Milli Eğitim Şurası (1)

16 Şubat 1999


TÜRK eğitim sisteminin en yüksek danışma organı olan Milli Eğitim Şurası, önümüzdeki hafta 16. kez toplanıyor. Bir hafta sürecek olan şurada, mesleki eğitime yönelik önemli konular tartışılacak. Bundan önceki son şura 1996'da toplanmış ve 8 yıllık kesintisiz eğitim kararı alınmıştı. Şuranın hemen ardından da, alınan kararlar TBMM'de kabul edilerek, 8 yıllık kesintisiz eğitim resmen başlamıştı.
Dinci basın, günlerdir, bugüne kadar düzenlenen şuraların hiçbir işe yaramadığı konusunda ısrarla yayın yapıyor. Şuranın "bağımsız" olmadığını, harcanan zamanın boşa geçirildiğini vurguluyor. Oysa bir önceki şura, söylediklerinin doğru olmadığını fazlasıyla ortaya koyuyor. Rahatsızlıklarının nedeni, sanıyorum, şuralardan kendi istekleri doğrultusunda kararların çıkmaması...
Milli Eğitim Şurası ilk kez 1939'da toplandı. Ama daha öncesi de var. Atatürk, istiklal Savaşı'nın en kritik günlerinde bir yandan cumhuriyeti kurma çalışmalarını sürdürürken, öte yandan da milli eğitim sistemin temel esaslarını belirleme çalışmalarına yöneldi. Hazinede çok az para olmasına rağmen pek çok genci, eğitim sistemlerini yakından incelemeleri ve eğitim görmeleri için

Yazının Devamı

Cinsellik

15 Şubat 1999


ÜLKEMİZDE gençlik sorunlarıyla ilgili yapılan araştırmalarda nedense bir konu hep gözardı ediliyor. Dışardan gelen bir araştırmacıya göre, sanki Türkiye'de cinsellik diye bir sorun yok.
Cumartesi günkü Karne Programı'nda bu konuyu ele aldık. Ayıp, günah, yasak üçgenindeki cinselliği ve sağlıklı cinsel yaşamın boyutlarını tartıştık. Gördük ki bu konuda da özellikle bilgisizlikten kaynaklanan bir dizi sorun var.
Batılı gençler, cinselliği daha ilkokuldan itibaren okulda öğreniyor. Peki ya bizimkiler? Yarıya yakını yine kendisi gibi bu konuda pek de bilgi sahibi olmayan arkadaşından, dörtte biri çeşitli yayın organlarından, bir bölümü de ailesinden öğreniyor. Okulda öğrenen ise yok gibi.
Bu konuda dünyanın en büyük prezervatif firmalarından Durex'in yaptığı ilginç bir araştırma var. Gençlerimizin yüzde 87'si başta AIDS olmak üzere, cinsel yolla bulaşan hastalıklardan ciddi derecede korkuyor, ama ne kadarı bu konuyu ciddiye alıp korunuyor diye baktığınızda karşınıza ürkütücü bir tablo çıkıyor. Hastalık ve istenmeyen hamilelik riskine karşı korunanların oranı yüzde 15'i bile bulmuyor.
Konunun uzmanları, bu duyarsız

Yazının Devamı

Öğrenciye büyük destek

12 Şubat 1999


SINAVLARA hazırlanan öğrencilere en büyük destek, yine Milliyet'ten geliyor. Önümüzdeki haftadan itibaren, hem üniversiteye, hem de Anadolu liseleri, kolejler, fen liseleri ve Anadolu meslek lisesine hazırlanan öğrenciler, başka hiçbir yerde bulamayacakları kaynağa Milliyet sayesinde kavuşacaklar. Hem de her hafta.
Üniversite adaylarına, Milliyet'le birlikte her hafta salı günleri, yeni sınav sistemine göre hazırlanmış 160 sayfalık Soru Bankası verilecek. Soru Bankası'nda orijinal testlerin yanı sıra meslekler ve üniversiteler rehberi ile sınav sistemiyle ilgili olarak öğrenmek istediğiniz her şey bulunacak.
Türkiye'nin en deneyimli dershanelerinden Fen Bilimleri Merkezi ile ortaklaşa hazırlanan Soru Bankası'nda ayrıca, YÖK, ÖSYM Başkanı ve üniversite rektörleriyle yapılan geniş röportajlar da yer alacak. Eğer üniversite sınavına hazırlanıyorsanız ya da yakınlarınızdan biri üniversite hayali kuruyorsa bu fırsatı kaçırmamanızı öneririz...
Yine aynı şekilde Anadolu liseleri, kolejler, fen liseleri ve meslek liselerine hazırlanan ilköğretim okulu 8. sınıf öğrencileri için de perşembe günleri vereceğimiz Soru Bankası'nda yüzlerce

