Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Bugün 23 Nisan, neşe doluyor insan. İlkokuldayken 23 Nisan'larda hep bu şarkıyı söylerdik. Hâlâ söyleniyor mu? Sanmam. Çünkü çocuklar da gençler de çok mutlu değil.
Eskiden daha mı mutluyduk? En azından daha yüksek moral değerlere sahiptik. En azından geleceğe daha bir umutla bakabiliyorduk...
Peki bugünün çocukları neden neşeli değil? Neden mutsuz? Neden gelecek endişesi içinde?
Bu konuda yüzlerce madde sıralanabilir. Ama sanki en önemlisi, çocukluklarını doya doya yaşayamıyorlar.
Sadece o kadar mı?
Hâlâ bebek ölümlerinde dünyada en ön sıralardayız.
Yeni doğan yüz binlerce çocuğumuzun nüfus kaydı bile yok.
Okulöncesi eğitimde Avrupa'nın en gerisindeyiz.
Anayasal bir zorunluluk olmasına rağmen, yüz binlerce, hatta milyonlarca çocuğumuz temel eğitim hakkından yararlanamıyor.
İyi okul bulmak, zorun da ötesinde, olanaksız gibi.
Anadolu liseleri, kolejler ve fen liseleri için SBS yarışı ilköğretim 3'üncü, 4'üncü sınıflara kadar indi.
Ekonomik durumu iyi olmayanların iyi eğitim alma hakkı her geçen gün azalıyor.
Mesleki eğitim can çekişir hale geldi.
Üniversiteyi kazanmak, mezun olmak, iş bulmak bir ömür törpüsü haline geldi...
Böylesi bir ortamda, dünyada çocuk bayramı olan tek ülke olsak ne olacak, olmasak ne olacak!
Yılda bir kez, birkaç dakikalığına, onları en önemli koltuklara oturtup gururlarını okşayarak neyi değiştirebileceğiz?
Bir parmak bal artık onları mutlu etmiyor. Daha fazlasını istiyorlar. Eğitimin de, yaşamın da, geleceğin de.
Ne olur onlar çocuk, çabuk unuturlar, o kadarına da akılları ermez deyip geçmeyin.
Her şeyin öylesine farkındalar ve miniminnacıkken öylesine derin yaralar alıyorlar ki, bir ömür boyu onun izlerini taşıyorlar. Bir bölümünün görüşlerini en azından bu gece Genç Bakış'ta izleyebilirsiniz. Kendileriyle yaptığımız röportajlarda öylesine çarpıcı sorular sorup yorumlar yapmışlar ki, şaşıp kaldık.
Bu yüzden, çocuklara karşı samimi olmak, onların devleti yönetenlerin umurunda olmadığını söylemek, galiba en dürüstçesi olur.
Merak ediyorum, bugün Başbakanlık koltuğuna oturacak çocuk Başbakan, gerçek Başbakan'a, "Siz ille de 3 çocuk yapın dediniz. Peki, onlar için ne yaptınız?" sorusunu soracak mı?..
Demokrasinin neresindeyiz?
Genç Bakış'ta bugün ilginç bir konuyu tartışacağız. Program ODTÜ'de. Ankara'nın demokrasi konusunda ne kadar samimi ve içten olduğunu sorgulayacağız. Meclis ve siyasi partiler ne kadar demokratik? Bu sorunun cevabını arayacağız.
Örneğin TBMM'de ne kadar konuşma özgürlüğü var? Alınan kararlar, çıkarılan yasalar, ne kadar demokratik yöntemlerle şekilleniyor? Liderlerin mi, yoksa milletvekillerinin mi dediği oluyor? Siyasi partiler özgürlüğün, çok sesliliğin, farklı görüşlerin mi, merkezi yoksa tek sesliliğin mi?
Eminim bu konuda söylenecek çok söz var. Özellikle de bugün. 23 Nisan'da, tam da TBMM'nin kurulduğu bir günde. Mustafa Kemal Meclis'i niye kurdu? Bugün hangi noktada?..
Farklı konuklarımız var. Meclis'teki tek başına muhalefetiyle iktidar partisinin şimşeklerini üzerine çeken ve okkalı bir dayak yiyen, eski TBMM Başkanvekili Kamer Genç, gereğinden fazla konuşunca AKP'de kapı önüne konulan Turhan Çömez ve MHP'den farklı bir ses Tuğrul Türkeş konuğumuz olacak. Ve elbette CHP'den de. O kadar çok isim var ki? O da sürpriz olsun.
Özetin özeti: Demokrasiyi ve çocukları ne kadar çok sevdiğimiz artık sözde kalmamalı...