Bahar deyince

9 Nisan 2000


       Birkaç ay sonra, şarkılarda olduğu gibi baharı beklerken yaz geldi geçti demek istemiyorsanız, baharın tadını çıkarmaya bakın. Nasıl mı? Ona da siz karar verin. Bizden sadece hatırlatması...
       Mevsimler içerisinde en çok sevilen o. Ama, hemen herkes onu farklı yorumluyor. Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi'ndeki cuma günkü dersimizde pek çok konunun yanı sıra baharı da ele aldık. Geleceğin gazetecisi, televizyoncusu, reklamcısı, halkla ilişkilercisi olacak olan 3. sınıf öğrencilerine 5 dakikada bir konu veriyor ve zamana karşı yarışta onların yazma yeteneklerini geliştirmeye çalışıyoruz. Başlangıçta biraz zorlanıyorlar ama sonuç mükemmel oluyor.
       İşte baharın en güzelinin yaşandığı İstanbul'da, 20'li yaşların başındaki üniversiteli gençlerin baharla ilgili görüşleri:
       . Doğayla birlikte kendi içimde de değişim yaşadığım farklı bir dönem.
       . Bahar anlatılmaz, yaşanır.
       . Bahar iki zıt kutbun birleşme noktasıdır. Yumuşatılmış yaz, ya da kış da

Yazının Devamı

Örnek aday

8 Nisan 2000


      Deprem Konseyi kuruldu ama arkası gelmedi. Hükümet, Cumhurbaşkanlığı seçimine kilitlendiği için olsa gerek deprem gibi çok önemli konuları da göz ardı eti.
       Deprem Konseyi üyeleri bir an önce atansa ne olacak, atanmasa ne olacak dememek gerekir. Bundan sonra deprem konusunda atılacak her adım, neredeyse bu konseyin inisiyatifiyle gerçekleşecek. 20 kişilik bu uzman heyeti oluşturulmadığı sürece, zaten yavaşlayan ileriye yönelik çalışmalar iyice unutulup gidecek...
       Yarın, üç gün, beş gün sonra depremin olmayacağını kim söyleyebilir? Olası bir depreme, 17 Ağustos'tan çok daha hazırlıklı olduğumuzu kim iddia edebilir?..
       On binlerce insanımızın yaşamını yitirmesi, katrilyonlarca liralık maddi zarar hala aklımızı başımıza getirmedi mi?..
       Deprem Konseyi konuyla ilgili 20 uzmandan oluşacak. Üyelerden 8'inin yer bilimci, 8'inin inşaat mühendisi, 4'ünün de kent planlamacısı mimar, sosyal bilimci, doktor ve çevre bilimci olması gerekiyor.
       Buraya kadar

Yazının Devamı

Okumak mı, o da ne?

7 Nisan 2000


       Milliyet Sanat Dergisi'nin okumayla ilgili yaptığı anketten çok ilginç sonuçlar çıktı. En çarpıcı olanı ise lise öğrencilerinin "Neden okumuyorsunuz?" sorusuna verdiği yanıtlar.
       İsterseniz önce gençlerin neden okumadıklarına ilişkin gerekçelerini okuyalım. Ardından da, nerede hata yaptık diye uzun uzun düşünelim. İşte yanıtları:
       . Okumanın zaman kaybı olduğunu düşünüyorum.
       . Okurken uykum geliyor.
       . Kitaplardan dünü öğrenmek yerine, bugünü yaşamayı tercih ederim.
       . Üşeniyorum.

Yazının Devamı

Bu kafayla...

6 Nisan 2000


      Mehmet Gündüz, Milli Eğitim Bakanlığı'nın yüz akı bürokratlarından biriydi. Dönem dönem kızağa çekilse de hep üst düzey görevlerde bulundu. Çünkü fazlasıyla hak ediyordu...
       Müsteşar yardımcısıyken Avusturya'ya eğitim müşaviri olarak gitti. Yıllardır oradaydı. Türkçenin Türk çocukları için 1. yabancı dil olması ve eğitim düzeylerinin yükselmesi için önemli uğraşlar verdiğini sık sık duyuyorduk. Geçenlerde kendisinden mektup aldık. Hüzün doluydu. Nasıl olmasın ki?..
       30 yılı aşkın süre Milli Eğitim'de çalışıp, şube müdürlüğünden genel müdürlüğe, müsteşar yardımcılığından Viyana Eğitim Müşavirliği'ne kadar çok önemli görevlerde bulunduktan sonra üniversiteden yeni mezun olan stajyerler gibi öğretmenliğe atanmasını bir türlü hazmedememiş ve istifasını vermiş...
       Milli Eğitim'de dil bilen, mastır yapmış, dünyayı tanıyan, çağı yakalayan bürokrat sayısı bir elin parmakları kadar bile değilken, Mehmet Gündüz'ün harcanması, niye bu devlet adam olmuyor sorusuna verilecek en iyi cevaptır...
      

