Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Üniversite önündeki yığılmanın en önemli nedenlerinden biri de hemen herkesin doktor, mühendis, yönetici olmak istemesi. Teknisyen, hemşire ya da sekreter olmak hiçbir zaman, hiç kimsenin öncelikli hedeflerinden değil. Ama sonunda, doktor olmak isteyen hemşireliğe, mühendis olmak isteyen teknisyenliğe, şef, müdür olmak isteyen de sekreterliğe razı oluyor,  ama onu da bulamıyor.
Tanımlanmış ve eğitimi yapılan meslek çeşitliliği, ileri ülkelerde 9-10 bin civarında. Bizdeyse 1000’i bile bulmuyor. Bu yüzden de belirli mesleklerdeki kalifiye eleman sayısında aşırı yığılma var. İhtiyaç duyulan günümüz mesleklerindeyse yetişmiş eleman yok gibi. Özellikle de ara insan gücünde...
Batılı ülkelerde yapılan araştırmalara göre, bir sınıfın en çok yarısı üniversiteye gitmeyi düşünüyor. Diğer yarısı ise oto tamircisi, kuaför, itfaiyeci, şoför, kasap, yardımcı sağlık personeli ya da benzeri mesleklere yöneleceğini ifade ediyor. Oysa bizde neredeyse tüm öğrencilerin hedefi daha ilköğretimden itibaren hep üniversite. Hem de en popüler meslekler. Oysa rakamlar çok acımasız. Okula başlayan 100 öğrenciden ancak 9’u üniversiteyi bitirebiliyor. İşte bu yüzden mesleki eğitim konusunda, gençlerimiz başta olmak üzere kamuoyunu çok iyi bilgilendirmemiz gerekiyor.
Doktor olmak için yola çıkıp hiçbir şey olamama yerine mutlu bir yardımcı sağlık personeli olabilirsiniz. Veya işsiz mühendisler kervanına katılmaktansa, iş güç sahibi mutlu bir teknisyenliği tercih edebilirsiniz. Ya da iyi bir kuaförün, oto tamircisinin, kameramanın, seramik ustasının iş bulma şansının, mühendisten çok daha fazla olduğunu göz önünde bulundurmalısınız...
Bütün bu varsayımları, elbirliğiyle, çok iyi anlatmalıyız. Yoksa üniversite önündeki yığılma azalacağına katlanarak artar. Bu yıl liseler mezun vermemesine rağmen ÖSS başvuruları 1 milyon 600 bini aştı. Üç beş yıl sonra iki milyona çıkarsa şaşırtıcı olmaz.
Peki bu aşamada, YÖK’ün öngörüleri çerçevesinde, üniversite kontenjanlarını artırmak bir çözüm yolu olabilir mi? Bugünkü yapılanmalarıyla evet demek çok zor. Dünyanın hemen her ülkesinde yükseköğrenim yeniden yapılanıyor. Dünün klasik meslekleri yerine bugünün aranan mesleklerine dönük eğitime ve araştırmaya yöneliyorlar. İşte bu yüzden, bizde de üniversite kontenjanları artırılmadan önce ciddi bir reorganizasyon, yani yeniden yapılanma gerekiyor. Yoksa, gençlere kısa süreli bir mutluluk yaşatmanın ötesine geçemeyiz.

Gerekçe haklı
İktidarın yeni üniversiteler açmasına, YÖK’ün de kontenjanları artırmasına çok sert tepki gösterenler var. Gerekçelerinde de haklılar. Ama yükseköğrenimdeki okullaşma oranımızın girmeye çalıştığımız AB’nin çok altında olduğunu da mutlaka göz önünde bulundurmalıyız. Yani yeni üniversitelere ve kontenjan artışına evet ama  şu koşulların gerçekleşmesi şartıyla:
-  Üniversiteler, bilişim çağı, gelişen sektörler ve istihdam fazlası yetişmiş insan gücü göz önünde bulundurularak yeniden yapılandırılmalıdır.
-  Yeni açılan üniversitelere daha fazla kaynak ve öğretim elemanı desteği sağlanmalıdır.
-  Meslek yüksekokulları, üniversitelerin hiç hoşlanmadıkları bir kambur olmaktan kurtarılarak kendi içlerinde özerk hale getirilmelidir. 
-  Üniversite-sanayi işbirliği çerçevesinde, sektörel destek sağlanmalıdır. 
-  En büyük sermayemiz olan gençlerimizi, donanımsız işgücü olarak değil, dünya standartlarında eğitim görmüş kalifiye elemanlar olarak ihraç kalemlerimizin ilk sırasına oturtmalıyız.
Özetin özeti: Üniversitelerimizi kısır tartışmaları bir yana bırakarak yeniden yapılandırma zamanı geldi de geçiyor. Bunu yapmadan geleceği yakalamak mümkün değil...
YÖK Başkanı’nın dün kafa karıştırmanın ötesinde bir işe yaramayacak önerilerine yönelik değerlendirmeyi de yarın sizlerle paylaşacağım.