Başlığı görünce şok olmamak elde değil!
330 yerine 330 bin yazılmış diye düşünebilir, bu kadar da dikkatsizlik olabilir mi diye kinayeli bir serzenişte bulunabilirsiniz.
Haklısınız, 40 yıldır, eğitimin tam da göbeğinde olan birisi olarak ben de duyduğumda aynı şoku yaşadım.
Önce “Şaka yapıyorsunuz, dalga geçiyorsunuz” dedim. Baktım ki hem söyleyen çok önemli biri hem de çok ciddi, bu kez “Nasıl yani?” demeye başladım!
Ayrıntıları duydukça da şok üstüne şok yaşadım!..
Mezun sayısı bu yıl, sınavlar sanal ortamda yapıldığı için üçe katlanmış!
Nasıl mı, pek çok öğrenci, sınava kendi yerine başkasını sokmuş, yani bilgisayarın başına, o konuda uzman öğretmen ya da örgün öğretim öğrencileri oturmuş, soruları onlar çözmüş!
Ve bunun bir piyasası da oluşmuş, başkasının yerine sınava giriş ücreti ders başına 250 liraya kadar çıkmış. Geçer not alındığında da bir o kadar daha ödeme garantisi verilmiş!..
Abartıda sınır tanımıyoruz. Bazıları abartının da ötesine geçip yalan boyutuna vardı. Tümünün kasıtlı ve bilinçli olduğunu sanmıyoruz. Ama söylenenleri artık hiç kimse sorup sorgulamadığı için uçtukça uçuyoruz.
Eskiden politikacılar abartıyor denilirdi. Şimdi en masum onlar kaldı. Üfüren üfürene. Kimileri, bir anda yüz binlerce gence kodlama öğretiyor, kimileri de ayda 50 lira burs verip, “Gençlerin hayatını kurtardık” diyor.
Hep Türkiye’nin en iyisi, dünyanın en büyüğü, en güzeli, en rakipsiz olanıyız.
Abarttıkça sözlerimizin, ürünlerimizin, yaptıklarımızın, iltifatlarımızın daha da değer kazandığını sanıyoruz. En büyük hatamız da hep bu oluyor.
Övgüde sınırsızız da eleştiride, öfkede, karalamada ölçülü müyüz?
Kesinlikle hayır.
Eleştirmeye, kötülemeye, karalamaya bir başladık mı, dur durak bilmiyoruz.
Daha cümlenin sonuna gelmeden ya göklere çıkartıyor ya da yerin dibine batırıyoruz.
ÖSYM, çok uzun yıllar sadece ülkemizin değil, dünyanın en güvenilir kurumlarından biriydi.
Güven denilince akla ilk o gelirdi. Şimdi güven erozyonunda rakip tanımıyor. Adeta yerlerde sürünüyor.
2020 KPSS’de yapılan hatalar bardağı taşıran son damla oldu.
Vah ÖSYM vah!
Sen bu hallere düşecek kurum muydun?
Toparlanacak dedikçe, daha da battın!
KPSS’ye yönelik o kadar ciddi iddialar vardı ki, hiçbirini dikkate almadın. Almamaya da devam ediyorsun!
İşte o iddialar bir bir doğru çıkıyor!
Anadolu Kaplanı sıfatını en çok hak eden isimlerden biri de Gaziantep.
Koşuyor, koşuyor, koşuyor.
Dur durak bilmiyor. Kendisiyle yarışıyor. Kendi rekorlarını kendi kırıyor.
Sanayide, tarımda, lezzette, turizmde, eğitimde, inovasyonda, üretimde, girişimcilikte ve özellikle de ticarette rol model kentlerimizden biri.
Herkes her şeyin en iyisini yapabilir ama onlar yaptıkları her işe sevgilerini, saygılarını, sempatilerini, güvenirliliklerini de katıyorlar. Onları farklı kılan da bu zaten!
Gaziantep Üniversitesi de tıpkı Çukurova, Atatürk, Dicle, Harran, Yüzüncü Yıl gibi bölgesel kalkınmanın lokomotifi olan üniversitelerimizden biri. Onunla, aklı ve bilimi referans aldılar,
Hasan Kalyoncu ile de çıtayı yükseltip, dünyaya açıldılar.
Gaziantep, tarih ile geleceği, geleneksellik ile çağdaşlığı, güç ile tevazuyu en iyi harmanlayan kentlerimizden biri.
Korona hayatımızı altüst etti.
Pandemi süreci bitmek bilmiyor. Vaka sayısı ve ölüm oranları hızla artıyor!..
