Ankara fokur fokur kaynıyor.
Evlerde de durum farklı değil.
Nereye giderseniz gidin, evinde ya da çevresinde, işsiz yakını olmayan yok gibi!
Okullar ara tatile girse de, korona artık hayatımızın bir parçası haline gelse de, ekonomi yönetimi tümüyle değişse de, işsizliğin açtığı derin yaralar hâlâ en çok konuşulan konuların en başında yer alıyor.
İşsizlik sorununu çözmeden huzuru bulmamız da çok zor!
Pandemi ve ekonomik sıkıntıların yarattığı etkiler çok güçlü ama hiçbiri işsizlik kadar moral ve motivasyon erozyonu yaratmıyor!
İşsizliği ciddiye alma zamanı geldi de geçiyor!..
Yeni açılım şart!
Ara tatil yarın resmen başlıyor.
Eğitim açığının böylesine yoğun olduğu bir dönemde, “Ara tatil şart mıydı?” diyenler çok olacaktır.
Ama bir karar alındı ve uygulamaya konuldu.
Söylenecek çok söz var ama öğretmenlerimize, öğrencilerimize, velilerimize, en önemlisi de ülkemize hayırlı olsun.
Uzun ömürlü olur mu, onu zaman gösterecek!
MEB’in “yeni projeler çöplüğü”nde benzeri o kadar çok “reform” var ki, “Cumhuriyet tarihinin en büyük projesi” denilen o projelere şimdi sahip çıkan bile yok!
Örneğin FATİH Projesi, örneğin 6 yaş uygulaması, örneğin el yazısı...
2023 Eğitim Vizyonu
Eğitim takvimine göre okullar cuma günü ara tatile giriyor.
Öğrenci ve öğretmenler, 23 Kasım’da yeniden ders başı yapacaklar.
Nereden baksanız 9 günlük tatil.
Öğrencilerin haftada iki gün ders yaptıkları dikkate alındığında tatil süresi daha uzar gider!..
MEB, şu ana kadar bir öteleme ya da erteleme yapmadığına göre, tatil var demektir.
İşte bu duruma, “Ne kadar eğitim yapıldı ki, neyin tatili yapılıyor?” diye karşı çıkanlar da var, “Özellikle öğretmenler çok yoruldu, tatil mutlaka olmalı” diye destekleyenler de!
Ne olup olmayacağı bugün yarın belli olur.
İşin akademik boyutu bir yana pandemi süreci açısından bakıldığında, ara tatilin yararı mı olur, yoksa zararı mı? Asıl ona bakmak gerekir!..
O, var olduğumuz sürece var olacak.
Ebediyetinin üzerinden 82 yıl değil, yüzlerce, binlerce yıl geçse de hep sevgiyle, saygıyla, özlemle hatırlanacak.
Geride öylesine değerli bir miras bıraktı ki, devletiyle, milletiyle asla unutulmayacak.
Kişilere sıfat yakıştırmak, birkaç kelimeyle anlatın demek dünyanın en zor işidir.
Bazen, bazıları için tek kelime bile akla gelmez, bazen de tümüyle negatif olur.
Dün sosyal medyada, “Peki Atatürk deyince aklınıza ilk gelen ne?” diye sordum, mesaj yağdı.
Peki ya size neyi çağrıştırıyor, neleri hatırlatıyor, neleri düşündürüyor, neleri özletiyor, hangi konularda ah keşke dedirtiyor?..
İşte gelenler:
Mehmet Gür, Hollanda’dan, Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum’a İzmir depremine yönelik ilginç bir mektup yazmış!
Her ne kadar uzaklarda olsa da yaşadığımız acıları fazlasıyla yüreğinde hissetmiş ve hem duygularını hem de birikim ve önerilerini Bakan Bey’e iletmiş.
İnsanoğlu, depremi önceden bilme konusunda hâlâ çaresiz olsa da bugüne kadarki birikimler ve tecrübe en güvenilir yol gösterici.
Gelin önce bu çok çarpıcı mektubu hep birlikte okuyalım:
Hollanda örneği
“Günlerdir İzmir depremi ile yatıp kalkıyoruz.
Acı ve üzüntümüz büyük.
Hayatını kaybedenler, yaralılar...
Koronalı günler bitecek gibi değil.
Onunla yaşamaya alışmalıyız ama mücadeleden de asla vazgeçmemeliyiz!
Kimilerine göre, aşı bulunsa da sürekli mutasyona uğrayan virüs, daha uzun süre bizimle birlikte yaşamaya devam edecek. Hayatımızın bir parçası olacak.
Geçen yıl, “2020 sonbaharında sonu gelir” deniliyordu, şimdi 2021 sonbaharı telaffuz ediliyor!
Bu yıl sezonu kaçırdık diye üzülürken, ayakta kalmaya çalışırken, “2021 için de alarm zilleri çalıyor” diyenlere, her ne kadar felaket tellallığı yapmayın desek de her türlü uyarıyı dikkate almak ve ona göre çözüm yolları aramak zorundayız.
Turizmden asla vazgeçemeyiz. Ne bugün ne de yarın...
Avrupa diken üstünde
Dünya genelinde de durum farklı değil ama sanki Avrupa ve yakın komşularımız yeniden en başa dönmek üzere.
"Kırk katır mı, kırk satır mı?” gibi bir soru oldu!
Koronanın sonunda ölüm var, işsizliğin sonunda ise mutsuzluk!
Kronik işsizlere göre, koronayla mücadele, işsizlikten daha kolay!
Pandemi kurallarına uyarsanız, virüs kapma olasılığını minimuma indirebilirsiniz ama ne yaparsanız yapın işsizlikte yol kat etmek çoğu zaman mümkün olmuyor!..
Kim ne derse desin, gençlerin de, ebeveynlerin de bugün için en önemli sorunu işsizlik!
İşsiz yakını olmayan yok gibi!
Her evde olmasa da, komşulardan birinde mutlaka bir işsiz var ve moraller yerlerde sürünüyor!
Kimilerine şaşırtıcı gelebilir ama yıllardır çalmadık kapı bırakmayanlar için işsizlik, koronadan çok daha hayati önem taşıyor ve koronadan çok daha yıpratıcı, çok daha kahredici!
Grip sezonunun açılmasıyla birlikte, pandemi sürecinin çok daha ağır geçeceğini biliyorduk.
Ülke olarak buna hazırlıklıydık. Yapılan açıklamalar hep bu yöndeydi.
Yasaklar kalktı, okullar açıldı, işyerlerinde kademeli düzene geçildi. Hatta öyle bir noktaya gelindi ki, ölüm sayılarında tek haneli rakamlara ramak kalmıştı!..
Yazla birlikte üzerimize bir rehavet çöktü. Önlemler gevşedi, sanki pandemi süreci bitmiş, aşı bulunmuş, risk ortadan kalkmış gibi güle oynaya sonbahara girdik.
Her taraf açıkken, okullar neden kapalı diyenlerin sayısı artınca, ilk ve orta dereceli okullar açıldı ama üniversiteler için şubata kadar bekleme kararı alındı? Sonra ne olduysa oldu ve uzaktan eğitim yapan üniversitelerden bazıları da yüz yüze sınav kararı aldı!..
Tartışmaların alevlenmesi, tedirginliğin daha üst boyutlara taşınması da işte bu yüzden. Peş peşe sorular gelmeye başladı ama ara ki bir sorumlu bulasınız.
“Süreç daha iyi yönetilmeli” diyenler görünen o ki daha da artacak!..
Okulların açılması