Ankara’ya her gidişimde daha bir betonlaşmış görüyorum. Özellikle de devasa bakanlık binaları ve devlet daireleri, Ankara’yı adeta beton kente dönüştürmüş.
Beton, eğer kalkınmanın ve gelişmişliğin bir kriteri olmuş olsaydı, Ankara, bırakın Avrupa’yı, dünyanın en önemli başkentlerinden biri olmuş diyebilirdik!
Diğer kentler farklı mı ki diyenler mutlaka çıkacaktır ama başkent çok daha özel olmalıydı.
Ankara’da iki önemli kongreye katıldım. İlkinde eğitimciler, ikincisinde ise tarihçiler vardı.
Eğitimcilerle pandemi sonrası “Okula Dönüşü”, tarihçilerle ise Milli Mücadele’nin gerçekleştiği, varoluş destanın yazıldığı, Mustafa Kemal’in “Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır, o satıh bütün vatandır” dediği topraklarda yani Haymana’da Kurtuluş Savaşı’mızın 100. yılını konuştuk.
100. yılda hâlâ bir 100. Yıl Marşımızın olmaması, 10. yılda yaşadığımız duyguların kaybolmasından mı yoksa farklı nedenlerden mi bilmiyoruz ama 100 yıl önce yaşananları çocuklarımıza her
TÜSİAD, oldum olası eğitime sıcak bakıyor. Çünkü eğitimin ülkemizin geleceği açısından çok önemli olduğuna inanıyor. Dönem dönem yayımladığı eğitim raporları hem çok önemli noktalara işaret ediyor hem de çok ses getiriyor. Eğitim Reformu Girişimi (ERG) ile hazırladıkları son raporları pandeminin eğitim üzerindeki etkilerine yönelik. Çarpıcı, yol gösterici, en önemlisi de cesur. Herkesin sustuğu dönemde sorunları dile getirmekten çekinmiyorlar.
‘Covid-19 Etkisinde Türkiye’de Eğitim’
Covid-19 salgınının dünyada ve Türkiye’de eğitim üzerindeki çok boyutlu yansımalarına yönelik durum tespiti yapmak amacıyla hazırlanan “Covid-19 Etkisinde Türkiye’de Eğitim Raporu”nda, salgın döneminde eğitimde yaşanan kayıpların küresel rekabet gücüne olası etkileri ele alınıyor.
İşte rapordan ve rapora yönelik uzman değerlendirmelerinden bazı satır başları:
Türkiye, OECD ülkeleri arasında yüz yüze eğitimin yapılamadığı, okulların en uzun süre kapalı kaldığı
Bizim gibi öğrencisi bol ülkelerde, eğitim ve özellikle de yeni öğretim yılının başlaması çok önemli. Evlerde bayram heyecanı yaşanır. Hele hele ilk okul, ilk öğretmen, ilk sıra arkadaşı, ilk azar, ilk aferin, ilk karne hiç unutulmaz.
Bugün, yeni öğretim yılının üçüncü günü. Umarız her geçen gün taşlar daha bir yerli yerine oturur.
Peki, yaşadığımız zor günlerden yeterince ders alabildik mi, gerekli önlemleri eksiksiz yerine getirebildik mi? Bu konuda herkesin bir vicdan muhasebesi yapmasında yarar var. Yaşadığımız onca sıkıntılı günden sonra hiçbir şey yaşanmamış ve hiçbir şey yokmuş gibi nerede kalmıştık diye pandemi öncesine dönemeyiz.
Korona salgınının yarattığı olağanüstü dönem henüz bitmiş değil. Bu yüzden yeni öğretim yılında, yeni düzenlemeler şart! Yoksa bugünleri de arar noktasına gelir ve geçen yıllarda olduğu gibi aç-kapa dönemine geri döneriz.
Kaldı ki, uzmanlara göre, içinde bulunduğumuz yüzyıl “Pandemi Yüzyılı” olacak ve Kovid-19
Her şey öylesine hızlı bir değişim içerisindeki ayak uydurabileni ayakta alkışlamak gerekir. Son 100 yıldaki gelişmelerin, binlerce yıllık gelişimden çok daha kapsamlı ve hızlı olduğu söyleniyor.
10 yıldaki de son yüzyıldan daha şaşırtıcı.
Görünen o ki gelişim temposu daha da hızlanacak ve bırakın çağı, günü yakalamak çok da kolay olmayacak.
İşte bu noktada eğitim çok önemli. Gelişmelerin gerisinde değil, hep önünde olması gerekiyor ki inovasyon şoku yaşamayalım.
Medya olarak biz bunun acısını çok çektik, çekmeye de devam ediyoruz. Habercilik açısından, 20 yıl öncesine kadar, toplumun 24 saat önünde giderken, şimdi gerisinde kaldık. Tirajların tepetaklak olması biraz da bu yüzden.
