Çifte standart

8 Nisan 2001


<#comment>Harvard, dünyanın en iyi üniversitelerinden biri. Cambridge, MIT, Oxford, Yale de öyle. İşte bu dünyanın en iyilerinin bir araya geldiği organizasyonlarda Türk üniversiteleri de ülkemizi tıpkı Galatasaray gibi başarıyla temsil ediyor. Ama konu futbol değil de, eğitim olduğu için ne gazetelerde, ne de televizyonlarda yer alıyor. Bu yüzden gurur duyacağımız bu başarılardan çoğu zaman hiç haberimiz olmuyor...
Üniversitelerimizin, gençlerimizin, bilim adamlarımızın devletten ve kamuoyundan hiçbir destek görmeden elde ettiği bu başarılar, uzun vadeli bakıldığında Galatasaray'ın elde ettiği zaferler kadar önemli. Ama nedense onların bu gayretlerini görmemekte ısrar ediyoruz.
İsterseniz gelin önce takdire şayan bulunmayan şu haberi birlikte okuyalım:
Başlık: Dünyanın en iyi genç diplomatları seçildi.
Harvard Üniversitesi tarafından 10 yıldır geleneksel olarak düzenlenen ve Cambridge, MIT, Oxford, Yale gibi dünyadan 54 üniversitenin 750 öğrenciyle katıldığı Dünya Birleşmiş Milletler Modeli'ne bu yıl Türkiye'den Bilkent, Boğaziçi, Galatasaray, İstanbul ve Koç Üniversitesi öğrencileri de katılarak değişik ülkeleri temsil ettiler.
Bilkent Üniversitesi,

Yazının Devamı

Güven erozyonu

7 Nisan 2001


<#comment>Ülkeyi yönetenlere ne kadar güven duyulduğunu, her ne kadar önemli ipuçları olsa da kesin olarak bilmiyoruz. Önümüzdeki ilk seçimde sonucu hep birlikte göreceğiz...
Siyasetçilere duyulan güven, yaptıkları icraata göre azalır, çoğalır. Bir seçimde kazanan diğerinde kaybeder. Ama bürokrasi için, mevcut sistem için durum aynı değil. Etkileri daha kalıcı. Yok olan güvenin yeniden yeşermesi çok zaman alır.
Her dört kişiden birinin öğrenci, ikisinin de veli olduğu bir ülkede geleceğin mimarları olarak gördüğümüz öğretmenler, eğer hemen her konuda umutlarını, güvenlerini yitirmişlerse, gelecekte yaşayacağımız kriz, bugün yaşadığımız ekonomik felaketten çok derin boyutlar kazanabilir!..
Ulusal Eğitimciler Sendikası'nın Ankara'da yaptığı araştırma çok çarpıcı sonuçlar ortaya koyuyor. İşte insanı ürküten verilerden bazıları:
* Öğretmenlerin yüzde 98'i kendini yönetenlerin yeniliklere kapalı, tutucu, sabit fikirli ve donanımsız olduğunu düşünüyor.
* Yüzde 73'ü kendisini yönetenlere güvenmiyor.

Yazının Devamı

Kabahat kimin?

6 Nisan 2001


<#comment>Ekonomik kriz, eğitim sektörünü de etkilemeye devam ediyor. İlk kez özel bir üniversitede öğrenci eylemi gerçekleşti. Dolara endeksli eğitime hayır sloganları atıldı...
Özel okul sahipleri, dün bir kez daha İstanbul'da bir araya geldi. Kendilerini ve velileri bu krizden en az hasarla nasıl kurtarırızın hesaplarını yaptı...
Eğitim kurumlarının zaten hiçbir şeye yetmeyen ödenekleri, tasarruf genelgeleriyle hepten kesilme noktasına geldi.
Bakanlık, okulların badana, boya ve tamirlerini bundan böyle öğretmen ve öğrencilerin yapması için genelge yayımladı. Buna yakında temizlik de eklenirse sürpriz olmaz.
Eğitim yatırımları tamamen durduruldu. Ne yeni okullar yapılabilecek ne de öğrenci bursları artırılacak.
Uluslararası bilimsel kongrelere katılım durduruldu. Üniversite hocalarına bizzat Başbakan tarafından verilen zam sözü de unutuldu gitti...

