Hafta sonu b"ylesi bir bilim şenliğinde jüri üyeliği için İzmir'deydim. ™zel Deniz İlk"ğretim Okulu ve Anadolu Lisesi'nin ortaklaşa düzenlediği 3. Bilim Şenliği'nde eğitimde güzel şeylerin de olduğunu g"rmenin mutluluğunu yaşadım. Mini minnacık "ğrencilerin, üniversitelerin pek çoğunda bile g"rmeye alışık olmadığımız bilimsel etkinlikleri takdire şayandı. Bu tür yarışmalarda işin en zor yanı projelerden çok azının "düllendirilirken çoğunluğun sanki başarısızlarmış gibi boynu bükük bırakılması. Aslında "dül kazanmayan projelerin her biri de "vgüye değer ama bunu "ğrencilere anlatamıyorsunuz...Bilim Şenliği'nin bir de g"steri deneyleri b"lümü vardı ki o bile başlı başına İzmir'e gitmeme değdi. Bugüne kadar g"rüp de neden ve nasılını hiç merak etmediğimiz pek çok konuda taşlar yerli yerine oturdu.G"kyüzünü ışıl ışıl aydınlatan havai fişekler meğerse potasyum kloratın ayrışması sonucunda açığa çıkan oksijenin yanmasıymış. Hele bir de sıvı azot deneyi vardı ki g"zlerimiz faltaşı gibi açıldı. Sıcaklığın artı 50, 60, 100 derecesi olduğu gibi soğuğun da dereceleri varmış. Eksi 196 derecedeki bir kaba, "ğrencilerden birisi gül soktu. Çıkardığında güzelliğinden hiçbir şey kaybetmemişti ama
<#comment>#comment>Okullarda düzenlenen bilim şenliklerinin sayısı her geçen gün artıyor. Eskiden şarkı, dans, folklor yarışmaları yapılırdı. Şimdi Matematik, Fen, Bilişim olimpiyatları düzenleniyor.
Hafta sonu böylesi bir bilim şenliğinde jüri üyeliği için İzmir'deydim. Özel Deniz İlköğretim Okulu ve Anadolu Lisesi'nin ortaklaşa düzenlediği 3. Bilim Şenliği'nde eğitimde güzel şeylerin de olduğunu görmenin mutluluğunu yaşadım.
Mini minnacık öğrencilerin, üniversitelerin pek çoğunda bile görmeye alışık olmadığımız bilimsel etkinlikleri takdire şayandı. Bu tür yarışmalarda işin en zor yanı projelerden çok azının ödüllendirilirken çoğunluğun sanki başarısızlarmış gibi boynu bükük bırakılması. Aslında ödül kazanmayan projelerin her biri de övgüye değer ama bunu öğrencilere anlatamıyorsunuz...
Bilim Şenliği'nin bir de gösteri deneyleri bölümü vardı ki o bile başlı başına İzmir'e gitmeme değdi. Bugüne kadar görüp de neden ve nasılını hiç merak etmediğimiz pek çok konuda taşlar yerli yerine oturdu.
Gökyüzünü ışıl ışıl aydınlatan havai fişekler meğerse potasyum kloratın ayrışması sonucunda açığa çıkan oksijenin yanmasıymış. Hele bir de sıvı azot deneyi vardı ki gözlerimiz
Nasıl ki çevremizi yeterince tanımıyor ve giderek kendimizden uzaklaşıyorsak, yaşadığımız ortamlardan da o denli kopuyoruz.Bırakın ülkemizi, kentimizi, mahallemizi, oturduğunuz apartmandaki komşulardan kaçını tanıyorsunuz? Kaçıyla yılda kaç kez g"rüştünüz?..İşyerinde birlikte çalıştığınız onlarca, yüzlerce arkadaşınızdan ya da okulunuzdaki binlerce "ğrenciden kaçıyla günde, ayda, yılda kaç kez oturup sohbet ettiniz? İşin, dersin dışında ortak bir şeyleri paylaştınız?Hemen her konuya, orada bir k"y var uzakta, o k"y bizim k"yümüzdür mantığıyla yaklaşmadık mı?Oy verdiğiniz politikacıyı ne kadar tanıyor ve ne kadar güveniyordunuz ki oy verdiniz? Ya da alışveriş yaptığınız bakkal, kasap, market hakkında bu kesin beni kazıklamıyor, son kullanım tarihi geçmiş ürünleri satmıyordur diyebiliyor musunuz?..Gelin kendimize ufak bir test uygulayalım. Hangi konuda kadar duyarlıyız?* Oturduğunuz ilçenin belediye başkanı ve kaymakamı kim?* Oturduğunuz kentin tarihi mekanlarından kaçını gezdiniz? Kentinizin, mahallenizin, sokağınızın bin yıllık, üç bin yıllık tarihini, ayak bastığınız topraklardan hangi medeniyetlerin gelip geçtiğini biliyor musunuz?* İlinizin milletvekilleri kimler?* Mezun
<#comment>#comment>Yaşadığınız kenti, köyü, kasabayı, mahalleyi ne kadar tanıyorsunuz? Tarihini, yönetenlerini, artılarını eksilerini ne kadar biliyorsunuz? Bu konuda bugüne kadar hiç kafa yordunuz mu?..
