Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Yazının başlığı, Prof. Dr. Hikmet Özdemir’in yeni kitabının adı. Özdemir, önemli tarihçilerimizden biri. Atatürk üzerine yüzlerce araştırması ve onlarca kitabı var. Halen TBMM Parlamento Tarihi Araştırma Grubu Koordinatörü ve editörü. Harp Akademileri’nde ve Harp Okulları’nda da dersler veriyor.
Her kitabında yakın tarihimizin farklı yönlerini okuyucularıyla paylaşıyor. Yazdığı her satır, hurafelere değil, belgelere dayalı.
Kitapta değişik konularda, değişik analizler var. Bernard Lewis’ten Celal Bayar’a, Afet İnan’dan Akseki Hoca’ya kadar. 1951’de Diyanet İşleri Başkanı iken vefat eden Ahmet Hamdi Akseki Hoca’nın hazırladığı stratejik rapor da bunlardan biri. Din eğitimi ve din adamları konusunda öylesine çarpıcı tespitleri var ki, sanki bugünü anlatıyor:
Söz din derslerine geldiğinde bakın ne diyor:
“Bu dersler şunu da öğretecektir ki, bir Müslümanın tembel ve uyuşuk olması; dinini iyi bilmediğinden, Müslümanlık kendisine iyi anlatılamamış olmasındandır. Çünkü Müslümanlık, tembelliğin, uyuşukluğun, bilgisizliğin, ahlaksızlığın ve hayasızlığın gerçekten düşmanı olan bir hayat, bir canlılık ve fazilet dinidir.”
Akseki Hoca, çuvaldızını kendilerine batırmaktan da geri durmuyor:
“...Bugün memleketin birçok yerinde hakiki ve münevver bir din adamı bulmak şöyle dursun, camilerde mihraba geçerek halka namaz kıldıracak, minbere çıkıp hutbe okuyacak bir imam hatip bile bulunmamaktadır. Hatta bazı köylerimizde, ölenlerin teçhiz ve tekfiniyle ebedi istirahatgâhlarına tevdi gibi en basit dini vazifeyi ifa edecek kimseler dahi bulunmamakta ve cenazeleri kaldırılmadan günlerce ortada kalmakta olduğu senelerden beri bilinmekte ve görülmektedir... Diğer cihetten, bugün, birtakım batıl akide ve yalancı tarikatların sinsi sinsi ve fakat sistemli denecek surette memleketin her köşesinde yayılmak ve üremekte olduğu da bir vakıadır. Gittikçe çoğalan ve din namına uydurdukları birtakım hurafelerle köylü ve şehirliyi istismar eden, saf halkımızın arasına tefrikalar sokan, karıyı kocasından ayıran, bu munzır unsurların tesirlerini önleyebilmek için de, her şeyden evvel esaslı din terbiyesi ve bilgisi almış, müspet ilimlerle de mücehhez kudretli din adamlarına, münevver vaizlere şiddetle ihtiyacımız vardır.”
Akseki Hoca, din adamlarını Milli Eğitim’in değil Diyanet’in yetiştirmesini savunuyor. Bu da Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nu delme anlamına geldiği için ilgi görmüyor. Askeri eğitimin de aynı yasanın kapsamında olduğunu ama daha sonra zorunluluk nedeniyle ayrıldığını örnek gösteriyor. Din eğitimi ve din adamı yetiştirme konusu, görünen o ki dün de sorundu, bugün de. Bu gidişle yarın da olacak gibi. Keşke salim bir kafayla, devrim yasalarının altını oymadan yeni çözümler üretilebilseydi...

İki farklı Atatürk
İşte kitaptan başka bir anekdot:
“İki Mustafa Kemal var. Ben Mustafa Kemal, Biz Mustafa Kemal. Ben Mustafa Kemal, şu karşınızdaki geçici adam. Onu yarın üç sene sonra, beş sene sonra öldüğü vakit, götürüp toprağa ve unutmaya terk edeceksiniz. Bu fani Mustafa Kemal. Bir de ikinci Mustafa Kemal var. O ben değilim, sizsiniz. O ölmez. O mekteplerde arkamızdan dalga dalga gelen yeni nesillere ders veren hocalar zümresi. Ordumuzu yetiştiren zabitler zümresi. Ellerinde kalemlerle gazetelerde, mecmualarda, kitaplarda, memleket ihtiyaçlarını anlatan, memleket davalarını müdafaa eden muharrirler, memurlarımız, bütün ilim, irfan, sanat zümreleri. Bu ikinci Mustafa Kemal, elimdeki bayrağı benden sonra yere düşürmeyecek. Onu nesilden nesile emanet ederek daima elinde tutacak ve istikbale götürecek.”
Atatürk’ü Yeniden Düşünmek (Remzi Kitabevi, 207 s., 10 YTL)
Özetin özeti: Atatürk’ü hiç uzakta aramayın. O sizsiniz ve bayrak elinizde. Onu istikbale en şekilde taşımak da en kutsal göreviniz...
Bizim Mucitler’in Marmara Finali bugün Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi’nde. Müthiş projeler var. Biraz uykusuz kalmaya değer.