Yabancı dille eğitim

16 Ekim 2001


<#comment>8 yıllık temel eğitimin artıları, eksileri tartışılırken karşımıza çıkan en belirgin sorunlardan biri de yabancı dil öğretimi oldu.
8 yıllık temel eğitimle birlikte yabancı dil öğretimi önemli ölçü de sekteye uğradı. Daha önceden dil öğretiminde çok başarılı olan okullar bile şimdi bu konuda istedikleri sonucu alamıyorlar.
Bazıları bu durumu, 8 yılı destekleyenlerin pişmanlığı olarak yorumlayabilir. Ama hata ederler. Çünkü desteklediğimiz ve eleştiri getirdiğimiz konular bir birinden çok farklı.
Temel eğitim 8 değil 11, hatta 12 yıl olmalı. Hem de en kısa sürede. Yine en büyük destekçisi biz oluruz. Ancak bu kez taşlar daha yerli yerine oturmalı.
Anayasa gereği ilköğretim ana dilde yani Türkçe yapılmak zorunda. Ama bu durum özellikle yabancı dil öğretenleri fena halde bunaltmış durumda. Dil öğretimi ne kadar erken olursa o kadar başarılı olur iddiasındalar. Yaş ilerledikçe dil öğretimi sekteye uğruyor, başarı oranı düşüyor görüşündeler.
Dil öğretiminin sekteye uğramasının en önemli gerekçelerinden biri ise "yaş"tan kaynaklanıyor. Anadolu liseleri, kolejler ve yabancı okulların bu konuda birleştikleri ortak nokta şu:

Yazının Devamı

İkinci üniversite başvuruları

14 Ekim 2001


<#comment>Anadolu Üniversitesi tarafından gerçekleştirilen ikinci üniversite projesi için başvurular 5 / 9 Kasım tarihlerinde gerçekleştirilecek.
Herhangi bir yükseköğretim kurumunda öğrenim gören ya da mezun olanlar, üniversite sınavına girmeden direkt açıköğretim programlarına kayıt yaptırabilecekler.
Rektör Engin Ataç, özellikle üniversite mezunları tarafından merakla beklenen projeyle ilgili şu bilgileri verdi:
* Adaylar öğrenim gördükleri ya da mezun oldukları iki ya da dört yıllık fakülte ve yüksekokullar dışında aşağıdaki bölümlerden birine sınavsız olarak giriş yapabilecekler:
4 yıllıklar: İşletme, iktisat, çalışma ekonomisi ve endüstriyel ilişkiler, kamu yönetimi, maliye.
2 yıllıklar: Ev idaresi, halkla ilişkiler, sosyal bilimler, mahalli idareler, dış ticaret, büro yönetimi, muhasebe, sağlık kurumları işletmeciliği, turizm ve otelcilik, bankacılık ve sigortacılık.

Yazının Devamı

YÖK'ün yurtdışı eğitim fiyaskosu

13 Ekim 2001


<#comment>Üniversite sınavına girenler bilir. Başvuru kılavuzunda Türkiye'deki üniversitelerin yanı sıra yabancı üniversite de yer alıyor. Adaylar, onları da tıpkı Türk üniversiteleri gibi tercih formuna yazıyor ve puanı yeterse kazanıyor.
Eskiden sadece KKTC üniversiteleri vardı. Sonra bu kervana Türk cumhuriyetleri ve Balkan ülkeleri de katıldı. Son birkaç yıldır da AB öğrenci değişim programları çerçevesinde Avrupa ülkeleri de kılavuzda yer almaya başladı.
Türkiye'de gençlerin geleceği, YÖK ve ÖSYM'nin iki dudağı arasında. Onlar ne derse o oluyor. Durum böyle olunca, yurtdışı eğitim olanaklarından devlet güvencesiyle yararlanmak isteyenler, tercihleri arasına yabancı ülkeleri de aldı. Ama gelinen nokta tam bir fiyasko.
Çok sayıda öğrenci, ellerinde İtalya, Bulgaristan ve Macaristan'daki üniversiteleri kazandı belgesi olmasına karşın sıkıntılı günler yaşıyor. Onları oraya yerleştiren ÖSYM. ÖSYM'ye direktif veren YÖK. YÖK'e söz konusu ülkelerle eğitim ve kültür antlaşması yapıldığını bildiren ise MEB ve Dışişleri Bakanlığı. Öğrenci ve veliler günlerdir bu kurumlar arasında sorunlarına çözüm üretecek bir devlet yetkilisi arıyor ama nafile. Gelinen son nokta:

Yazının Devamı

Türkiye işte bu yüzden çöker

12 Ekim 2001


<#comment>Bilgi çağında yaşıyoruz. Ülkeler için en büyük zenginlik üretken beyin gücü. Amerika'sı, Avrupa'sı, Japonya'sı kendi beyin güçlerini maksimuma çıkarmanın ötesinde bütün dünyada beyin avcılığı yapıyor. Peki ya biz? Beyinlerimizi ezmenin, kaçırmanın ötesinde ne yapıyoruz? Koskoca bir hiç...
Özel okul ve dershanelerden pek çoğunun etik değerlerden ve pedagojik kaygılardan giderek uzaklaştıklarını ve hoyrat bir ticari kurum haline gelerek bindikleri dalı kestiklerini yazmıştım. İşte yüzlerce, binlerce ibret dolu örnekten biri:
"Yükseköğrenimimi Almanya'da tamamladım. Son 7 yılı yönetici olmak üzere 16 yıl finans sektöründe çalışmış bir bilgisayar mühendisiyim. Çalışma hayatım boyunca birçok önemli proje içinde bulundum ve birçok proje yönettim.Aldığım eğitim ve yurtdışı tecrübem doğrultusunda misyonum, kaynakları en rasyonel şekilde kullanmak ve en düşük maliyetle yüksek getiriyi sağlamaktı. Yani kendi kariyerimi ve geleceğimi fazla düşünmeden, çalıştığım yerlerin menfaatlerini üst düzeyde kollayarak projeler ürettim.Nisan ayında ekonomik krizin derinleşmesi ile birlikte zorunlu olarak emekli edildim (Ne acıdır ki 1975 girişim vardı ve 42 yaşında en

Yazının Devamı

Dolarlı eğitim ve dershaneler

10 Ekim 2001


<#comment>Güya bazı özel üniversiteler dolarla eğitimden vazgeçip TL'ye dönmüşlerdi. Ama ek kontenjan kılavuzunda söylenenlerin tam bir aldatmaca olduğu ortaya çıktı. Ücretler hala dolara endeksli...
Kolejler gibi üniversiteler de bindikleri dalı kesiyor. Tek ölçüleri var, daha çok para kazanmak. Şu an için kapılarının önünde kuyruk var diye ücretler konusunda tam bir dayatma içerisindeler. Parası olan okur, olmayan başının çaresine baksın yaklaşımındalar...
Öğrencilerin sırtından vakıf ağalığı yaptıkları için ülkedeki kriz umurlarında değil. Velilerden çoğu iki yıldır beş kuruş zam almadıkları halde, bir de üstüne üstlük gelirleri dolar bazında üçte bire indiği bir ortamda, özel okul sahiplerinin sanki hiçbir şey olmamışçasına dolarda ısrar edip bir de dolar bazında zam yapmalarını anlamak mümkün değil...
Ne Türkiye ne de dünya umurlarında değil. Ne savurganlıklarına son veriyorlar ne de velinin yaşadığı sıkıntıyı paylaşalım diyorlar. İşte böylesine hoyratça bir tutum içerisinde oldukları için yakında pek çoğu batarsa hiç şaşırmayın!..
Eğitimin rantını yiyen bir başka kesim olan dershanecileri de aynı hoyratlık içerisinde görüyoruz. Ücretleri 2 milyar lira

