Fatih krizi (2)

24 Mart 2001


<#comment>Fatih Üniversitesi fokur fokur kaynıyor. Öğrenciler, veliler, öğretim üyeleri hepsi tedirgin. Ortada bir yanlış anlama var, düzeltilsin diye samimi bir gayret içerisindeler. Araya başkaları girmese olay muhtemelen farklı bir şekilde gelişecek. Ama üniversitenin mütevelli heyeti üyesi Ali Coşkun TBMM'de kalkıyor Türkiye Cumhuriyeti'nin Milli Eğitim Bakanı'na karşı şerefsiz diye başlayan ithamlarda bulunuyor. Olmaz böyle şey. Bu yakışıksız davranışlar, öğrencilerin samimi gayretlerini sabote etmekten başka bir şey değil...
Defalarca yazdım. Yazmaya da devam edeceğim. Üniversite kapatmak kimseye onur kazandırmaz. Türkiye'de hiç kimsenin de eğer art niyeti yoksa durduk yerde üniversite kapatmaya sevdalı olduğunu sanmıyorum. YÖK'te 21 üye var. Hepsi de Cumhurbaşkanı'nın, hükümetin, üniversitelerin, Genel Kurmay'ın atadığı üyeler. Yani herhangi birileri değiller. Fatih'le ilgili bir yıllık öğrenci alınmaması kararı oy birliği ile alındı. Buna rağmen ortada bir hata varsa, mahkemeye gidilir düzeltilir. Yok eğer YÖK haklıysa, kurucuları oturup üniversiteye çekidüzen verir...
Böyle bir ortamda her şeyin soğukkanlılıkla değerlendirilmesi gerekirken sürekli provoke

Yazının Devamı

Fatih Üniversitesi

23 Mart 2001


<#comment>Üniversite kapatmanın ne YÖK'e ne de Türkiye'ye onur kazandırmayacağını daha önce iki kez yazdım. Nitekim YÖK de bu yanlışı yapmadı. Peki ne yaptı? Uyarılarını ciddiye almayan Fatih Üniversitesi'ne bir yıl öğrenci almama cezası verdi. Tıpkı maçta kurallara uymayan futbolculara gösterilen kırmızı kart ve kulüplere verilen birkaç maçlık kendi sahasında maç yapamama cezası gibi. Yani üniversitenin kapatılması söz konusu değil. Sadece öğrenci alımı bir yıllığına donduruldu. Mevcut öğrencilerin alınan bu karardan etkilenmesi ya da öğrenci alımının ileriki yıllar için de dondurulması kesinlikle söz konusu değil...
Ama kıyamet kopuyor. Tıpkı türban olayında olduğu gibi. Olay, yanlış mecralara sürüklenerek, olmayan şeyler olmuş gibi gösterilerek yeni bir kriz yaratılmak isteniyor. Nasıl ki üniversite kapatma kimseye onur kazandırmazsa, bir yıl için öğrenci alımını dondurma kararını kapatma gibi gösterip ortalığı karıştırmak da eğer art niyet yoksa kimseye bir şey kazandırmaz...
Yanlışları nedeniyle YÖK'ü en fazla eleştirenlerin başında ben geliyorum. Eğer bu konuda da yanlışı varsa elbette eleştirilir. Ama belli ki elinde güçlü kanıtları var. Ola ki, diğer Ankaralılar

Yazının Devamı

Ecevit'e güvenen...

21 Mart 2001


<#comment>Kamu çalışanları arasındaki ücret dengesizliğini gidermek amacıyla çıkartılan yetki yasasının yürürlülük süresi bu akşam sona eriyor. Ama hala Ecevit'in hocalara verdiği zam sözü gerçekleşmedi. Her ne kadar iş işten geçti, hocalar zam yerine bir bardak su içsin diyenler çoğunlukta olsalar da ben hala umudumu koruyorum. Ankara'da bir saatte bile çok şey değişebilir!..
Ecevit'in hocalara zam konusunda en azından samimi olduğuna inanıyorum. Bugüne kadar gerçekleşmemesinin nedeni, yaşanan son ekonomik kriz. Ertelenmesinin nedeni de zammın yeni ekonomik program çerçevesinde ele alınma isteği. Bundan sonrası ne olur? Hep birlikte görüp yaşayacağız...
Başbakan ve ortakları, devletten maaş alanların listesini önlerine koyup bir bakarlarsa öğretim üyelerine ne kadar haksızlık yaptıklarını ve hiç zaman geçirilmemesi gerektiğini çok net göreceklerdir.
Kamuda çalışanların tümüne verilen para yılda 2 milyar dolar. Oysa bankalar operasyonunda uçup giden para 30 milyar doların üzerinde. Farz etsinler ki bir banka daha battı. Dahası: üniversitelerin tüm birikimleri sıfır faizle kamu bankalarına yatırılmak zorunda. Bu kaynakların reel faizi bile hocalara verilecek zammın

