Üniversiteler çok alıngan. Haklarında bir yazı yazdığınız zaman hop otur hop kalkıyorlar. Eminim ki bugünkü yazıya da tepki gösteren çok olacak. Ama bu tür konuları tartışma zamanı geldi de geçiyor...
Anaokulundan üniversiteye kadar hangi okul daha iyi arayışı bugüne kadar hep vardı. Bundan sonra da olacak. Bugün üniversiteleri ele alacağız. Ölçümüz: tüm dünyada kabul gören uluslararası bilimsel üretkenlik.
Doçent ve profesör olmak için aranılan şartların en başında; uluslararası alanda refere edilmiş makaleler gelir. Öğretim üyeleri için de, üniversiteler için de en yaygın prestij kaynağı, hakemli dergilerde yayımlanan ya da refere edilen yayınlardır...
Üniversiteler gibi ülkelerin dünya bilimine katkı sıralaması da bu yöntemle yapılıyor. Bilimsel üretkenlik sıralamasının Türkiye'de de önem kazanması, yeni gelişmeleri de beraberinde getirdi. Uluslararası yayın yapan öğretim üyeleri maddi ve manevi yönden desteklenmeye başlandı. Yayın sayısı fazla olan hocalar da tıpkı futbolcular gibi transfer edilir hale geldi.
ÖSS puanlarına bakıldığında en iyi öğrencileri Boğaziçi, ODTÜ ve İTÜ'ün aldığını görüyoruz. Peki en iyi hocalar da onlarda mı? Bir başka deyişle hocaların dünya klasmanındaki yerleri ne?
İşte bu konuda yapılan bir yayın taraması:
Söz konusu veriler 2000 yılına ait ve sadece iktisat ve işletme bölümlerine yönelik. Toplam 51 bilimsel makale SSCI'de (Social Sciences Citation İndex'de) yer almış. İşin enteresan yanı Boğaziçi Üniversitesi ilk 50 üniversite arasında yer almıyor.
İktisat ve İşletme bölümlerine yönelik bilim üretiminde Bilkent 27 makale ile ilk sırada yer alırken, Koç 11 yayınla ikinci, ODTÜ 3 yayınla üçüncü Ankara ve Sabancı ise 2'şer yayınla dördüncü sırada yer alıyor. Boğaziçi de dahil 51 üniversitenin ise bu alanda hiç yayını yok!
İktisat ve işletmede durum böyle de peki diğer alanlarda nasıl? Bir de ona göz atalım. Önce devlet üniversiteleri:
Üç türlü atıf endeksi var. SCI (Fen Bilimleri), SSCI (Sosyal Bilimler), AHCI (Güzel Sanatlar). İşte tıbbın da içinde yer aldığı SCI sıralamasında ilk 10. rakamlardan ilki öğretim üyesi, ikincisi de yayın sayısı:
Hacettepe (1237 / 894), İstanbul (1908 / 495), Ankara (1446 / 425), ODTÜ (672 / 380), İTÜ (847 / 396), Gazi (1212 / 277), Ege (1074 / 252), Dokuzeylül (745 / 181), Marmara (753 /172), Boğaziçi (364 / 143).
AHCI sıralamasında ise 6 eserle Boğaziçi ve Trakya ilk sırada yer alıyor. Onu 4'er yayınla ODTÜ, İTÜ ve Hacettepe izliyor. Ankara, Gazi, Selçuk, YTÜ'nün ise 1'er yayını var. Diğerlerinin ise hiç yok.
Özellere gelince: Bilkent her üç sıralamada da açık farkla önde. Hatta birçok devlet üniversitesinin de ilerisinde. 188 öğretim üyesine karşın SCI'de 188, SSCI'de 55, AHCI'de 15 makalesi var.
İlk 3'ler şöyle: SCI: Bilkent, Başkent, Koç
SSCI: Bilkent, Koç, Sabacı
AHCI: Bilkent, Başkent, üçüncü yok...
Genel yayın oranlarına bakıldığında ise 51 devlet üniversitesi toplam yayınların yüzde 93.88'ini gerçekleştirirken, 19 vakıf üniversitesi sadece 6.12'siyle yetindi. Hacettepe'nin yaptığı araştırmaya göre sadece kendi yayınları, tüm vakıf üniversitelerinin yaptığı yayın sayısının iki katından daha fazla.
Özetin özeti: Üniversitelerde 60 bin öğretim elamanı var. Uluslararası yayın ise 6 bin. Yani sadece yüzde 10'u uluslararası standartta üretken. YÖK üyeleri, rektörler ve geri kalanın 90'nın tamamına yakını ise anlaşılan bilim değil, laf üretiyor...