Beyin avı

6 Temmuz 1999


Özel okullar, başarılı öğrenci avına çıktı. Dershanesi olanlar dershanelerinden, gazetesi olanlar gazete ilanıyla, milli eğitimle yakınlığı olanlar da tanıdık öğretmen kanalıyla "en iyi" öğrencilere ulaşıp, birbirinden cazip teklif götürüyor. İstekleri ise: Gelin bizim öğrencimiz olun.
Süper öğrencilere cazip olanaklar sunup, sonra da "bakın en iyiler bizi seçiyor" taktiğini ilk uygulayan YÖK eski Başkanı Doğramacı'nın kurduğu Bilkent Üniversitesi oldu. Bilkent'in ÖSS'de ilk 5 bine girenlere gönderdiği mektup, daha sonra diğer üniversitelere de ilham kaynağı oldu. Benzer yöntemi ODTÜ, Boğaziçi ve diğerleri de uygulayınca, Bilkent'e yönelen şampiyon öğrenci akışı bir anda yavaşladı...
Bu arada özel okulların üniversite sınavlarındaki başarısı, yeni öğrenci kaydında etkin faktör haline gelince, uyanık kolejler, bir bir "en iyileri" kendi öğrencileri arasına kattı. Önceki yıllarda olduğu gibi şu günlerde de öğrenci ailelerine verilen görkemli yemeklerde transferin detayları konuşuluyor. İşte sunulan teklifler: Ücretsiz kolej eğitimi, yemek, servis, kitap, kıyafet ve cep harçlığı. Ayrıca ücretsiz dershane ve dereceye girdiklerinde milyarlık

Yazının Devamı

Ahlaksızlığın böylesi

5 Temmuz 1999


Her yıl on binlerce genç öğrenim hayatını yarıda bırakıyor. Yüreği sızlasa da başka çaresi yok. Çünkü parası yetmiyor. Anne babalar da perişan. Neyi var, neyi yok her şeylerini biricik yavrularının geleceği için feda etmeye hazırlar. Ama o da çare olmuyor. Devlet, üniversiteler, hayırsever kuruluşlar... Onlar bu çorbada bizim de katkımız olsun istiyor. Ancak yine de değişen bir şey yok. Önceki yıllarda olduğu gibi bu yıl da on binlerce pırıl pırıl genç, yersiz yurtsuz, parasız pulsuz kaldıkları için yükseköğrenim hayallerine veda edecek. Ömür boyu bunun ezikliğini hissedecekler. Çocuklarının aynı hüsrana uğramamaları için kendilerine yüzlerce, binlerce kez söz verecekler...
Tablo böylesine vahim. Daha önceki yazılarımızda defalarca dile getirdik: Eğer gençlerimize yeterince öğrenim ve burs olanağı sağlamış olsaydık, bugün ne terör ne de irtica bu boyutlarda olurdu. Okuyamayan, iş aş bulamayan gençler dağa çıktı. Terörün, fuhuşun, uyuşturucunun, çetelerin kucağına düştü. Her şeye rağmen okumakta direnenler ise denize düşen yılana sarılır misali irticayı besleyen tarikatları bir kurtuluş yolu olarak gördü.
Biz ne yaptık? Hep seyrettik. İş

Yazının Devamı

Lise 1'ler dikkat!

2 Temmuz 1999


Yeni üniversiteye giriş sistemi, lise 2'nci sınıfa geçen öğrencilerin, şu günlerde gerçekleştireceği alan seçimini çok önemli kılıyor. Lise 2'ye geçen öğrenciler, bundan sonraki yaşamlarına, bir anlamda önümüzdeki günlerde alacakları karar doğrultusunda yön verecekler.
Yeni sınav sistemine göre, üniversiteye girişte liseden mezun olduğu alanla paralellik taşıyan tercihte bulunan bir öğrencinin orta öğretim başarı puanı 05 ile çarpılırken, alan dışı bir tercih yapanınki 02 ile çarpılacak. Örneğin Fen bölümünden mezun ve orta öğretim başarı puanı 60 olan bir öğrenci, Fen puanıyla öğrenci alan tıbbı seçtiğinde 60x05=30 puan alırken, Gazeteciliği seçtiğinde ancak 60x02=12 puan alabilecek. Bir puanda ortalama 10 bin kişinin yer değiştiriği göz önününde bulundurulursa, alan seçiminin önemi ve boyutları çok daha iyi anlaşılacaktır.
Şu an için 15, 16 yaşındaki bir gencin 10 yıl sonrasında yapacağı bir mesleği seçmesi çok anlamsız gözükebilir. Haklılar da. Ama şimdilik yapacak başka bir şey olmadığı için sisteme uymaktan başka çare yok. Onun için anne babaların bu zor karar aşamasında çocuklarının yanıbaşında olmaları ve onları en iyi şekilde