Yazının Devamı

Başbakan'ın sözü ve son iki gün!

20 Mart 2001


<#comment>Başbakan Ecevit'in hocalara verdiği zam sözünü yerine getirmesine olanak sağlayacak kanun gücündeki kararnamenin yürürlük süresi, yarın akşam sona eriyor...
Üniversitelerarası Kurul nedeniyle tüm rektörler dün Ankara'daydı. Gün boyunca Başbakanlık Özel Kalemi'ni arayıp randevu taleplerini yinelediler. Başbakan'ın kendileriyle görüşme sözü vardı ve hazır Ankara'ya gelmişken bu beraberliğin gerçekleşmesini istediler. Ama kendilerine verilen cevap hep gündem çok yoğun oldu...
Rektörleri şok eden söylenti ise kanun gücündeki kararnamenin süresinin üç ay daha uzatılacağı oldu. Bunun anlamı, zammı şimdilik unutun. Dahası, ileride de unutun!..
Peki ya Ecevit'in o öğrencileri, hocaları, üniversiteleri, bilimi canı gönülden sevdiğine ilişkin sözlerine ne oldu? Ortaklardan Yılmaz'ı bilmem ama Bahçeli ile Derviş'in karşı çıkacağını sanmıyorum. Çünkü ikisi de daha önce hocalık yaptı ve üniversitelerin içinde bulundukları durumu çok yakından biliyorlar...
Kanun hükmündeki kararnamenin uzatılmasına ilişkin bir başvuru dün akşam saatlerine kadar henüz TBMM Başkanlığı'na yapılmamıştı. Eğer uzatılacaksa, bugün bu konuda bir hareketlilik olabilir...
Her şeye

Yazının Devamı

Su ve telefon

18 Mart 2001


<#comment>Her ikisi de yaşamımızın olmazsa olmazlarının en ön sırasında yer alıyor. Her iki konuda da çarpıcı açıklamalar var. Ama hala kafalar karma karışık...
İstanbul'da musluklardan akan su içilebilirmiş. Dahası içme suyu olarak dünya standartlarının üzerindeymiş. Açıklayan da öyle sıradan birisi değil İstanbul Anakent Belediye Başkanı Ali Müfit Gürtuna...
Kendi açısından haklı olabilir. Ama vatandaş olarak bizim de gördüklerimiz var. Ömerli Barajı'nın çevresinden sık sık geçiyoruz. Musluktan akan suları da biliyoruz. O konuda da diyorlar ki, su temiz ama evlere su taşıyan hatlar bozuk. Anlayacağınız sonuçta onlar da haklı, biz de...
Gürtuna'nın samimi olduğuna inanıyoruz. En azından Çernobil'in patladığı dönemde radyasyondan hiç etkilenmedik diye çay yudumlayan dönemin politikacılarıyla kıyaslanamaz. En azından su kesintilerini önlediler. Ama inanmak için daha çok veriye ihtiyacımız var...

Üretici firmalara sorarsanız sigara gibi cep telefonlarının da hiçbir zararı yok. Ama ölçümler ortada. Telefonla konuşurken kulak hizasında volt / metreye düşen radyasyon güvenlik sınırı İtalya'da 6 v/m, İsveç'te 4 v/m. Avrupa Topululuğu ülkeleri ve ülkemizde

