Genç Bakış, bu hafta İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi’ndeydi. Parti kapatmalardan ekonomiye, hukuk devletinden özeleştirmelere kadar güncel olan hemen her şey konuşuldu.
Özal döneminde Adalet ve Milli Savunma Bakanlığı yapan Oltan Sungurlu, “Halk bir süre sonra ne kadar severse sevsin, liderlerden de, iktidarlardan da bıkıyor. ANAP’ın yok olması bu yüzden. Hiç kimse sonsuza kadar kalacağını zannetmesin” uyarısında bulundu. İstanbul Barosu eski Başkanı Turgut Kazan ise hukuk devletinin olmadığı yerde devlet kavramının zarar göreceğini hatırlatarak, “Yargıçlara dün saygı duyanlar, bugün de duymalılar” dedi. Ekonominin uzun süredir iyi gitmediğini söyleyen Bankalar Birliği eski Başkanı Aydın Ayaydın ise, iç siyasetteki gelişmelerin, global krize tuz biber ektiğine dikkat ekti.
En ilginç gelişme ise program boyunca öğrenciler ile benim aramda gerçekleşti. Yayın boyunca söz almak için mikrofon kapma yarışına giren ve bu yüzden yayın akışını zora sokan öğrencilere, sık sık ne olur artık sessiz olun uyarısında bulundum. Ama uğultular ve didişme azalacağına daha da arttı. Uyarılar, çare etmedi. “Bakın yayını kapatmak zorunda kalabilirim” ikazında bulununca da Yargıtay Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya’nın durumuna düştüm. Zaman zaman teknik açıdan yayın sıkıntıya girer gibi olsa da Dokuz Eylül’den mutlu sonla ayrılabildik. Darısı demokrasimizin başına... İşte bazı satırbaşları:
TURGUT KAZAN- Bir partinin kapatılması beni de üzer. Ama bu dava sürecinin de işlemesi gerek. Hukuk devletinde kimin haklı kimin haksız olduğuna yargı karar verir. Bu noktada tartışma öyle bir devrim yaratıyor ki? Adeta hukuka karşı harp açılmıştır. Hukuka harp edenler kazanırlarsa, Türkiye karanlığa gömülür.
- Watergate skandalında başkanın dinlemeler yaptığı anlaşıldı. Başsavcılık kayıtları istedi, Başkan Nixon, olayı örtbas etmedi. Federal mahkemeye gönderdi. Mahkeme duruma bakılacak öyle karar verilecek dedi. Başkan’ın yanında olanlar da “Bu bir hukuk darbesidir” demedi.
- Yüzde 47 oy alan parti kapatılmaz diye bir şey yok. Tam aksine, tehlike daha büyük deniliyor. Refah Partisi kararında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi yüksek oy almayı tehlike olarak görüyor. Yüzde 1’lik bir parti olsaydı, kapatılmazdı dedi.
- İddianamede Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün adının yer alması doğru mu? sorusu üzerine; “Eğer Dışişleri Bakanı iken odak olma fiilini gerçekleştirmişse, Anayasa Mahkemesi’nin Gül’ün söz ve eylemlerini iddianameye eklemesi ve siyasi yasak istemesi ceza hukukuna aykırı değil.
- Laikliğe aykırı fiillerin odağı olması halinde partilerin kapatılacağı AKP’nin uzun uzun tartıştığı, özgürleşme, sivil anayasa diye sunduğu metinde yazıyor. Ama AKP bizi kapatmazsınız diyor. DTP’yi kapatın diyor. Bu çifte standarttır.
OLTAN SUNGURLU:- Devlet demek, hukuk demek. Anayasa’da Türkiye demokratik, laik bir hukuk devletidir yazıyor. Biz hep demokratik laik diyoruz. Ama hukuk devletinden ancak böyle dar zamanlarda bahsediyoruz.
- Hukuk olmasa devlet olmaz.
Herkes hukuka uymalı. Şahıslar olduğu gibi devlet de hukuku ihlal ediyor.
- “Dava devam ederken anaysa değişikliği yapılması doğru olur mu?” sorusu üzerine;
Örneğin davalar devam ederken af kanunu çıkabiliyor. Ama burada bir farklılık var. Hukuken bir manisi yok. Ama etik değil. O zaman her iktidar kendisine göre kanun çıkarır.
- Temenni edelim ki böyle bir anayasa değişikliğine gerek kalmadan bu problem çözülür. Yoksa ister istemez insanların adalet duygusu rencide olur. Bu doğru bir şey değil. Bu yasa değişirse ileride laikliğe açıkça aykırı eylemleri olan bir parti çıkarsa ne yapılacak?
- Hiçbir siyasi partinin devamlı iktidarda olma şansı yoktur. Anavatan çok da iyi olsaydı devam etmezdi ama ne oldu adeta yok oldu. Partiler toplumdaki yeni şeylere ayak uyduramıyorsa tabii geri gidecek. Biz Turgut Özal’da kaldık. Yeni nesillerin, yeni fikirler getirmesi gerek. Özal yaşasaydı kendini on defa değiştirirdi.
AYDIN AYAYDIN:- ABD’de yaşanan kriz tüm dünya borsalarını, dolayısıyla İMKB’yi de vurdu. Ama bizim ekonomi kırılgan olduğundan Avrupa nezle oldu, biz verem olduk.
- Türkiye hukuk devleti hukuk ne diyorsa o olacaktır. Anayasa belirtilen ne yazıyorsa o olacaktır. İnsanları ve piyasayı tedirgin edecek davranışlardan uzak durulmalı.
- Yabancı sermayeye ihtiyaç vardır. Cari açık yüksek. Bunu nasıl kapatacağız? Ya üretimi arttıracak ya da döviz girişini sağlayacağız. Ama bu iç siyasetteki gelişmeler yabancı sermaye girişini etkiledi. Girişte azalma olduğu gibi hatta yabancı sermaye çıkarmaya başladı. Bu en tehlikelisidir.
- İşsizlik ve cari açık iktidarların baş belasıdır. Dikkat etmezlerse ayakta durmaları zor.
- Milli gelir hesaplama yöntemi değiştirildi. Bu yüzden yüzde 4.5 büyüme çıktı. Eskiye göre hesaplarsa büyüme yüzde 4 çıkacaktır. Bu tür hesaplar sonucu farklılaştırıyor.
- Türkiye’de bankacılık sektörü yüzde 50 yabancıların eline geçmiştir. Geçenlerde BDDK Başkanı; “Ben günün birinde BDDK’nın başında Mr. Bilmem Kim diye birinin olmasını istemiyorum diyor ama aynı başkan bankaların yabancılara satılmasının altına imza atmaktan çekinmiyor.
- İnşallah hiçbir parti kapatılmaz ama diyelim ki AKP kapatıldı ya da Başbakan’ a siyaset yasağı getirildi. O zaman siyasi yasaklı kişi tekrar milletvekili seçilebilir, meclise girebilir ve Cumhurbaşkanı ona hükümeti kurma görevi verebilir. Yani Recep Tayip Erdoğan yeniden başbakan olabilir. Anayasa’nın 69. maddesine göre buna bir engel yoktur. Yasaklı siyasetçiler bağımsız milletvekili olarak meclise girebilir. Ama etik olmaz
Özetin özeti: Dokuz Eylül öğrencileri iyiydi. Hem de çok iyi!