Başbakan Erdoğan, kendi ismini taşıyan Rize’deki üniversitede, hocalara cesur olun dedi. Galileo örneğini vererek, tek başınıza kalsanız da, en ağır cezalara maruz kalsanız da doğru söylemeye devam edin şeklinde konuştu.
Bu temenninin altına kim imza atmaz ki? Kendisini, bu konuda, canı gönülden destekliyor ve bilim insanlarımızı, konuşmaya davet ediyoruz. Yoksa, tarihe korkak ve donanımsız olarak geçecekler.
Peki bilim insanlarımız korkak ve donanımsızlar mı?
Kesinlikle öyle olduklarını sanmıyoruz. Tam aksini ispatlayacak on binlerce örnek bulunabilir.
Ama gözden kaçan önemli bir nokta var. Onlar politikacılar gibi hırçın değiller. Narin bir çiçek misali, yeşermeleri, büyümeleri ve ürün verir hale gelmeleri için çok uygun koşulların olması gerekir.
Konuş deyince konuşmazlar. Konuşmaya başladıklarında da sus deyince susmazlar.
Ve onlar olmadan, yani bilimde ve teknolojide yol kat etmeden, bin defa da seçim kazansanız, dünyanın en başarılı ve en çalışkan lideri de olsanız, ülkenizi dünya birinci ligine çıkartamazsınız...
Bu yüzden, politikacıların bilim insanlarına küsme ve onları aşağılama lüksü olmadığı gibi, üniversitelerin de politikacıları hizaya getirme gibi yeni misyonlar edinmemeleri gerekir...
Doğrular ve yanlışlar?
Bilim insanlarımız, zoru başarıyor. Dünya bilimine katkı sıralamasında 29’uncu sıradan 17’nci sıraya indiler. Çok daha iyi noktalara da getirebilirler. İlk 10 olmasa da, ilk 15’e girebiliriz. Ama onun için köteğe değil, desteğe ihtiyaçları var...
Başbakan Erdoğan, hocalara, konuşun diyor. Keşke konuşsalar. Özellikle de eğitim konusunda. Aslında her şey ortada, konuşmaya da gerek yok. Eğitimde bu kadar hatayı kim yapıyor, onların hesabını sorsa yeter de artar...
* Kendisini 2013’te dershaneler kapanır diye kim yanılttı?
* Serbest kıyafet konusunu kim bu noktaya getirdi?
* FATİH Projesi ne oldu?
* Sınavlar kalkacak dedikçe, sınav sayısını kim artırıyor?
* 12 Eylül’ün tüm izleri silinecek dedikçe YÖK nasıl güçlendi?
* 10 yılda neden 5 Milli Eğitim Bakanı değişti?
* Katsayılar kalktı ne değişti?
* Okulların açılmasına sayılı günler kala öğretmen atamaları hala niye yapılmadı?
Eğitimdeki zikzakları yazmaya devam etsek, değil bu köşe, gazetenin tamamı yetmez.
Bütün bunları Başbakan Erdoğan’ın eğitim konusundaki samimiyetine inandığımız için yazıyoruz.
Daha iyisini istediği için eğitim bütçesini en iyi düzeye getirdi, başarılı bulmadığı için 5 bakan değiştirdi. Daha da önemlisi, neredeyse hiçbir başbakanın yapmadığı kadar eğitime kafa yoruyor.
Sonuç çok iyi olmasa da, eğer bu iyi niyet, doğru değerlendirilir ve iyi kanalize edilirse, zararın neresinden dönülürse, kar noktasına gelinebilir!..
Bu yanlışa dur deyin
Birkaç gündür gazete ve televizyonlar, çarşaf çarşaf yeni SBS’yi anlatıyor?
Karmaşık, hem de öylesine karmaşık ki, anlayan varsa ne olur bize de anlatsın!
Eğitim adına bir cinayet işleniyor diyenler var...
Milyonlarca öğrenciyi derinden etkileyecek olan böylesi sınav sistemlerinin uygulanabilir, sürdürülebilir, en önemlisi de adil olması gerekir.
Ve bir o kadar önemli olan da, sıfırdan başlıyor olması, olmazsa olmaz kuralların başında gelir.
Yani maç ortasında kural değişmez!
Peki bu yeni sistem, bu özelliklerin hangisini taşıyor?
Maalesef hiçbirini.
Görünen o ki bakan Avcı, daha önce yapılanları ne araştırmış ne de araştırdıysa ders almış.
Bu yüzden, eğitimde yeni bir maceraya daha hazır olun...
Bilim insanları, işte bu noktada konuşmaya başlamalılar. Hem de hemen.
Sayıları 100’e yaklaşan eğitim fakültelerinin kaçından bu konuda görüş alındı? Kaçı bu konuda ne düşünüyor? Kaçı, dün yapılan yanlışların muhasebesini yaptı?
Bu ülke de, bu çocuklar da, bu öğretim kurumları da hepimizin.
Bu yüzden kırgınlıkları, kızgınlıkları bir kenara bırakıp, çocuklarımızın geleceği için hep birlikte çözüm üretmek zorundayız...
Liselere giriş için öngörülen yeni sistemin zerre kadar uygulanabilirliği yok. Eğer ille de uygulayacağız denilirse de, uzun ömürlü olması mümkün değil.
Özetin özeti: Çocukların mutsuz olduğu bir evde huzuru yakalamak mümkün değil!..