Üniversiteye giriş maratonunun en önemli etaplarından biri de tercihler ama belki de en az değer ve en kısa süre verilen hep tercihler oluyor. Bu yüzden de hemen her yıl tercihzedeler kervanına yüz binlerce yeni genç katılıyor.
MEB, YÖK, ÖSYM ve üniversiteler bu konuda daha bilgilendirici olabilirler ama umurlarında bile değil!..
Örneğin tercihler neye göre yapılacak? Puana göre mi yoksa sıralamaya göre mi?
Geçen yılın puanları ile bu yılın puanları ve sıralamaları arasında derin uçurumlar var.
Geçen yıl Sayısal’da 71 bininci adayın puanı 430 iken bu yıl 369! Arada 61 puanlık bir kayma var! Yani bu durumda puana dayalı sağlıklı bir tercih sıralaması mümkün değil.
Sıralama konusunda da fazla ayrıntı yok. Örneğin Eşit Ağırlık içindeki adayların ne kadarı sayısalcı ve tercihini bu yönde kullanacak? Yine aynı şekilde 400 puanı aşan aday sayıları ve kontenjanlar da çok farklı.
Böylesi karmaşık bir durumda, adaylar nasıl doğru bir tercih yapabilecekler?
Tercih süreci başladığında, kırk yıldır olduğu gibi Milliyet yine hep yanınızda olacak.
Pazartesi LGS fırtınası esti, dün YKS’de lime lime döküldük, hafta sonu da KPSS ile moraller bir kez daha yerle bir olacak!
Peki ama niye?
Daha iyi bir gelecek için ise sınavlarla bunu sağladığımız söylenemez. En azından yüzde 80 için!.. Öğrenciler gibi aileleri de perişan.
Maddi ve manevi her türlü fedakârlığa katlanmalarına rağmen, geldikleri son nokta tam bir hayal kırıklığı.
İlk on bindeki öğrenciler bile istedikleri okula yerleşemiyor, istediği mesleği seçemiyor, istediği işe giremiyor.
Garip olan ise tüm bu olup bitenlerin hiç sorgulanmaması!..
YKS sonuçları?
Üniversite sınav sonuçları, dün, belirlenen tarihten önce açıklandı. İyi ki de böyle yapıldı.
Eğitimle uzaktan yakından ilgisi olup da mutlu olana rastlamak çok ender karşılaşılan durumlardan biri haline geldi.
Zaten sıkıntılı olan eğitim süreci, pandemiyle birlikte daha da kontrolden çıktı. Veli, öğretmen ve öğrencileri doğduklarına pişman etti.
Hele bir de yeni bir okul arayışı içindeyseniz ve sınav süreçlerini yaşıyorsanız, Allah size sabır versin...
MEB/ÖSYM, LGS/YKS
Liselere yerleştirme süreci devam ediyor.
İlk yerleştirmede aradığını bulamayan veli ve öğrenciler, açıkta kalmamak için tüm umutlarını nakillere bağladı.
Hormonlu notlar yerel kayıtları altüst etti. ÖSYM’nin YKS konusundaki suskunluğu ise devam ediyor.
Ankara’dan gelen bilgiler YKS sonuçlarının değerlendirilmesinin tamamlandığı ve ortalamaların geçen yıllara göre daha düşük olduğu yönünde.
Sınavla öğrenci alan liseleri kazananlar ve diğer liselere yerleştirme sonuçları belli oldu. MEB gidişattan memnun. Veli ve öğrenciler ise derin hayal kırıklığı yaşıyor.
Yıllardır geceli gündüzlü sınava hazırlanan, pandemi döneminde bile günde 500 test çözen öğrenciler hayallerindeki okulların yanından bile geçemediler.
Bu arada üniversite sınav sonuçları için de gün sayılıyor. ÖSYM bir sürpriz yapar mı bilmiyoruz ama liselere girişteki erozyonun çok daha büyüğü üniversiteye girişte yaşanırsa hiç şaşırtıcı olmaz!..
Liselere yerleştirme sonuçları veli ve öğrencilerin çok azını sevindirdi. Pek çok öğrenci istediği liseye yerleşemedi. Puanlar geçen yıla göre çok yükseldi. LGS puanıyla istediği okula giremeyenler, 85-90 diploma notuyla da evlerine en yakın okullarda kendilerine yer bulamadılar.