Yazının Devamı

Yanlış hesap

5 Nisan 2000


       Gençlerin kaderi, YÖK başkanının iki dudağı arasında. YÖK'ün, daha doğrusu başkanının aldığı her karar, gençlerin yaşamlarını, hayallerini altüst ediyor.
       YÖK Başkanı Gürüz, görünürde Amerikan sisteminden yana. Amerikan sistemi esneklikten yana. Gürüz ise eğitimde katılığın sembolü oldu...
      Bilgehan Karabay, dört yıl önce Anadolu Dış Ticaret Meslek Lisesi'nden mezun oldu. Marmara İngilizce iktisatı kazandı. Daha mezun olmadan 11 Amerikan üniversitesinden kabul aldı. Hem de 4'ü ful burslu. Oysa geçen yıl mezun olsaydı. Ne üniversiteye girebilirdi, ne de Amerikan rüyası gerçeğe dönüşürdü...
      Mehmet Arslan da bu öğretim yılında, üniversite sınavına giren neredeyse tüm öğrencilerin hayali olan ve ilk 500'den öğrenci alan ODTÜ Endüstri Mühendisliği'ni kazandı. Ama birkaç ay sonra anladı ki, mühendislik kendine göre değil. Tıp okumak istiyor. Ama ne mümkün?..
       ABD'de olsa rahatlıkla geçiş yapabilirdi. Ama şimdi en azından iki yılı yanacak. Bu yılı böyle geçecek. Gelecek yıl da Orta Öğretim

Yazının Devamı

8 yıllık eğitim

4 Nisan 2000


       Her şeyi ne de çabuk unutuyoruz. 5+3 mü, yoksa kesintisiz 8 yıl mı olsun diye az mı tartışmıştık. Türkiye nasıl ki şimdi 5+5'e kilitlendiyse, üç yıl önce de aylarca 8 yıllık eğitimin kesintili mi, yoksa kesintisiz mi olacağını konuşup durmuştuk. Sonunda kesintisiz olanı tercih edildi. Ardından bağış kampanyaları ve zorunlu kesintiler başladı...
       Geçenlerde bu paraların akıbetini sormuştum. Bakanlıktan cevap geldi. Bugüne kadar 623 trilyon lira toplanmış. Nasıl harcandığı konusuna ise sanki TBMM'de bakanlık bütçesini sunar gibi açıklama getirmişler. Oysa ben neler yapıldığını görmek istiyordum. Birkaç milyar harcayıp güzel bir katalog yapabilirlerdi. Bizler de sayfaları çevirdikçe yaptığımız bağışların ve zoraki kesintilerin nerelere harcandığını görür ve içimiz rahat ederdi. Ama nerdeee.
       İşte gelen bilgi:
       Bugüne kadar katkı payları ve bağışlardan toplam 612 trilyon 917 milyar 327 milyon 845 bin lira elde edilmiştir. Bu gelirden 374 trilyon 419 milyon 448 bin lira ilköğretim okulu yapımlarına, 365 milyar 891 milyon 941

Yazının Devamı

Değirmendere

2 Nisan 2000


       Nasrettin Hoca, ağaçtan düştüğünde, kırık çıkıkcıdan önce, bana hemen ağaçtan düşen birini bulun, halimden en iyi o anlar demiş. Deprem acısını da, en iyi o acıyı bizzat yaşayanların hissetmesi beklenir. Ama galiba tam tersi söz konusu.
       Cuma günü Değirmendere Anadolu Lisesi öğrenci, öğretmen ve velileriyle, Gölcük'te uzun uzadıya Türk eğitim sistemini ve sınavları konuştuk. Hemen her yerde olduğu gibi müthiş bir memnuniyetsizlik vardı. Tıpkı bölgedeki üniversite öğrencileri gibi liseliler de katı anlayıştan rahatsızdı.
       Hemen her aileden bir kaç kişi yaşamını yitirmiş. Kimi arkadaşını, kimi abisini, ablasını kardeşini ya da aile büyüklerini. Ama herşeye rağmen hayata dört elle sarılmışlar. Başka okullarda görmediğim heyacanı, coşkuyu onlar da gördüm...
       Sıradan bir istedikleri vardı: Hafta sonu derslerinde kıyafet zorunluluğu olmasın. Ancak öylesine şiddetle tepki görmüşler ki, moralleri bozulmuş. Halbu ki İstanbul'daki okulların çoğunda bırakın hafta sonunu, hafta içi bile serbest kıyafet var. Diğer sorunlara çözüm

Yazının Devamı

65 onur yılı

1 Nisan 2000


       Önceki akşam, Kadıköy Halk Eğitimi Merkezi'nde eğitim adına gurur verici bir gün yaşandı. Türkiye'nin eski kalıplarını kırdığına bir kez daha şahit olduk...
       Değerli insanlarımızın kıymetini, hep öldükten sonra hatırlarız. Ne olur, bir kez de hayattayken onları onore edelim deyip dururduk. İşte şeytanın bacağını kıran bu önemli değişimin mimarı İstanbul Valisi Erol Çakır ve Milli Eğitim Müdürü Ömer Balıbey'di...
      Refet Angın, Atatürk'ün isteği ile öğretmen olan, Cumhuriyet'e ışık veren, yaşı 80'i çoktan aşmasına rağmen, yeni mezun öğretmenin heyecanıyla hala çalışmasını sürdüren çok değerli eğitimcimiz.
       İşte Vali Çakır ve Milli Eğitim Müdürü Balıbey, böylesine değerli bir eğitimcimizi öldükten sonra değil de, hayattayken hatırladı. Büyük bir kadirşinaslık örneği göstererek adına gece düzenlediler. Kadıköy Halk Eğitimi Merkezi tıklım tıklımdı. Okullar, öğretmenler, öğrenciler, veliler "bir armağan da bizden" yarışına girdiler. Refet Hoca, öylesine duygulandı ki, verdiğiniz bu güçle ömrümün sonuna dek görevimin başından

Yazının Devamı