Yazının Devamı

Karne sancısı

1 Temmuz 1999


Okullar kapandı ama sorunlar bitmiyor. Binlerce veli ve öğrencinin gözü yaşlı. Kimi 5, 6 zayıfı olanların sınıf geçtiği bir ortamda tek dersten kaldığına üzülüyor, kimileri de "alın çocuğunuzu başka okula götürün" dayatmasına sinir oluyor.
Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşarı Bener Cordan, sınıfta kalanlar için yeni bir öğretmenler kurulu ya da sınavın söz konusu olmadığını, ancak haksızlığa uğrayan öğrencilerin de bulunabileceğini belirterek "Tüm Türkiye'yi kapsayan yeni haklar yerine, sorun olan okullarda çözüm yoluna gideceğiz" dedi.
Cordan, farklı uygulamaların yapıldığı iddia edilen okullarla ilgili şikayetlerin İl Milli Eğitim Müdürlüklerine iletildiği takdirde duyarlılık gösterileceğini ve eğer iddia edildiği gibi bir mağduriyet bulunuyorsa, öğretmenler kurullarının yeniden toplanabileceğine dikkat çekti.
Türkiye'deki tüm okulların aynı yasalarla yönetildiğini de hatırlatan Cordan, bazı okulların öğretmenler kurulu dışında karar almasının, not yükseltme sınavı yapmamasının ve haklı gerekçeler olmadan "alın çocuğunuzu başka okula götürün" demesinin mümkün olmadığını söyledi...
Evet müsteşarın görüşleri böyle.

Yazının Devamı

Mütevelli aldatmacası

30 Haziran 1999


Kayıtların yoğunlaştığı şu günlerde özel üniversite ve kolejlerin birbirinden ilginç ilan ve broşürleri yayımlanıyor. Kiminde mütevelli heyeti listeleri, kimilerinde de öğretim kadroları var. Tam anlamıyla velileri etkilemeye yönelik...
Örneğin vakıf mütevelli heyetlerini ele alalım. Öylesine isimler var ki, bir gün bile gidip o vakıf için zaman harcamamış. Hatır gönülle kurucu üye olduğu vakfın ileride ismini kullanarak öğrenci toplayacağı nereden aklına gelsin! Veliler bu hatır, gönül üyeleğinden habersiz oldukları için ilgili kurumlara güvenle bakıyorlar. Bilmiyorlar ki, onca önemli ismin yer aldığı vakıflar, birkaç kişi tarafından keyfi bir şekilde yönetiliyor.
Sosyal amaçlı vakıfların çoğu da böyle. Vakıflar Genel Müdürlüğü İslami kadrolaşma yerine, biraz da vakıflarda ne oluyor diye ilgilense neler bulacak neler!..
Öğretim üyelerimiz diye sunulan isimler konusunda ise YÖK'e büyük görev düşüyor. Bir konferans için gelen profesörleri, işadamalarını ve devlet üniversitelerinin hocalarını kendi öğretim üyesi gibi gösterenleri biraz araştırıp yanılgıyı önlemeleri gerekmez mi?..
Özetin özeti: Okul seçerken mümkün