Yazının Devamı

Akademik kadrolar

11 Şubat 1999


ÜNİVERSİTELERİMİZ ne kadar akademik hüviyete sahip? Genel olarak bakarsak geçerli not almaları biraz zor. İçlerinde dünya klasmanına girenler olduğu gibi, "yüksek lise" düzeyini aşamayanlar da var.
Dünya bilimine katkı sıralamasında her yıl birkaç basamak yükselsek dahi henüz ilk 25'e girebilmiş değiliz. Aslında bu konuları merak eden de pek fazla yok. Bu yüzden üniversiteler, ciddi bir şekilde ne idari, ne de bilimsel açıdan bir denetim altındalar. Batılı ülkelerde olduğu gibi ne daha fazla çalışana teşvik var, ne de sırtüstü yatanın dikkati çekiliyor. Pek çoğu tam anlamıyla adeta "çiftlik" görünümünde.
Üniversitelerdeki kadrolaşmaya bakıldığında, Batılı üniversitelerle tam bir çelişkiler yumağı taşıyor. Onlar, idari kadroları sırtlarında bir yük olarak görüp sayılarını mümkün olduğu kadar azaltırken, bizde "arpalık" mantığıyla diğer KİT'lerde olduğu gibi ağzına kadar doldurulmuşlar.
Üniversitelerde halen 20 bin öğretim üyesine karşılık 67 bin idari personel var. Öğretim üyesi başına 66 öğrenci düşerken, idari personel başına 20 öğrenci düşüyor. Buna rağmen üniversitelerde idari işlerin tıkır tıkır yürüdüğünü kimse

Yazının Devamı

Bu kadarı da olmaz

10 Şubat 1999


DUYARLI anne - babalar için çocukları ve onların geleceğinden daha önemli bir şey yoktur. Söz konusu, çocukları olduğunda hiçbir fedakarlıktan çekinmezler. Başka milletlerle kıyaslandığında fazlasıyla abartılı bulunur. Yemez yedirir. Giymez giydirirler. Hatta çocuklarının geleceği için kendi yaşamlarını feda ederler.
Yüzyıllardır süre gelen geleneksel aile yapımız budur. Değişim işaretleri alınsa da, ebeveynlerin çocuklarına karşı gösterdikleri ilgi giderek artmaktadır. Ama aynı değerlendirmeyi, devlet ve özel öğretim kurumları için söylemek biraz zor.
Devletin gençlerle ilgisi ancak iş işten geçtikten sonra mümkün oluyor. Terör belasına, fuhuş batağına ve tinerci olarak sokağa düşmedikce onların sorunlarıyla ilgilenmiyor. Eğer biraz şansı yaver gidip öğrenim imkanına kavuşanlarla ilişkisi de yine kriz noktasından sonra başlıyor. Örneğin Çukurcalı gençler gibi, ayakta kalma savaşı veren on binlerce üniversiteli genç varken, hepsine gözünü kapatıp, gazete manşetlerine çıkanlarla ilgilenmek aldatmacadan da öte gençlere ihanettir.
Fukaralık yüzünden öğrenimlerini yarıda bırakmak zorunda kalan Çukurcalı gençler olayı, bir gerçeği