Eğitim de medya gibi kendini yenilemeden kırk yıl öncenin koşullarında yoluna devam ederse geleceği nokta farklı olmaz.
Değişim şart ama nasıl bir değişim sorusuna da ayrıca kafa yormakta yarar var!..
Yeni öğretim yılı?..
Eğitimde fırtınalar esiyor. YÖK ve ÖSYM ise hiçbir şey olmamış gibi yoluna devam ediyor.
Üniversitelerde geçen yılın neredeyse 4 katı kontenjan boş kaldı ama nedense kimsenin umurunda değil!
Aylardır, hatta yıllardır öğrenciler okul yüzü görmedi, açıklanan öğretim yılı takviminde onca eğitim açığına rağmen okula gidilen gün sayısının tatillerden daha az!
En az üç beş ay, haftada altı gün eğitim yapılıp, ilk bir ayı önceki yılların eksik bilgileri için telafi eğitime ayırmak gerekirken, üstüne üstlük bir de ara tatil verildi!..
2021-2022 eğitim-öğretim yılı takvimine göre ilk ders zili 6 Eylül’de çalacak. 1’inci dönem ara tatili 15-19 Kasım, yarıyıl tatili 24 Ocak-4 Şubat, 2’nci dönem ara tatili ise 11-15 Nisan tarihleri arasında olacak. Karneler de 17 Haziran 2022’de dağıtılacak.
Kontenjan açıkları
Kontenjan dağılımının liselerde olduğu gibi üniversitelerde de adil ve öngörülü bir
Eğitim denince, eskiden akla onlarca hatta yüzlerce tanım gelirdi.
Bilgi, donanım, saygınlık, vizyon, karizma, yetkinlik, statü ve daha neler neler.
Peki ya şimdi?
Boşa harcanan zaman, hiçbir işe yaramayan diploma, uzaktan/hibrit/açık, vasatlık, hormonlu notlar, dershane, ek ders ve sınav, sınav, sınav…
Eğitim ve öğretimin tarifi ve yöntemleri üzerinde günümüz koşulları çerçevesinde daha
çok kafa yormak zorundayız. Yoksa çocuklarımızla aramızdaki kopukluk inanılmaz boyutlara gelebilir.
Bu durum bizde böyle de başkalarında farklı mı?
Kesinlik hayır.
2021 sınav maratonu tamamlanmadan yani lise ve üniversitelere kayıtlar henüz bitmeden 2022 dershane sezonu çoktan açıldı.
Görünen o ki yaşananlardan hiç ders almamışız, sınav odaklı eğitime kaldığımız yerden devam ediyoruz. Bakanlar değişse de sistem hep aynı kalıyor.
Dershane ve özel ders ücretleri, özellikle dar gelirlilerin ödeme sınırlarının çok üzerinde.
Göndermek isteseler ekonomik güçleri yok, göndermeseler büyük bir vicdani sorumlulukla karşı karşıya kalacaklar.
Dershaneye gidenlerin yarıdan fazlası istediği okulu zaten kazanamıyor ama denememiş olmak, hem öğrenciler hem de ebeveynler üzerinde ileride derin yaralar açabiliyor.
Allah kimseyi böylesi zor bir ikilemle karşı karşıya bırakmasın!
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dershanelere ısrarla karşı çıkma nedenlerinden biri de buydu!..
Üniversiteyi kazananlar
CHP Ankara Milletvekili Yıldırım Kaya yeni öğretim yılına yönelik olarak MEB’e 17 soru yöneltti.
Tamamı, 50 milyona yakın veli, öğretmen, öğrenci ve ilgili paydaşların cevabını merakla aradıkları sorular.
Cevaplar umarız bir an önce açıklanır ve yeni öğretim yılına şehir efsaneleriyle değil, resmi açıklamalarla girilir.
Kaya’nın TBMM Başkanlığı’na verdiği soru önergesi şöyle:
“Bakanlığınız tarafından yapılan açıklamaya göre, 2021-2022 eğitim ve öğretim yılında öğretmenlerin mesleki çalışmaları 31 Ağustos 2021 Salı günü başlayacak. Birinci dönem, 6 Eylül 2021 Pazartesi günü başlayıp, 21 Ocak 2022 Cuma günü sona erecek. 2021-2022 eğitim ve öğretim yılında okul öncesi eğitim ile ilkokul 1. sınıfa başlayacak öğrenciler için 31 Ağustos-3 Eylül 2021’de uyum eğitimleri gerçekleştirilecek.
Bu bilgiler kapsamında;
1.Öğretmenlerin tamamı aşılandı mı?
2.Öğretmenlerin tamamı aşılanmadıysa bugüne kadar kaç öğretmen aşılandı?