Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Türkiye gerçekten garip bir ülke. Hem de çok garip. Bütün yaz oturup öğretmen tayinlerini okullar açıldıktan sonra yapıyor diye Milli Eğitim Bakanlığı'nı eleştirirken, üniversitelerin de onlardan farklı olmadıkları ortaya çıktı.
Marmara Üniversitesi İletişim ve Diş Hekimliği fakültelerinde dersler yılbaşına kadar ertelendi. Gerekçesi de bir hayli komik. Fakülte binalarının depreme dayanıklılığı artırılacakmış. Peki neden bütün yaz oturuldu da şimdi tadilat yapılıyor sorusuna verilen cevap da Türkiye'nin içler acısı durumunu ortaya koyuyor.
İhale mayısta açılmış ancak usul hatası nedeniyle iptal edilmiş. Haziranda yeniden açılmış ve ancak sonuçlanmış. Anlaşılan o ki, ihaleyi açanların da, iptal edenlerin de öğrenciler umurunda değil. Bin tane gerekçe sıralanıyor ama hiçbiri de öğrencilerin üç ay sokakta kalmasını önlemiyor...
Bu arada Nişantaşı Kampüsü'nün birilerine peşkeş çekileceğine yönelik söylentiler de kulaktan kulağa yayılıyor. Tam bu aşamada iletişim fakültesi dekanının emekliye ayrılması, rektörün yurdışında bulunması, binaların boşaltılmasına yönelik yazılı bir emrin bulunmaması ve İTÜ'nün geçen yıl binaya sağlam raporu verdiğine ilişkin söylentiler, dedikodu kazanının daha da kaynamasına neden oluyor. Ama rektör yardımcıları bu konuda kararlı konuşuyorlar: Binalar, tadilattan sonra kesinlikle eğitim amaçlı kullanılacak...
5 bine yakın öğrencinin bu üç ay için başka binalarda öğrenim görmeleri konusunda da şimdilik olumlu bir gelişme söz konusu değil. Tadilatın ileriki tarihlere ertelenmesi konusunda da, ya bu arada deprem olursa sorumlusu kim olacak tedirginliği yaşanıyor...

Handan Gülyanar, 1992'de Marmara Üniversitesi'nden mezun oldu. 1996'da çok sevdiği anne mesleği öğretmenliğe başladı. Dünyalar onun olmuştu. Ama bu sevinci uzun sürmedi. 1998'de Antalya'ya 30 kilometre uzaklıktaki görev yaptığı okula giderken trafik kazası geçirdi. Omuriliği zedelendi ve göğüsten aşağısı felç oldu. Aylarca süren tedavi sonrasında durumunda iyileşme oldu. Ancak sol bacağındaki felç durumu hala devam ediyor. 2000 yılında psikolojik olarak ve yol uzaklığı nedeniyle Antalya içinde evine yakın bir okula tayin istedi. Bunun üzerine geçici olarak Eğitim Araçları Müdürlüğü'nde görevlendirildi.
Ama bu yıl tekrar 30 kilometre uzaklıktaki, o giderken kaza geçirdiği okula yeniden gönderildi. Her ne kadar fiziki ve ruhsal yönden zorlansa da görev kutsaldır diyerek yeniden işbaşı yaptı. Bundan sonrasını kendisinden dinleyelim:
"Çok isteyerek yaptığım kutsal mesleğimi devam ettirmek en büyük dileğimdir. Ancak sol bacağımı kullanamamdan dolayı alafranga WC olmadığı için tuvalet problemim ve ulaşım zorluğu yüzünden sıkıntı içindeyim. Evime yakın bir okula tayinim konusunda ailem gibi saydığım Milli Eğitim Bakanlığı'ndan ve ona bağlı bulunan Antalya Milli Eğitim Müdürlüğü'nden maalesef bir yardım göremedim. Sürekli oyalanıyorum. Bu ilgisizlik, beni en çok üzen ve yaşadıklarımın üzerine yeni çaresizlikler ekleyen bir durumdur..."
Özetin özeti: Türkiye niye adam olmuyor diyenler için işte iki somut örnek. Bu yönetenlerle nasıl olsun ki!..