Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Göreve geldiği günden beri YÖK ve rektörlerle görüşmeyen Cumhurbaşkanı Sezer, önceki gün Öğretim Üyeleri Derneği yöneticilerini kabul etti. Üniversitelerin sorunlarını onlarla konuştu. Peki ya devletin kurumları ve onların yöneticileri? Unut gitsin. Çankaya'nın üniversiteler konusunda bugüne kadar sergilediği tutum bu. YÖK'e muhalifsen Çankaya nezdinde itibarın var. Yok eğer muhalif değilsen belli ki YÖK'çüsün mantığı ile kara listedesin...
Böyle mantık olur mu? Böyle devlet yönetilir mi? Bir parti ya da dernek bu şekilde hareket etse, ayrımcılık yapıyor diye tefe koyulur. Ama ayrımcılığı yapan devletin en üst kademesi ise uzun uzun düşünmek gerekiyor.
YÖK'ü, Çankaya gibi hatta daha fazla eleştirenlerden biri de biziz. Yasasının da, başkanının da bir an önce değişmesi gerekiyor. Bunda hemfikiriz. Ama hukuk devletinde yasalar değişmediği sürece mevcutları kabullenmek gerekmez mi? Eğer öyle ise Cumhurbaşkanı'nın ayrımcılık yapması doğru mu?
Üniversite açılışlarında hep Demirel'i görüyoruz. Hala kendisini cumhurbaşkanı sanıyor. Ama üniversitelere kapısını kapatarak bu boşluğu yaratan Sezer'in ta kendisi değil mi? O gitse Demirel gidemeyecek. Ancak gitmiyor. Demirel'le üniversiteler arasındaki ilişki sıkı fıkı düzeye gelince de, Sezer üniversitelerden daha da uzaklaşıyor. Birileri bu ortamı özellikle yaratıyor. Herkes de işine böylesi geldiği için bu yanlış görüntü sürüp gidiyor...
Cumhurbaşkanı, YÖK'e ne kadar muhalif varsa bir bir YÖK üyeliğine atadı. Aradan aylar geçti. Hangisi ne yaptı? Sıfıra sıfır elde var sıfır. Bazı bakanlar gibi sızlanıp duruyorlar. Oysa Gürüz ve arkadaşlarının YÖK'teki toplam sayısı üçü, beşi geçmez. Diğerleri hep devletin görevlileri. Cumhurbaşkanı rektörler gibi onlarla da görüşmediği için, bu işten kazançlı çıkan hep Gürüz oluyor...
Çankaya'nın paralı diye vakıf üniversitelerine karşı olduğunu biliyoruz. Ancak bu durum, öğretim yılı açılırken devlet üniversitelerine kutlama mesajı gönderip, diğerlerine göndermemesini haklı çıkartmaz.
Öğretim Üyeleri Derneği Başkanı Kadir Erdin'e görüşmenin içeriğini sordum. Mükemmel geçti diyor. Biz sorunlarımızı anlattık o hak verdi, o görüşlerini anlattı biz hak verdik. Çok yararlı bir görüşme oldu memnuniyeti içerisinde. Peki somut olan ne var? Bir yaptırım söz konusu mu? Örneğin YÖK Başkanı'nı görevden alacak mı? Ya da YÖK Yasası'nın değişmesi için liderlere baskı yapacak mı?..
Erdin, detaya girmiyor. Bekleyin, güzel gelişmeler olacak diyor. Cumhurbaşkanlığı kontenjanından YÖK üyeliğine atanan muhalifler de ilk atandıklarında aynı temennide bulunuyorlardı. Ama aradan altı geçti. Hala değişen hiçbir şey yok...
Üniversitelerde yaşanan kriz, ülke genelinde yaşanan ekonomik krizden daha da vahim. Ekonominin düzlüğe çıkabileceği yönündeki umutlar, üniversitelerin düzelebileceğine ilişkin beklentiden daha fazla. Kadrolaşma, savurganlık, kıyım diz boyu. Akademik üretkenlik, paylaşım, demokratlık neredeyse hiç yok. İşte böyle bir ortamda pek çok hareketini gönülden desteklediğimiz Sezer'e her zamankinden daha fazla görev düşüyor!..

İstanbul Üniversitesi'nde rektörlük seçimine 10 gün kala 3. aday da ortaya çıktı. Arkadaşlarının isteği ile aday olduğunu belirten Kardiyoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Dinçer Uçak, amacının yetkileri azaltılmış düşük profilli bir rektörlük olduğunu söyledi. Uçak, yetki paylaşımı ve demokratik bir üniversiteden yana olduğunu belirterek seçildiği takdirde el ele yönetim anlayışını getireceğini kaydetti.