Yazının Devamı

Yeşil pasaport

4 Nisan 2001


<#comment>Zeren Küskü, İstanbul Hukuk’tan yeni mezun oldu. Geleceğiyle ilgili arayış içerisinde. Bu çerçevede karşısına çıkan bir fırsatı değerlendirip geçtiğimiz ay Brezilya’ya gitti. Dönüşte de Frankfurt Havaalanı’nda başına gelenleri bize yazdı. Aynı yazıyı, Dışişleri Bakanlığı ve Almanlara da gönderdi. Bana çektirdiğiniz çileyi, başkalarına da çektirmeyin diye.
Babasının görevi nedeniyle Zeren’in yeşil pasaportu var. Ama belli ki bu durum Almanların umurunda değil. Brezilya’ya Frankfurt üzerinden transit gittiği halde pasaportuna el konulmuş ve uçurtulmamış. Ancak ikinci gün yeşil pasaport diye bir pasaportun var olduğunu ve vize gerekmeden de ülkeler arası ziyaretler yapabileceğini kanıtlayıp ondan sonra yoluna devam edebilmiş.
Dil bilmeseydi, hukukçu kimliğinin verdiği özgüven olmasaydı Frankfurt Havaalanı’nda hali nice olurdu? Yazdıklarına bakılırsa, Almanlar söz konusu eziyeti Türk pasaportlulara sık sık yaşatıyormuş. Ona da Frankfurt’taki Brezilya temsilciliği söylemiş...
Zeren, "O gece sabaha kadar çektiğim sıkıntılar yetmiyormuş gibi bir de aşağılayıcı bir muameleye maruz kaldım. En ağırıma giden de o oldu" diyor. Yurtdışında çaresiz kalmanın ne demek

Yazının Devamı

Şiir ziyafeti

3 Nisan 2001


<#comment>Meğerse şiiri ne kadar özlemişim. Meğerse daha hiç duymadığım ne kadar çok şiir varmış...
Baleyle, operayla, müzikle, dansla, renk ve ışık cümbüşüyle görselleştirildiğinde şiir nasıl tadına doyum olmaz hale geliyor. Hiç dinlediniz mi? Göze, kulağa, yüreğe nasıl hükmediyor? Hiç yaşadınız mı? Cevabınız hayırsa, gerçekten çok şeyler kaçırmışsınız!..
Kenan Evren Anadolu Lisesi'nin ev sahipliğinde ilk kez gerçekleşen İstanbul Liseler Arası Şiir Okuma ve Canlandırma Yarışması'nda dün jüri üyesiydim. Hani o hep eleştirdiğimiz, başta sanat olmak üzere hemen her şeye karşı duyarsızlar diye tu kaka ilan ettiğimiz gençler var ya dün biz büyüklere çok önemli mesajlar verdiler. Fırsat yaratın bize, görün bakın neler yapıyoruz dediler adeta gözümüzün içine baka baka...
Liseler bir bir sahneye çıkıp, alıp götürdüler bizi şiirin o büyülü dünyasına. Belli ki üzerinde uzun süre çalışmışlar. Belli ki şiiri doyasıya yaşıyorlar. Güzelliğin böylesine çok olduğu yarışmalarda jüri üyeliği gerçekten zor. Keşke hepsine ödül verebilseydik, keşke hepsini emekleri, gayretleri, sanata olan coşkulu tutkuları nedeniyle birinci ilan edebilseydik. Olmadı. İlk üçü seçip iki de mansiyon

Yazının Devamı

Hoş haberler

1 Nisan 2001


<#comment>Masamıza hep can sıkıcı haberler gelmiyor. Güzel gelişmeler de var. Hem de pek çok. Zaten onca olumsuzluk içerisinde insanı rahatlatan, Türkiye'yi hala ayakta tutan da onlar...
Ankara'da olup bitenleri izledikçe kahrolmamak elde değil. Ama dikkatleri farklı yönlere kaydırdığınızda mutlu olabileceğiniz esintiler de var. Bırakalım onlar her şeyi ellerine yüzlerine bulaştırsınlar. Biz gurur duyacaklarımızla ilgilenelim.

