22 üniversitedeki rektörlük seçimi, büyük bir olgunluk içerisinde geçti. Tahmin edildiği gibi, kimi adaylar, rektör olsalar da, umduklarını bulamadılar. Kimileri de emeklerinin karşılığını fazlasıyla aldılar. Şimdi gözler YÖK ve Çankaya’da. Atacakları her adım dikkatle izleniyor. Bu yüzden, sandığın işaret ettiği adayların dışında farklı arayış içine girmeleri, bulundukları makamı yıpratmanın ötesinde bir işe yaramaz.
Daha önceki dönemlerde sandığa aykırı rektör atamaları geçekleşmedi mi? Elbette gerçekleşti. Ama o zaman öküzün altında buzağı aramayanlar şimdi kılık kırk yaracaklar. YÖK’teki yeni yapılanmaya bakıldığında haksız da sayılmazlar.
YÖK ve Çankaya, kendilerine yönelik tartışmaların zaman içerisinde kesilmesini istiyorsa, bu süreçten güven erozyonunun şiddetini daha da artıracak şekilde değil, güçlenerek çıkmalıdır. Böylesi bir durum, hem onlar için hem de üniversiteler ve ülkemizin için en hayırlısı olur.
Bu arada, bilmediğimiz nedenlerle elenmesi gereken adaylar elbette çıkabilir. İşte o zaman, şeffaf yönetim vaat edenlerin bunun gerekçelerini mutlaka açıklamaları gerekir. Geçen dönemde Sezer, Gürüz ve Teziç’in eleştirilme nedenlerinin en başında bu geliyordu.
Bugün karne, yarın sınav
İlk ve orta dereceli okulların çok önemli bir kısmı geçen hafta tatile girdi. Bir kısmı da dün. Ama öylesine hantal bir Milli Eğitim Bakanlığımız var ki, Sınıf Geçme Yönetmeliği’ni, okulların tatile girmesinden ancak bir gün önce yayımlayabildi. Bu yüzden tüm eğitim takvimi altüst oldu, karneler değişti, öğretmenlerin tatili suya düştü, veli ve öğrencilerin iki ayağı bir pabuca girdi.
Daha da önemlisi, bir yıl içinde başarılamayan dersler için bir haftalık süre verilip haydi sınava denildi. En komiği de bazı yabancı okullarda gerçekleşti. Karneler dün verildi. Sınav tarihleri bugün belli oluyor. Sınavlar da yarın başlıyor. Ve bunun adına da eğitim deniyor.
Helal olsun Çelik ve ekibine. Türkiye onlar sayesinde bugünleri de gördü. Eğitimde vasatlık adına ne varsa hepsini tanıma olanağı buldu.
ÖSS puanları niye düştü?
ÖSS baraj puanları düştü diye zil takıp oynayanlar var. Neymiş, üniversiteye girmek daha kolay olacakmış. Oysa tam aksi olmalıydı. Baraj daha bir yükseltilsin ki kalite yükselsin. Olur mu hiç! Önümüzde seçim var. Ne kadar çok kişi üniversiteyi kazanırsa, o kadar iyi olur. Ya sonrası, o kimsenin umurunda değil.
Bugüne kadar 100 üzerinden 40 alanlar üniversiteye girebiliyordu. Şimdi bu çıta 10’a, 15’e kadar inecek. Ve bunun adı da eğitim olacak!..
Tabela üniversitelere böylesi öğrenciler bile fazla diyenleriniz çıkarsa onlara sözümüz yok. Ama o zaman, hiç olmazsa kamusal önemi olan doktorluk, yargıçlık, öğretmenlik gibi meslekler için yeterlik sınavı getirilsin. Yoksa, ileride mesleki yozlaşmanın ötesinde, önümüze çok ağır faturalar çıkabilir.
Öğretmen akademisi
Bu arada sevindirici olan, iş dünyasının eğitime olan ilgisinin giderek artması. İşte son örnek:
Garanti Bankası, 5 yıllık süreçte, 100 bin öğretmenin eğitilmesinin hedeflendiği proje için, 15 milyon YTL tutarında kaynak ayırdı. 2008-2009 eğitim yılında pilot uygulaması başlatılacak olan proje, 5 yıl içinde ülke çapında yaygınlaştırılacak. Tüm branşlardan öğretmenlerin gönüllülük esasına dayanarak ücretsiz katılabileceği proje için özel yetiştirilen eğitmenler, sınıf yönetimi, öğrenme ve öğretme teknikleri, değerlendirme gibi konularda eğitim verecek.
Garanti, “Öğretmenin Sınırı Yok” fikrinden hareketle isimlendirdiği projesiyle, Atatürk’ün çizdiği vizyon doğrultusunda, düşünme, sorgulama, yorumlama ve problem çözme yeteneği gelişmiş, demokratik değerlere dayanan, yeni fikirlere açık, sorumluluk duygusuna sahip, çağdaş değerleri benimseyen, farklı kültürleri içselleştirebilen, bilim ve teknoloji üretimine yatkın, risk alabilen, “ben” değil, “biz” diyebilen, üretken ve yaratıcı bilgi çağı insanlarının yetiştirilmesine destek vermeyi amaçlıyor.
Özetin özeti: Birileri bozuyor, birileri düzeltiyor. Türkiye yapboz tahtasına döndü...