Yazının Devamı

Karne curcunası

29 Haziran 1999


Okullar kapandı. Karneler alındı. Kalan kaldı. Geçen geçti. Ama zamane karnelerini anlamak mümkün değil. Bizim zamanımızda keyfi uygulamalar yoktu. 3 zayıfı olan bütünlemeye kalır, 4 dersi olan sınıfta kalırdı. Ortaokulda da böyleydi, lisede de. Oysa şimdi her okulda farklı bir uygulama var...
İlköğretimde yani ilk 8 sınıfta bütünleme yok. Öğrencinin sınıf geçip geçmeyeceğine yıl sonunda toplanan öğretmenler kurulu karar veriyor. Yönetmeliğe göre bu konuda velinin de görüşü alınabiliyor. Ancak bugüne kadar velilere "çocuğunuzu geçirelim mi, bırakalım mı" diye soru soran pek olmadı. Gerekçeleri de "hangi veli çocuğunun sınıfta kalmasını ister ki" şeklinde. Peki o halde yönetmeliğe niye konuldu diye sorduğunuzda da, net bir cevap alamıyorsunuz.
İlköğretim kurumlarının 6, 7 ve 8'inci sınıflarında yani eski haliyle ortaokullarda tam anlamıyla bir keşmekeş söz konusu. Bazı okullarda 1, 2 dersi zayıf öğrenci sınıfta kalırken, diğerlerinde 5, 6 dersi zayıf bir başka öğrenci sınıf geçebiliyor. Geçen yıl olduğu gibi aynı okulun, aynı sınıfındaki öğrencilerine farklı uygulamalar da yok değil. Notlar asıldıkça rezaletin boyutları daha da netleşecek...

Yazının Devamı

İnsan haklarıymış!..

28 Haziran 1999


Başbakan Ecevit önceki gün insan haklarına saygı genelgesi yayımladı. Genelgede "Güvenlik güçlerinin yetki ve sorumlulukları gözden geçirilecek, insan haklarına hizmeti güvence altına alacak yasal düzenlemeler yapılacak" sözü verildi. Başbakan, karakolların şefaflaşmasını ve kötü muameleye de son verilmesini istiyor. Kendisini kutlarız. Umarız takipçisi de olur...Güvenlik güçleriyle bugüne kadar pek işimiz olmadı. Belli ki olanlara çok iyi muamele yapılmıyor. Aksi olsa böyle bir genelge yayımlanır mıydı?..Güvenlik gücü deyince akla ilk olarak polis geliyor. İmamjlarının da çok parlak olduğu söylenemez. Hafızanızı bir yoklayın: Polisle olan bir diyaloğunuzdan geriye ne kaldı?..Bugüne kadar meslekten kişiler İçişileri Bakanlığı koltuğuna pek oturmadığı için polisin imajını pek düşünen olmadı. Ama bu kez farklı. Şu anda polisliğiyle gurur duyan Sadettin Tantan bu koltuğun sahibi. İstanbul'daki polislik ve belediye başkanlığı yaptığı günlerden tanıdığımız Tantan, eminim polisin imajını eskisinden çok daha parlak bir konuma getirecektir. Yine eminim ki Başbakan'ın yayımladığı genelge doğrultusunda polisin dayatmacı tavrını

Yazının Devamı

Öğretmenlik sancısı

25 Haziran 1999


75 yıllık Cumhuriyet, 700 yıllık Osmanlı, binlerce yıllık da Türk devletleri tarihimiz var. Anlayacağınız öyle harita üzerinde kurulan suni kestane devletlerden birisi değiliz. Binlerce yıllık yönetim tecrübemiz bulunuyor. Ama gelin görün ki, devlet adına yapılan yanlış ve acemilikleri emeklemeye yeni başlayan çocuklar bile yapmaz...
Hatırlayacaksınız üniversiteye giriş sistemi bir gecede değiştirilmiş, yüz binlerce öğrencinin müktesep hakkı gaspedilmişti. Ne önceden bir hatırlatma yapılmış, ne de yeni sisteme uyum konusunda bir esneklik sağlanmıştı. Tam anlamıyla bir dayatma örneğiydi...
Şimdi aynı dayatmayı öğretmenlik atamalarında görüyoruz. Öğretmen olmak için ya öncelikle eğitim fakültelerini bitirmeniz gerekir ya da öğretmenlik setrifikası almanız gerekir dendi. Eğitim fakültelerini bitirenler bir yılı aşkın süredir hükümet krizleri ve seçim nedeniyle iş başı yapamadılar. Diğer fakültelerden mezun olanlara ise önce öğretmenlik setrifikası getireceksiniz dendi. Ardından da o yetmez, ilköğretim sertifikası da almanız gerekiyor kuralı getirildi. On binlerce genç eğitim fakültelerini, setrifika programlarını tamamlayıp tayin için gün

Yazının Devamı