Yıldız Teknik Üniversitesi öğrencileri, cuma günü özlediğimiz gençliği bulmanın hazzını yaşattı. Kalite ve Verimlilik Kulübü'nün düzenlediği 3. Kalite Günleri, üç gün sürdü ve ana tema "eğitimde kalite"ydi. Benim de katıldığım panelde, gençlerimizin artık diploma peşinde koşmadıklarına, eğitimde kalite aradıklarına şahit olduk ki, bundan daha büyük mutluluk olamaz.
Düşünen, üreten, yarışan, elindekilerle yetinmeyen, sorgulayan bir gençlik bulduk. Mazeret üretme yerine çözüm arayışı içindeydiler. Kaliteyi fiyaka satacakları bir unsur olarak değil yaşam felsefesi olarak benimsemişler. Çıtayı daha yukarılara çıkarmak istiyorlar. Kulübün üye sayısı da diğer kulüplerle kıyaslanmayacak kadar çok. Her okulda benzeri kalite kulüpleri kurulsa

Yazının Devamı

Boşuna konuşmak

31 Mart 2001


<#comment>Öylesine tartışmalar oluyor ki hayrete düşmemek elde değil. Herkes bir şeyler konuşuyor ama işin aslını faslını bilen yok. Amaç üzüm yemek mi, yoksa bağcıyı dövmek mi belli değil...
Konu eğitim olduğunda yapılan yanlışlar daha da göze batıyor. Eğitimsiz, bilgisiz olmak ebette suç değil ama bilgisiz kalmak, hele hele hiçbir şey bilmeden kulaktan dolma bilgilerle ahkam kesmek yok mu, bu kadarına da pes artık diyoruz...

Öğrenciler, önceki gün İstanbul Ünivesitesi Edebiyat Fakültesi önünde toplanıp üniversite ve YÖK'ü protesto ettiler. Öğretmenlik hakkımız neden elimizden alındı diye rektörü, YÖK başkanını bir güzel topa tuttular. Gelişmeleri yakından izlediğimiz için çok iyi biliyoruz ki, konunun muhatabı ne üniversite, ne de YÖK. Fen edebiyat fakültelerine öğretmenlik yolunu kapatan Talim Terbiye ve Milli Eğitim Bakanlığı...
Öğrenciler, öğretmenlik formasyon derslerinin yeniden konulmasını istiyor. İyi de bu dersleri aldıklarında öğretmen olarak atanacaklar mı? Bunun farkında değiller. Doğru adrese gidip, dertlerini doğru anlatabilseler, haklı davalarından belki kazançlı çıkacaklar ama nerdeee...

Yazının Devamı

Kolej fırtınası (2)

30 Mart 2001


<#comment>Kolejlerle ilgili kaygıların ardı arkası kesilmiyor. Türk kolejler, yabancı kolejler ve Milli Eğitim Bakanlığı üçgeninde önemli gelişmeler yaşanıyor.
Türk ve yabancı kolejler arasındaki gerginlikte şimdilik Türk kolejler galip durumda. Ama yabancı okullar da boş durmuyor. Mezunları ve popüler mütevelli heyetleri kanalıyla MEB üzerinde baskı kurmaya çalışıyor...
Yaşanan gerginliğin temelinde giderek küçülen pastadan daha çok pay alma ve en iyi öğrencileri kapma yarışı yatıyor. Bu çerçevede gündeme gelen her okulun kendi sınavını kendi yapması girişimi de sonuçsuz kaldı.
Büyük bağışlar yaparak yabancı okul mezunlarının kurduğu ilköğretim okullarına girenlerin hayalleri de suya düştü. Yabancı okullara merkezi sınavın dışında girme olanağı kesinlikle yok. Bu yüzden de pek çok veli; peki o zaman biz o kadar yüksek bağışı ve o kadar yüksek öğrenim ücretini yıllarca niye ödedik diyor. Haksız da sayılmazlar. Bu arada söz konusu okulların başarı durumlarını da bu yılki sınavlarda hep birlikte görmüş olacağız!..
Bazı okullar da, kolej sınavında yabancı dil sorusu da sorulsun istiyor. Gerekçeleri de, madem ilköğretimde okutulan derslerden soru soruluyor,

Yazının Devamı