A Milli Futbol Takımımız, sadece bize değil bütün dünyaya, son saniyeye kadar asla ümidin yitirilmemesi gerektiğini bir kez daha hatırlattı. Hem de birkaç defa.
Bu hepimize ders olmalı. Daha hayatın başındayken gelecekten umut kesenlere, bir sınavı kötü gitti diye tüm öğretim yılını gözden çıkaranlara, ilk işinde başarısız olup bütün dünyası yıkılanlara ve farklı gerekçelerle dünyadan elini eteğini çekenlere, hayata yeniden başlamak için son milli maçlarımızdan daha büyük bir referans olamaz.
Her şey bitti dediğimiz anlarda maç yeniden başladı. Saatlerin, dakikaların tükendiği, saniyelerin sayıldığı anlarda bile umudu yitirmemek, maça, hayata, geleceğe, iyiye, güzele asılmak için artık önümüzde şanlı örnekler var.
Zaman mı var ki diyenlere İsviçre, Çek Cumhuriyeti ve Hırvatistan maçlarını örnek göstereceğiz. Onların zamanı var mıydı ki, o büyük zaferleri kazandılar diyeceğiz.
Son Avrupa Futbol Şampiyonası ve Türk Milli Takımı, dünyaya sadece futbol dersi vermedi. Beraberinde öylesine farklılıklar yarattı ki, dünyanın kafasındaki Türk imajını önemli ölçüde değiştirdi.
Dünya dil literatürüne yeni bir deyim kazandırdık. Bunun adı “Türk mucizesi”. Artık dünyanın neresinde olursanız olun, konu ne olursa olsun, zamanın bitip tükendiği, umutların örselendiği, futbolcuların, çalışanların, öğrencilerin, hemen herkesin, iş işten geçti, her şey bitti, demek ki buraya kadarmış dediği anlarda, birileri onlara “Türk mucizesi“ni hatırlatacak, “Türk mucizesi”ni anlatacak.
Bak diyecekler, 2008 Haziran’ında, Avrupa Futbol Şampiyonası’nda, Türk Milli Takımı, zamanın, umudun, her şeyin bitti denildiği anlarda yeniden doğdu. Hem de bir değil, birkaç defa. Onlarınki ne bir şanstı, ne bir tesadüftü, ne de bir rakip hatasıydı. Kazanacaklarına olan inançları öylesine güçlüydü ki, 90 dakikanın, 120 dakikanın bitip saniyelerin sayıldığı, hem de gol yiyip morallerinin yerle bir olmasının beklendiği anlarda bile mücadele hırslarını ve kazanmaya yönelik inançlarını yitirmediler. Onun için haydi yola devam diyecekler.
Saniyeler, bugüne kadar basketbol maçları için çok önemliydi. Ama, son Hırvatistan maçı gösterdi ki, futbolda da artık saniyeler altın değerinde. Bir dakika içinde gol yiyip tüm umutlarınızı yitirme noktasına gelebildiğiniz gibi, çukurdan çıkıp zafere de ulaşabilirsiniz.
Saniyelerin önemi
Türk Milli Takımı, saniyelerin önemini Dünya Kupası’nda da göstermişti ama bu kadar görkemli değildi. Hatırlayacaksınız, maçın başlamasıyla birlikte, daha bir dakika dolmadan rakip ağları havalandırmış ve şampiyonanın en erken atılan golünü tarih sayfalarına yazmıştık. Şimdi de yine bir başka şampiyonanın en son atılan golünü yine tarihin bir başka sayfasına altın harflerle yazdırdık.
Türkiye, futbolda gerçekleştirdiği mucizeleri, siyasette, ekonomide, eğitimde, bilimde ve yaşamın diğer tüm alanlarda da rahatlıkla gerçekleştirebilir. İnsanlar ve ülkeler, bileşik kaplar gibidir. Bir alanda neyse, diğer alanlarda da odur. Futbolda bunu başardıysak, diğer alanlarda da başarırız. Tıpkı diğer tüm olumsuzluklarda olduğu gibi.
Biz, tarih boyunca bize dokunmayan bin yıl yaşasın diyen bir toplumuz. Ama Terim’in maçtan hemen sonra dediği gibi bize gol atana da atarız. Dokunana da dokunuruz.
AB’sinden, BM’sine, Dünya Bankası’ndan IMF’sine artık herkes Türkiye’ye farklı gözle bakacaktır.
Şampiyon olmaya yönelik inancımız her zamankinden çok daha fazla. Ama bugün gelinen nokta bile Türkiye için çok büyük anlam ifade ediyor.
Özetin özeti: Futbolcusundan teknik adamlarına, seyircisinden federasyona, gurbetçisinden ülkenin dört bir yanındaki vatandaşlarımıza kadar bu çorbada tuzu olan herkese canı gönülden teşekkürler. Türk mucizesini yaratanlar, onu canlı tutmayı da başarabilirler.