Nasıl ki çevremizi yeterince tanımıyor ve giderek kendimizden uzaklaşıyorsak, yaşadığımız ortamlardan da o denli kopuyoruz.
Bırakın ülkemizi, kentimizi, mahallemizi, oturduğunuz apartmandaki komşulardan kaçını tanıyorsunuz? Kaçıyla yılda kaç kez görüştünüz?..
İşyerinde birlikte çalıştığınız onlarca, yüzlerce arkadaşınızdan ya da okulunuzdaki binlerce öğrenciden kaçıyla günde, ayda, yılda kaç kez oturup sohbet ettiniz? İşin, dersin dışında ortak bir şeyleri paylaştınız?
Hemen her konuya, orada bir köy var uzakta, o köy bizim köyümüzdür mantığıyla yaklaşmadık mı?
Oy verdiğiniz politikacıyı ne kadar tanıyor ve ne kadar güveniyordunuz ki oy verdiniz? Ya da alışveriş yaptığınız bakkal, kasap, market hakkında bu kesin beni kazıklamıyor, son kullanım tarihi geçmiş ürünleri satmıyordur diyebiliyor musunuz?..
Yüksek ™ğretim Kurulu Y™K ise Kemal Gürüz'ün derebeyliği haline geldi. Başkan, zamanının çoğunu yurtdışında geçiriyor. Ne üniversiteler umurunda ne de hocalar. Kendisiyle ne Cumhurbaşkanı g"rüşüyor ne de Başbakan. Y™K'le ilgili bir güvenirlik oylaması yapılsa muhtemelen dibe vurur...šniversiteler ülkelerin lokomotifleridir. Onlarsız kalkınma, onlarsız çağı yakalama, onlarsız modern bir Türkiye yaratmak mümkün değil. Ama şu anda "ncelikle kurtarılması gerekenlerin en başında maalesef üniversiteler geliyor.Türk yüksek "ğretim sistemi kesinlikle yeniden yapılanmalıdır. Bunun TBMM'de oldu bittiye getirilecek bir tepki yasasıyla gerçekleşmesini beklemek hayalcilik olur. Son 20 yıldır neredeyse tüm siyasi partilerin gündeminde Y™K'e yeniden çekidüzen vermek vardı ama hiçbirisi bunu başaramadı. Başarması da mümkün değil.Türkiye yüksek"ğretim sistemini artık masaya yatırmak zorunda. Çünkü:* Devlet ile Y™K arasındaki ipler kopmuştur.* Y™K yasası ve Y™K, güven erozyonuna uğramıştır.* šniversiteler toplumun gerisinde kalmıştır.* Devletin temel ilkeleriyle çatışır duruma düşenler olmuştur.* Vizyonları kalmamıştır.* ™ğretim üyesi kaynağı kurumuştur.* Planlama, koordinasyon, istihdam,
<#comment>#comment>Türk yüksek öğretim sistemi tam anlamıyla bir krizin eşiğinde. 12 Eylül döneminde Doğramacı tarafından hazırlanan ve sonraki yasal düzenlemelerle dikiş tutmaz yamalı bohça haline gelen YÖK yasası artık yetmiyor.
