TIR'la size geliyoruz kampanyası çerçevesinde İzmir'in sorunlarını anlatırken en önemli sıkıntılarından birinin de eğitim olduğunu dile getirmiş ve birçok semtte eğitim düzeyinin Doğu'dakinden daha geri olduğunu yazmıştık. Aslında bu sözleri biz değil kenti yönetenler söylüyordu. 221 bin okuma yazma bilmeyenin bulunduğunu bizzat vali açıkladı. Özgörkerler dışında İzmirli işadamlarının üniversiteye bugüne kadar bağışta bulunmadığını üniversite rektörleri söyledi. Durum böyleyken Bakan Bostancıoğlu açıklama göndermiş. İzmir'de eğitim adına her şey güllük gülistanlıkmış ama Abbas Güçlü gerçeklere aykırı yazılarıyla halkımızda olumsuzluk ve umutsuzluk yaratıyormuş. Dahası yazdıklarımız eğitime ve gazetemize hiçbir fayda sağlamıyormuş. Sonuç olarak ne istediğini ise açıklayarak onun seviyesine inmek istemiyorum. Sadece kendi kendisini nasıl yalanladığını ve eğitime bakış açısındaki çarpıklığı görmeniz açısından şu satırları birlikte okuyalım:
"İzmir Sağlık Müdürlüğü'nün araştırma verilerine göre İzmir ilinde 221 bin kişinin okuma yazma bilmediği saptanmıştır. Ancak bu kişilerin yüzde 99'unun kontrol altına alınamayan ve önceden belirlenemeyen iç göç nedeniyle kentin varoşlarına yerleştikleri, sorunun bu şekilde ortaya çıktığı tespit edilmiştir.
Bilindiği gibi İzmir çok yoğun göç alan illerimizden biridir. Her yıl yaklaşık 100 bin göç almaktadır. İlköğretimde ise okullaşma oranı yüzde 99'dur. Bu veriler değerlendirildiğinde okuma yazma sorununun İzmir ilinin eğitimdeki eksikliğinden kaynaklanmadığı anlaşılacaktır..."
Sorunun iç göç nedeniyle kaynaklandığını hepimiz biliyoruz. Önemli olan şu anda İzmir'de 221 bin okuma yazma bilmeyen var mı, yok mu? Okuma çağındaki binlerce öğrenci okula gidebiliyor mu? Gidemiyor mu?..
Bakan Bey'in de doğruladığı gibi ortada böyle bir sorun var. Ama Bakan diyor ki, bunlar göçle geldi. Yani onlar insan değiller mi? Onlar şimdi İzmirli sayılmıyorlar mı? Onların okuma yazma öğrenmeye hakları yok mu?..
Ayrıca bir paragraflık cümle içinde ikinci kez kendi kendini yalanlıyor. İkinci cümlesinde "önceden belirlenemeyen iç göç" ifadesini kullanırken bir sonraki cümlesinde "İzmir her yıl 100 bin göç almaktadır" diyor. Yani hem İzmir'e her yıl ne kadar insan göç ettiğinin bilinmediğini söylüyor hem de rakam veriyor!..
Milli Eğitim Bakanlığı'na düşen görev, hükümet desteğiyle yapabiliyorsa iç göçü önlemek, yok eğer çözemiyorsa da önlem almaktır. İzmir dönüşünde, Bakan Bey gibi mazeret arama yerine, yüreği sızlayan bir gazeteci olarak İzmir büromuz ve sivil toplum örgütleriyle görüşerek bu konuda neler yapabilirizi tartıştık. Sanıyorum önümüzdeki günlerde çok olumlu gelişmeler de olacak...
Bakan Bey, çevresindeki yağdanlıklardan kurtulup sık sık halkın içerisine girmeli. Sorunları yerinde görmeden çözüme kavuşturması mümkün değil.
Bakan koltuğuna oturduğunda eğitimle ilgilenip, koltuktan düştüğünde eğitimi unutan pek çok bakan gördük geçirdik. Yapamadıklarının faturasını hep başkalarına çıkardılar. Ama o onlara bir şey kazandırmadı. Çok şeyler götürdü. Şimdi isimlerini hatırlayan bile yok.
Özetin özeti: Eğitim sorunları lafla, mazeretle, şikayetle değil, icraatla çözülür. Çözün sorunları, sizi başımızın üstünde taşıyalım. Hem de hiç gocunmadan...