Yazının Devamı

Bostancıoğlu işsizin halinden şimdi anlar

17 Mart 2001


<#comment>Milli Eğitim Bakanı Bostancıoğlu da ekonomik krizden en çok etkilenen isimlerden biri olmuş. Dövizin fırlaması ithalata dayalı ticaret yapan oğlunun işlerini altüst etmiş. Şimdi işsiz güçsüz, borç harç içindeymiş. Tıpkı yıllardır öğretmen olma hayaliyle tüm birikimlerini, hayallerini yitiren gençler gibi...
Bakan Bey belki bu vesile ile diğer anne babaların yüreğinde kopan fırtınaların da farkına varır. İşsizlik ne demekmiş anlar. Oğlunun gelip kendinden para isterkenki ezikliğini görüp, öğretmen adaylarının yıllardır yaşadığının farkına varır da üzerine düşün sorumlulukları yerine getirir...
Okulların çoğu öğretmensiz, çoğunda da vekil öğretmenler görev yapıyor. Öte yanda ise yüz binlerce genç, öğretmen olmak için sıra bekliyor.
Kadro yok deniliyordu, alındı. Ama hala nedense atama yapılmıyor. Üç - beş bin genç ve ailesi, bu ıstıraptan bir an önce kurtulsa fena mı olur!..
Milli Eğitim'de rakamlar büyük olduğu için on binlerce, yüz binlerce öğrencinin, öğretmen adayının çok fazla bir önemi yok. Ama sayın bakan çok acı da olsa ateşin düştüğü yeri nasıl yaktığını çok iyi gördü. Şu anda kendi evinde yaşanan moral çöküntüsünün yüz binlerce evde de

Yazının Devamı

Cep ve çocuklar

16 Mart 2001


<#comment>Batılılarla aramızdaki temel farklılıklar neler diye öyle uzun uzun araştırma yapmaya gerek yok. Tartıştığımız konulara, neleri ciddiye alıp almadığımıza bakın yeter...
Onlar deli dana, şap ve elektromanyetik kirliliği tartışırken, biz kısır siyasi çekişmeleri, enflasyonu, terörü, hortumcuları konuşmaktan usanmadık. Bir de sonuç alabilsek yüreğimiz ferahlayacak. Ama nerdeee...
Elektromanyetik kirlilik konusunu daha önce de defalarca gündeme getirdim. Anlaşılan, genç nüfusun çok yoğun olduğu ülkemizde bu soruna daha fazla eğilmemiz gerekiyor.
Sakarya Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Osman Çerezci'den dün gelen mektup, alarm zillerinin çalması için yetiyor da artıyor.
İnsan sağlığına önem veren ülkeler, en ufacık bir şüphe nedeniyle milyonlarca hayvanı imha ediyor. Sigara içimini yasaklıyor. Zararlı olabileceği endişesiyle özellikle çocukları cep telefonlarından uzak tutuyor. Peki biz ne yapıyoruz? Yararı dokunabilecek konuları değil de, zararı olabilecek her şeyi hiç araştırmadan, test etmeden, biraz olsun beklemeden parlattıkça parlatıyoruz...
Prof. Çerezci'yi isyan noktasına getiren nokta; cep telefonlarının küçükleri de

Yazının Devamı

8 gün kaldı Sayın Ecevit!

14 Mart 2001


<#comment>Üniversite öğretim üyelerinin maaşlarında iyileştirme yapılacağı kesin. Bu konuda Başbakan Ecevit'in sözü var...
Maliye Bakanlığı'nın bu konudaki hazırlığı devam ediyor. Ama söz konusu maaş ayarlamasına olanak sağlayacak kanun gücündeki kararnamenin yürürlülük süresi 22 Mart'ta sona eriyor. Yani hepsi hepsi 8 gün kaldı.
Başkentin yoğun gündemi içerisinde hocaların unutulacağını kesinlikle sanmıyorum. Ama biz yine de her gün kendilerine hatırlatmaya devam edeceğiz...
Ankara'dan gelen bilgilere göre maaş ayarlaması sadece hocalarla sınırlı kalmayacak. Kaymakamlarla valiler arasındaki maaş uçurumu da asgariye indirilecek. Yine aynı şekilde 14 yılın üzerinde görev süresi olan hakimler ile üzerinde büyük iş yoğunluğu bulunan beş, on yıllık hakimler arasındaki ücret dengesizliği de giderilecek. Kararname çerçevesinde düşünülen üçüncü kesim ise albaylar. Generallerle, albaylar arasında da denge kurulacağı belirtiliyor...
Başta memurlar olmak üzere elbette tüm çalışanlara zam yapılmasını canı gönülden diliyoruz. Zaten hükümetinde bu konuda sözü var. Umarız hepsi birden gerçekleşir...

Yazının Devamı