Yüksek Öğretim Kurulu YÖK ise Kemal Gürüz'ün derebeyliği haline geldi. Başkan, zamanının çoğunu yurtdışında geçiriyor. Ne üniversiteler umurunda ne de hocalar. Kendisiyle ne Cumhurbaşkanı görüşüyor ne de Başbakan. YÖK'le ilgili bir güvenirlik oylaması yapılsa muhtemelen dibe vurur...
Üniversiteler ülkelerin lokomotifleridir. Onlarsız kalkınma, onlarsız çağı yakalama, onlarsız modern bir Türkiye yaratmak mümkün değil. Ama şu anda öncelikle kurtarılması gerekenlerin en başında maalesef üniversiteler geliyor.
Türk yüksek öğretim sistemi kesinlikle yeniden yapılanmalıdır. Bunun TBMM'de oldu bittiye getirilecek bir tepki yasasıyla gerçekleşmesini beklemek hayalcilik olur. Son 20 yıldır neredeyse tüm siyasi partilerin gündeminde YÖK'e yeniden çekidüzen vermek vardı ama hiçbirisi bunu başaramadı. Başarması da mümkün değil.
Türkiye yükseköğretim sistemini artık masaya yatırmak zorunda. Çünkü:
* Devlet ile YÖK arasındaki ipler kopmuştur.
™rgün meslek yüksekokullarının toplam kontenjanı 140 bin, oysa başvuran "ğrenci sayısı 800 bin. En iyi ihtimalle her beş meslek lisesi mezunundan 4'ü, s"ylenenin aksine açıkta kalacak.Meslek yüksekokullarının kapılarının düz lise mezunlarına kapanması ise eğitimin temel felsefesine aykırı. Ayrıca kişilerin eğitim haklarını engellediği için Anayasa da ihlal ediliyor.Projenin en acıklı yanı ise, 415 meslek yüksekokulundan pek çoğunun bina, araç gereç ve "ğretim kadrosu açısından meslek liselerinden daha geri durumda olması.İşte bu konuda Y™K'ün acı itirafı: "Mevcut meslek yüksekokullarının bazılarının kendilerine ait binaları yoktur. Bir kısmı devlet dairelerinin kullandığı binalarda g"rev yapmakta, bazıları ise başka okullarla aynı binayı paylaşmaktadır. Meslek yüksekokullarından bazıları kendilerine altyapı teşkil eden meslek liselerinden, tesis, araç ve gereç bakımından daha üstün bir düzeye henüz ulaşamamıştır." MEB ve Y™K'ün meslek yüksekokullarına sınavsız geçiş projesinde dağ fare doğurursa hiç şaşırmayın. MYO mu, yüksek lise mi? Hava Harp Okulu Komutanlığı d"neminden tanıdığım ™znal Paşa, işini fazlasıyla ciddiye alan bir kişiliğe sahip. Ama işler askeriyedeki gibi
<#comment>#comment>MEB ve YÖK'ün meslek yüksekokullarına sınavsız geçiş projesinde dağ fare doğurursa hiç şaşırmayın.
Örgün meslek yüksekokullarının toplam kontenjanı 140 bin, oysa başvuran öğrenci sayısı 800 bin. En iyi ihtimalle her beş meslek lisesi mezunundan 4'ü, söylenenin aksine açıkta kalacak.
Meslek yüksekokullarının kapılarının düz lise mezunlarına kapanması ise eğitimin temel felsefesine aykırı. Ayrıca kişilerin eğitim haklarını engellediği için Anayasa da ihlal ediliyor.
Projenin en acıklı yanı ise, 415 meslek yüksekokulundan pek çoğunun bina, araç gereç ve öğretim kadrosu açısından meslek liselerinden daha geri durumda olması.
İşte bu konuda YÖK'ün acı itirafı:
"Mevcut meslek yüksekokullarının bazılarının kendilerine ait binaları yoktur. Bir kısmı devlet dairelerinin kullandığı binalarda görev yapmakta, bazıları ise başka okullarla aynı binayı paylaşmaktadır. Meslek yüksekokullarından bazıları kendilerine altyapı teşkil eden meslek liselerinden, tesis, araç ve gereç bakımından daha üstün bir düzeye henüz ulaşamamıştır."