MEB her ne kadar “Yerleştirme süreci sonunda tüm öğrenciler bir ortaöğretim kurumuna yerleştirilmiş olacaktır” açıklaması yapsa da velilerden gelen yorumlar çok
Milli Eğitim Bakanı Selçuk, Twitter’dan yaptığı açıklamada, etkinliklerin yaz boyu telafi kapsamında devam ettiğini belirterek “Tedbirlerimiz ve yüksek dikkatimizle yeni döneme eylül ayında başlayacağız inşallah. Aşı olan herkes, kendi sağlığının takipçisi ve yüz yüze eğitime başlama sürecinin destekçisidir” paylaşımında bulundu. Haydi hayırlısı diyoruz.
Veli, öğretmen ve öğrenciler gibi MEB, YÖK ve ÖSYM de üzerlerine düşen tüm görevleri ve alınması gereken tüm önlemleri, umarız fazlasıyla yerine getirir!..
Üniversiteler ne olacak?
İlk ve orta dereceli okullarda olduğu gibi yükseköğrenimi ilgilendiren ve acilen alınması gereken çok önemli kararlar var. Ve böylesi bir dönemde YÖK Başkanlığı koltuğu hâlâ belirsiz!
Görev süresi dolan Saraç’ın yerine henüz bir atama yapılmadı. Bu arada vaka sayıları hızla artıyor.
Peki üniversiteler açılmaya hazır mı?..
MEB’e bağlı okullarda olduğu gibi üniversitelerde de pandemiye yönelik yeni düzenlemelere gidildiğini
Pandeminin bir an önce bitmesi için onlarca nedenimiz var. Hepsi de çok önemli ama hemen herkesin önceliği çok farklı.
Sağlık ve ekonomi gibi ortak paydalarımızdan biri de eğitim...
Ekonomi ve sağlığımız elbette çok önemli ama onların korunması ve sürdürülebilir hale gelmesi için olmazsa olmazların başında eğitim geliyor.
Her konuda olduğu gibi koronayla mücadelede de eğitim şart!
Eğer sizler de anaokulundan üniversiteye okulların açılması ve açık kalmasından yanaysanız ne olur pandemi koşullarına özen gösterin, göstermeyenleri, okulların neden açılması gerektiği konusunda olabildiğince nezaketle bilgilendirin...
Bayram sonrası…
Bayram dönüşü kadar, bayram sonrası da herkesi düşündürmeye başladı.
Uzun tatillerin dönüşü hep sorunlu oluyor.
Eskiden “Nerede o eski bayramlar” derdik, artık o bile denilmiyor, çünkü hatırlanmayacak kadar çok geride kaldılar.
Bayram eşittir tatil oldu.
Tatil ne kadar uzunsa, bayram o kadar keyifli geçecek sanılıyor ama uzun tatillerin getirdiği yığılmalar, yeni sorunları da beraberinde getiriyor, hiç kimse farkında değil.
Bayram öncesi trafik yoğunluğu anlatılacak gibi değil. Yine aynı şekilde, bu bayram turistik yerlerde olmak keyif değil adeta eziyete dönüşmüş durumda.
Bayram sohbetlerinin ana gündem maddesi bu!
Korona hiç kimsenin umurunda değil. Herkes dip dibe. Maske takan ara ki bulasınız. Fiyatlar ise adeta uçuşta. Son iki yılın kaybı, iki haftada çıkartılmaya çalışılıyor. Bayram sonrasında yine kısıtlamalar gelirse, kabahatliyi hiç uzakta aramayalım...
Keyifli bayramlar
En büyük zenginlik, para ve güç değil, insan biriktirmektir ve bayramlar, bu zenginliğimizi test ettiğimiz en önemli günlerdir.
YÖK Başkanı Yekta Saraç’ın görev süresi gelecek hafta sona eriyor.
Bu kritik dönemde, yola onunla mı devam edilecek yoksa onsuz mu?
Yekta Hoca, YÖK’ü ve üniversiteleri en iyi tanıyan isimlerden biri.
YÖK Başkanlığı’nı bir derebeyliğine çevirmedi, tam aksine, yetkilerini paylaştı.
Karınca gibi çalıştı ama vitrine asla çıkmadı.
Hep kaliteden yana olsa da yapamadıklarıyla değil, yaptıklarıyla anılmak istedi.
Siyasetin gölgesinde kaldı. Gücünün yetmediği konular, yettiği konulardan daha çoktu! 3. Dönem şansı tanınırsa, kesinlikle daha özgür bırakılmalı. Yok eğer yeni bir isimle yola devam edilecekse de ikinci bir Bulu süreci yaşanmamalı!..
İtibar erozyonu