Yazının Devamı

50 bin öğrenciye yeni şans

9 Ekim 2001


<#comment>Üniversiteye girme şansını kaçıranlar için yeni bir fırsat. Başvuruları dün başlayan ek kontenjanla üniversitelere 50 bin yeni öğrenci alınacak. Her ne kadar kontenjanların çoğunluğu özel üniversitelere yönelik olsa da birbirinden cazip fakülteler söz konusu. Çocuklar adına yapılacak en iyi yatırım eğitim olduğuna göre, parası olanların özel üniversiteler konusunu bir kez daha düşünmelerinde yarar var.
Konuyla ilgili olarak en çok sorulan soru şu:
Özel üniversiteler, okumaya değer mi? Bir yıl daha çalışıp hazırlanalım mı, yoksa ek kontenjanla girebildiğimiz bir fakülteye girelim mi?
Açıkta kalmaktansa özel üniversiteye girmekte yarar var. Ama füze hızıyla yükselen dolarlı eğitimden vazgeçmeleri koşuluyla. Siz siz olun eğer kenarda köşede birikmiş dolarınız yoksa hala dolarlı ücrette ısrar eden üniversiteleri tercih etmeyin. Çünkü sonu macera olur...
Bir yıl daha hazırlanıp sınava girme girişimi ise çok farklı sonuçlar doğurabiliyor. Puanlar yükselebildiği gibi tam tersi düşebiliyor da. Sınava ilk girişinde kazandığı bölümü beğenmeyip daha iyisini arayanların, aradan iki, üç yıl geçtikten sonra ilk kazandığı yere bile giremediklerine çok şahit olduk.

Yazının Devamı

Başbakan eğitime yabancı

7 Ekim 2001


<#comment>Ecevit'i son zamanlarda yakından hiç görmemiştim. Levent Kırca'nın yakışıksız parodisini izleyince özlellikle görmek istedim.
Milliyet yazarlarıyla yaptığı toplantıda bir yandan soru yetiştirirken öte yandan da farklı bir gözle izlemeye çalıştım. Evet, kesinlikle bir sporcu olmaz, sabahlara kadar süren TV programlarında polemiğe de giremez ama her ne kadar eğitim konularından bir haber de olsa başbakanlık koltuğunu fazlasıyla dolduruyor.
Kafası saat gibi. Sadece söylemek istediklerini söyleyip, yöneltilen sorulara kulağını tıkayan politikacılardan değil. Arkadaşların özellikle ekonomik kriz ve savaşa yönelik sorularını en ince ayrıntılarına kadar cevapladı.
Her ne kadar ülke sorunlarının çok uzağında denilse de Demirel vari bir şekilde Zonguldak halkının sıkıntılarını, Antalya'da kapanan fabrikları, Denizli ve Gaziantep'in gayretlerini yakından izlediğini hissettirdi...
Peki siyasi ve ekonomik konularda yüksek performans sergileyen Ecevit, eğitim sorunlarına ne kadar vakıf? Fazla demek yanıltıcı olur. Hatta bir çok konudan hiç haberdar bile değil. Anlaşılan o ki sevgili bakanımız öğretmenin, öğrencinin, velinin sorunları konusunda hükümeti hiç

Yazının Devamı

Kitap okumayı yasaklayan bakanlık

6 Ekim 2001


<#comment>Bir bakanlık, hele hele Milli Eğitim Bakanlığı kitap okumayı, kitaptan yararlanmayı yasaklayabilir mi? İstisnalar dışında mümkün olmamalı. Ama eğer söz konusu ülke Türkiye ise bal gibi oluyor.
Ders kitabı yayıncılığı trilyonların döndüğü büyük bir sektör haline geldi. Yılda 100 milyondan fazla ders kitabı basılıyor. Bu yüzden de rüşvetten torpile, korsan basımdan sansüre kadar mantık dışı ne ararsanız var.
Kendi kitabı okunsun diye avanta dağıtmak zorunda kalmayan yayınevi yok gibi. Ders kitaplarının sık sık değişmesi bu yüzden. Talim Terbiye Kurulu'ndan onay almayan kitapların okula girmesi mümkün değil. Ama onay almak Türkiye'nin AB'ye girmesinden çok daha zor. İçerik umurlarında değil, varsa yoksa şekilcilik ve her türlü söylentiye açık farklı uygulamalar.
Son günlerde veli ve öğretmenlerden okullar açılalı daha bir ay olmadı kitaplar liğme liğme oldu yönünde yoğun şikayetler geliyor. Dikiş değil de yapıştırma yapıldığı için yapraklar çevirdikçe kopuyormuş. Talim Terbiye biraz da kitabın kalitesi ile ilgilense ya! Ama bu kimin umurunda?..
Talim Terbiye Kurulu sanki kendi onayladığı kitaplar değerli, diğerleri değersizmiş gibi yanlış bir tutum

Yazının Devamı