Önlemleri yetersiz bulup daha çok önlem alıyoruz. Aşı çalışmaları bir an önce bitsin istiyoruz. Bir sabah bu beladan kurtulmuş olarak uyanmak en büyük hayalimiz.
Mucize bekliyoruz. Sihirli bir değnek gelsin dünyaya dokunsun ve bu kâbustan kurtulalım
istiyoruz.
Peki, bu mümkün mü? Hayır.
Ama mümkün olan bir şey var ki o da çok kolay!
Mucizeyi uzaklarda ya da hayallerde aramak yerine, üzerimize düşeni yapıp önce kendimizi kurtarsak gerisi gelecek!
Ekimde ağustos yaşanıyormuş. Uzmanlar öyle diyor. Havalar da onları teyit ediyor. Turizm bölgelerimizin pek çoğunda, hem havalar hem de deniz hâlâ sıcak! Ve daha pastırma yazı var.
Bu yüzden görünen o ki, özellikle emekliler ve evden çalışanlar, yaz tatillerini uzatabildikçe uzatıyor!..
Yazlık evler, kışlık ev gibi oldu. Önemli bir kesim, zamanın çoğunu yazlıklarda geçirmeye başladı. Bu durum, Bodrum gibi tüm turistik kentlerimizi derinden etkiledi. Yaz nüfusu kadar olmasa da sonbahar ve kış nüfusu da bir hayli artacağa benziyor. Bu da onlar için yeni masraf demek.
Bakalım bu önemli sorun nasıl çözülecek!..
Avrupa’dan yeni önlemler gelebilir
Korona salgını, Avrupa’yı kasıp kavuruyor. İkinci dalga korkusu, sıkı önlemler getirmeye başladı.
Peki, bu önlemler bizi de etkileler mi?..
Gelen duyumlar, alınan ya da alınacak önlemlerin sadece bizi değil, turizm odaklı tüm ülkeleri etkileyeceği yönünde.
Eğitim yaşam içindir ama maalesef bunu hâlâ anlayabilmiş değiliz!
Pandemi süreci bile bu alışkanlığımızı değiştiremedi.
Günde 500 soru çözen öğrenciler iki yumurta kırıp karnını doyuramıyor, ellerinde koca koca üniversite diploması olan gençlerin elinden hiçbir şey gelmiyor.
Eğitim sistemimiz yaşamdan o kadar kopuk ki üretmeyi, sorun çözmeyi, kaynak yaratmayı, verimli ve keyifli zaman geçirmeyi, kısacası yaşam kalitemizi yükseltmeyi asla öğretmiyor.
Öğretir gibi yapanlar ise bunu sürdürülebilir bir yaşam biçimi haline getiremiyor!..
Örgün eğitimde ciddi sorunlarımız vardı. Pandemi nedeniyle, uzaktan ve hibrit eğitime yöneldik değişen hiçbir şey olmadı.
En çok konuşulan ve üzerinde durulan konu 8 ve 12’ler yani lise ve üniversite sınavına hazırlananlar.
Bütün dünyayı kasıp kavuran pandemi riski, ne öğrencilerin ne de öğretmen ve velilerin umurunda! Deli gibi sınavlara hazırlanmaya devam ediyorlar. Hem de yüz yüze ve gün boyu.
Adana’yı görmeden, Adana’yı yaşamadan, Adana’nın dinamiklerini bilmeden Anadolu Kaplanları’ndan söz etmek mümkün değil!
Kaplanlar kaplan değilken o kaplandı. Çukurova’nın, tarımın, sanayinin, kültürün, kebabın ve en önemlisi de bölgesel eğitimin başkentiydi.
Çukurova Üniversitesi, kampüsüyle, öğretim kadrosu ve araştırmalarıyla, dünya standartlarında bir üniversitemiz. Çölde vaha gibi, bozkırda cennet yaratıldı. O yetmedi, Akdeniz, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki onlarca üniversitenin kuruluşuna öncülük etti. Akılla, bilimle, Ar-Ge ile bölgesel kalkınmanın lokomotifi oldu.
Eski ve Yeni Adana, dün ile bugünün, eskiyle yeninin, yoksullukla zenginliğin, gelenekle inovasyonun, milli değerler ile çağdaşlığın bir arada harmanlandığı yaşam dolu bir kentimiz...
O bir Kaplanlar Kaplanı ama korku salan değil, koruyan, kollayan, paylaşan bir Kaplan!..
Sıra onlarda mı?
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, “İnşallah mümkün olan en kısa sürede, diğer eğitim öğretim kademelerinde olduğu gibi