Yazının Devamı

Yarım kalan rüyalar

9 Şubat 1999


MİLLİYET'in pazar günkü manşeti, kanayan bir yaraya parmak bastı. Hakkari'nin Çukurca ilçesinden, Türkiye'nin dört bir yanına yükseköğrenim görmek için giden gençlerin, üniversite hayallerinin yoksulluk nedeniyle nasıl yarım kaldığı anlatılıyordu.
Haber öyle etkili oldu ki, Cumhurbaşkanı'ndan parti liderlerine, işadamlarından sokaktaki vatandaşa kadar hemen herkes yardım için seferber oldu. Sanki böyle bir olay Türkiye'de ilk kez gerçekleşiyordu. Sanki, Türkiye'de gençler ilk kez yoksulluk nedeniyle okullarını yarıda bırakıyordu!..
Cumhurbaşkanı ve Başbakan adeta şoke oldu. Nasıl olurdu da Türkiye'de gençler, yoksulluk nedeniyle okullarını yarım bırakırlardı? Hemen talimatlar verildi. Kredi Yurtlar Kurumu yurt, Devlet Bakanlığı burs, ünivesite de yemek vereceğini açıkladı. Valinin, kaymakamın, öğencilerin aylardır, yıllardır süren çığlıklarına sessiz kalanlar, şimdi bir çırpıda koruyucu melek kesildiler. İlgili bakanlar, Cumhurbaşkanı ve Başbakan'ın direktifinden sonra Çukurcalı gençler için seferber oldular. Helal olsun hepsine. Meğer gençleri ne kadar da çok seviyorlarmış.
Oysa madalyonun diğer yüzüne bakıldığında,

Yazının Devamı

Zor yarıyıl

8 Şubat 1999


İLK ve orta dereceli okullarda ikinci yarıyıl bugün başlıyor. Üniversitelerin çoğunda ise final ve bütünleme sınavları devam ediyor. Okullarla birlikte yarıyıl tatiline giren dershanelerde de öğrenciler bugün dersbaşı yapıyor...
Futbol maçlarında olduğu gibi eğitim ve öğretimde de ilk yarı, ikinci yarıda telafisi mümkün olduğu için lay lom havası içerisinde geçer. Karneye zayıf gelse de önemli değildir. Nasıl olsa ikinci yarıyıl vardır...
Ve işte o her şeyin kaderini çizen ikinci yarıyıl bugün başlıyor. Ciddiye alan mutlu sona ulaşacak, ilk yarıyılda olduğu gibi lay lom havasında geçirenlerin ise, yaz tatili bir kabusa dönüşecektir.
İkinci yarıyılın bir diğer özelliği ise, milyonlarca gencin kaderini belirleyen giriş sınavlarının bu dönemde yapılmasıdır. Bu yüzden heyecan doruğa yükselir, okul - dershane ve özel ders üçgeninde öğrencilerin canı çıkar.
Aile bireylerinin bu dönemde sınavlara hazırlanan öğrencilerle, her zamankinden çok daha fazla duyarlılıkta diyalog kurmaları gerekir.
Heyecanlı, sinirli, kaprisli, iştahsız ve içe kapanık olamalarını doğal karışılayıp yangına körükle gitmemeleri onlara

Yazının Devamı

Açıköğretim'in profili

5 Şubat 1999


Öğrenci açısından, sadece Türkiye'nin değil dünyanın en büyük üniversitelerinden biri olan Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi'yle ilgili ilginç bir profil araştırması yapıldı.
700 bin öğrencisinden 270 bininin katıldığı Türkiye'nin en kapsamlı anketinde, Açıköğretim'le ilgili pek çok veri elde edildi. Rektör prof. Dr. Engin Ataç, elde edilen bilgilerin kendilerini de çok şaşırttığını ve Açıköğretim imajının çok farklı bir boyut kazandığını söyledi.
Anket sonuçlarına göre, Açıköğretim asker kaçaklarının ve kademe yükseltmek isteyenlerin atlama tahtası değil, aksine kendini geliştirmek isteyenlerin arayışına cevap veren gerçek anlamda bir yükseköğretim kurumu.
İşte 270 bin açıköğretim öğrencisinin katıldığı araştırmanın sonuçları:
* Açıköğretim'de öğrenim görenlerin yüzde 62.2'si 24 yaşın üzerinde. Yani askerlik çağı dışında.
* Öğrencilerin yüzde 60'ı erkek, yüzde 40'ı bayan.

Yazının Devamı