Başbakan Erdoğan, öğrencileri dershanelere gitmeye zorunlu kılan eğitim sistemini garabet olarak nitelendirmiş. “Öğrenci en güçlü liseden, fen lisesinden, anadolu lisesinden mezun oluyor, o bile üniversite hazırlık kursuna gidiyor. Bu bir garabet. Bundan ülkemin kurtulması lazım, milletçe kurtulmamız lazım” demiş.
Hayret ki hayret!
Sanki bu sözleri söyleyen Başbakan değil, muhalefet lideri. Sanki dershaneye giden öğrenci sayısı, onun zamanın da ikiye katlanmadı, sanki gözbebeği Hüseyin Çelik’in adı Dershaneler Bakanı’na çıkmadı.
Başbakan bu söylemiyle ya hepimizi enayi yerine koyuyor ya da gerçekten olandan bitenden haberi yok.
Başbakan Erdoğan, medarı iftiharı Çelik’i çağırıp da bir sorsa. Öğrenciler daha önce kaç yaşında dershaneye başlıyordu, şimdi kaç yaşında gidiyorlar? Veliler daha önce dershanelere ne kadar para ödüyordu, şimdi ne kadar harcıyorlar?
En önemlisi de ortada düzeltilecek bir garabet vardı da son beş yılda dershaneleri daha da güçlendirmenin ötesinde ne yaptılar?..
Başbakan diyor ki:
“Öyle bir sistem var ki öğrenci okulda öğrendiği bilgiden imtihan edilmiyor, onun dışında farklı bilgiden soru soruluyor. Bu bilgiyi kim veriyor? Üniversiteye hazırlık kursu veriyor..”
Görünen o ki, bu konuda birileri Başbakan Erdoğan’ı fena halde işletmiş. Çünkü çok iyi biliyoruz ki, üniversite giriş sınavında, müfredattakiler dışında kesinlikle soru sorulmuyor. Ama yine de muhatabınız Başbakan ve onun söylediklerini yalanlamak durumunda kalıyorsanız, bilinenleri bir kez daha doğrulama gereği hissediyorsunuz.
ÖSYM’yi aradım. Başbakan’ın iddia ettiği gibi, okulda öğretilenlerin dışında soru sorulup sorulmadığını sordum. “Kesinlikle sorulmuyor” dediler.
O halde Başbakan’a bu bilgiyi kim verdi? İşte asıl garabet olan bu galiba.
Bu arada tıpkı ÖSS gibi, OKS ve SBS’de de kesinlikle müfredat dışı soru sorulmuyor. Bunu da Başbakan Erdoğan’a özellikle hatırlatırız.
Peki, öğrenci dershaneye niye gidiyor?
Erdoğan’ın bu sorunun cevabını bulması için uzağa gitmesine hiç gerek yok. Bu konunun uzmanı, Dershaneler Bakanı Çelik hemen yanı başında!..
Hani çok güçlüydünüz!
Başbakan Erdoğan, sözü dershanelerin kapatılmasına da getirerek “Şimdi bunu kaldırmaya kalktığınız zaman acaba hangi bariyerlerle karşı karşıya kalacaksınız? Bunlar kalkacak ama milletçe buna karşı mücadele vermemiz gerekiyor. Biz akıl, insaf, izan sahibi olanları bu noktada dayanışmaya, desteğe devam ediyoruz. Bu belki birilerinin çıkarına, menfaatine ters düşebilir ama milletin menfaatine uygun düşecektir” dedi.
Hani her şey bir yana, Başbakan Erdoğan’ın ilk defa bir şeyden tırstığını gördüm. Yargıya, orduya, üniversiteye, medyaya, işçiye, çiftçiye, patronlara, muhalefete hemen herkese hodri meydan çeken Erdoğan, dershaneler konusunda önüne çıkacak bariyerlerden korkuyor. Garip, hem de çok garip!..
Yazının başında dile getirdiğim görüşü maalesef bir kez daha hatırlatmak zorunda kalacağım:
Başbakan ya bizimle kafa buluyor. Ya da kendisi eğitimin çok uzağında.
En masum durum tespiti ise şu: Çelik, toplumu olduğu gibi, Başbakan’ını da ayakta uyutuyor!..
Peki dershaneler kapatılamaz mı? Dershanelere olan bağımlılık ortadan kaldırılamaz mı? Elbette her ikisi de yapılır. Ama zaman içerisinde. AKP, 5 yıl önce bu işe el atsaydı, bugünkü yakınmalar belki de hiç olmazdı. Ama tam aksini yaptı. Dershanelere tam gaz destek verdi.
Dershane sektörüne kimilerine göre her yıl 8-10 milyar dolar para akıyor. Sonuçta da ne eğitimin kalitesi yükseliyor ne de fazladan bir öğrenci anadolu liselerine ya da üniversiteye giriyor. Yani kazanan tek taraf hep dershaneler oluyor. Oysa aynı kaynaklar eğitimin iyileştirilmesi ve yeni okullar açılması için harcansaydı, muhtemeldir ki bu sınavlara, dershanelere ve bu eziyete hiç gerek kalmazdı.
Dershaneler, istihdam olanağı sağlayan, vergi veren, öğrencileri sokaktan kurtaran önemli eğitim kurumları. Ama sağladıkları yarar, götürülerinin yanında devede kulak kalıyor.
Özetin özeti: Başbakan’ın donanımı ve gücü, eğer diğer konularda da dershanelerdeki gibi ise yandık.