniden bütünleşebilsek...
Pandemi nedeniyle ne mezuniyet törenleri yapılabildi ne de bahar şenlikleri.
İki yıldır ötelenen tören ve şenlikler nihayet yapılmaya başladı. Hatta Ankara Siyasal’da olduğu gibi hakkında ‘inceleme başlatılan’lar bile oldu.
Pandemi öncesinde de farklı nedenlerle mezuniyet törenleri ve bahar şenliklerine kısıtlama getirildiği olmuştu. Umarız bu yıl hiçbir konuda dozu kaçırılmadan doyasıya yaşanır.
Mezuniyet balolarına, lüks otel ve pahalı kıyafet ambargosu konulmuştu. Şu ana kadar bu konuda yeni bir gelişme yok. Yasak devam ediyor mu yoksa isteyen istediği yerde yapacak mı, yakında belli olur.
Şaşaalı iftar törenleri de yapılmasın denilmişti ama yapan çoktu! Bu konuda da isteyenler istediğini yapacak gibi görünüyor. Zorlama ve abartı olmadığı sürece öğrencilerin nefes almalarına izin vermek gerek. Onlar da çok bunaldı.
Bu noktada tolerans, esneklik ve en önemlisi de sorumluluk anahtar kelimeler.
Bahar şenlikleri
Öğrenci tercihlerinde sosyal yaşam çok önemli rol oynuyor. Üniversitelerin ve kentlerin artan bir şekilde sosyal etkinliklere yönelmesi biraz da
Hitler örneğinde olduğu gibi bazen tek bir insan dünyayı felakete sürükleyebildiği gibi bazen de Atatürk ve Uğur Şahin gibi ulusları ve dünyayı felaketin içerisinde çekip aydınlığa çıkartan kurtarıcılar olabiliyor.
Tek bir insan dünyayı değiştirebilir. Hem de çok değiştirebilir. Tarihe baktığımızda bunun iyi ya da kötü yüzlerce örneğini görebiliriz.
Asırlar boyu elindeki gücü, insanlık yararına sunan da oldu, felakete sürükleyen de.
İyi ve kötüler arasında devlet adamları da vardı, bilim insanları da. Zenginler de vardı fakirler de.
Okumuşlar da vardı hiç öğrenim görmemiş olanlar da.
İşte bu yüzden eğitimde hiçbir konuda hiçbir şekilde ayrıştırıcı olmamalıyız.
Dünyanın neresinde olursa olsun, iyi insan yetiştirmeliyiz ki, birilerinin yanlışı tüm dünyayı etkisi altına almasın.
Ukrayna’da yaşananlar sadece iki ülkeyi değil tüm dünyayı etkiliyor. Ekonomik sıkıntı akıl almaz boyutlara geldi ve nereye kadar gideceği belli değil. Ekonomisi en güçlü ülkeler bile tedirgin.
Son birkaç yılın en popüler isimlerinden biri de BioNTech’in Kurucusu Uğur Şahin.
Dünya, korona belasından kısa sürede kurtulduysa, en büyük pay sahiplerinden biri de o!
Kendini bilime adamanın karşılığını da fazlasıyla aldı ve şu anda dünyanın en zengin insanlarından biri.
Daha önce açıkladığı gibi, bilimden kazandığı parayı yine bilime harcayacak ve kansere çare bulma çalışmalarına devam edecek.
Bunları sadece biz değil, bütün dünya biliyor, takdir ediyor ve ayakta alkışlıyor.
Asıl hikâyemiz ise bundan sonra başlıyor.
Adına her ne kadar hikâye desek de yaşanmış bir olay ve böylesi ancak bizde görülür denilen bir cinsten!..
Bizim vermediğimiz desteği Almanlar verdi
Aldığımız eğitim bize sadece meslek ve statü kazandırmakla kalmayıp, iyi ve mutlu bir insan olmanın önünü de açmalı. Karşılaştığımız sorunları çözmede ve yaşam kalitemizi yükseltmede bize yol gösterici olmalı.
Peki, gelinen nokta ne?
Sınav bataklığına her geçen gün daha da saplanıyoruz!
İlgili kurumların ve özellikle de velilerin bunu görmesi, anlaması, önlem alması daha kaç yıl sürecek?
YÖK ve ÖSYM bu yanlışa ne zaman dur diyecek?
Sınavlar için harcadığımız para, kaybettiğimiz zaman ve en önemlisi de yitirdiğimiz hayaller yetmedi mi?
İlgi ve yetenekleri belirlemenin, başarıyı ölçmenin, bir üst kurumlara yönlendirmenin tek yolu sınavlar mı?
Hayal tacirliği yerine doğru yönlendirme, hem çocuklarımız hem de ülkemiz için çok daha sağlıklı sonuçlar doğurmaz mı?
Dünden bugüne çok şey değişti.
Son 40 yıldaki değişim, binlerce yıllık değişimden çok daha hızlı. Hatta toplamından çok daha fazla.
Peki, bu iyi mi, kötü mü?
Nereden baktığınıza göre çok farklı yorumlar getirilebilir.
Görünen o ki hemen her alandaki bu değişim artan bir şekilde devam edecek.
Peki, çocuklarımızı geleceğe hazırlayan eğitim sistemleri, bu değişime ayak uydurabiliyor mu?
Evet demek o kadar zor ki!
Bu bizde böyle de diğer ülkelerde farklı mı?