Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Levent Kırca için Son bir son değil taze bir başlangıç. Her ne kadar serde artistlik olsa da sinema yönetmenliği ve yapımcılığı onun için yeni bir serüven.
Tiyatro ve televizyondaki başarısını sinemada da gösterecek mi? Bunu hep birlikte göreceğiz.
Son, Vizontele gibi gişe düşünülerek yapılmış bir film değil. Her şeyden önce bu saptamayı yapmakta yarar var. Çünkü daha şimdiden kıyaslanmaya başladı bile...
Son'un artıları da, eksileri de fazlasıyla var. Dışarıdan oyuncu desteği almadan Hodri Meydan kadrosu ile yetinmeleri en büyük eksikleri. Oyuncular birer tiyatrocu olarak rollerinin hakkını fazlasıyla veriyorlar. Ama aynı rollerle daha bir özdeşleşenler bulunamaz mıydı? Kesinlikle bulunurdu. Bulunmalıydı da...
Örneğin Vizontele'deki bitirim rolü için Cem Yılmaz biçilmiş kaftandı. Sanki kendisini oynuyordu. Ama Son'daki benzer rolü oyanayan Hakan Altıner, performans açısından çok başarılı olmasına karşın o rolün adamı değil. Fazla ciddiydi. Dalavereci milletvekili rolüne çok daha iyi giderdi...
Film içinde film vardı. Ama film içindeki film öylesine hüsranla sonuçlandı ki, seyirci ister istemez etkilendi ve film biter bitmez kapıdan dışarı attı kendisini.
Bazı sahnelerde sıkıntı verecek şekilde ayrıntıya girildiği için film gereksiz yere uzamış. Eğer yönetmen Kırca değil de bir başkası olsaydı, makaslama olayı çok daha kolay olurdu. Filme de dinamizm gelirdi. Bu bizim de hep başımıza geliyor. Yazı uzun geldiğinde tek satırına dahi kıyamıyoruz. Ama makascı arkadaşlar bu işte artık uzmanlaştılar...
Filmin konusu; sinema dünyası. Yeşilçam'ın çilesini çeken figüranları ve eskilerle yeniler arasındaki çatışmayı irdeliyor. İçinde pek çok ciddi mesaj var. Sanki ders verir gibi. Her ne kadar Olacak O Kadar üslubundan uzaklaşılmaya çalışıldıysa da derin izler var.
Levent Kırca, her rolün üstesinden rahatlıkla gelebilecek starlardan birisi. Bunda hiç kuşku yok. Ama bizler onu hep güldürü sanatçısı olarak tanıdık. Filme giderken de gülmek için gittik. Tıpkı Yılmaz Erdoğan'a ve Cem Yılmaz'a gittiğimiz gibi. İşte hüsran bu noktada başlıyor. Film ne kadar başarılı olursa olsun güldürme yerine farklı mesajlar vermeyi yeğlediği için seyirciyi hayal kırıklığına uğratıyor.
Komik sahneler yok mu? Var var olmasına ama o kadar az ki!..
Çok emek verilmiş. Masraftan da kaçılmamış. Sanki Levent Kırca'nın Yeşilçam'a bir vefa borcu varmış ve onun için çekilmiş. Profesyonellikten çok duygusallık ağır basıyor.
Sinemayı seviyorsanız, gidip izlemelisiniz. Ama kendinizi kahkahalarla gülmeye koşullandırmadan.
Levent Kırca, Oya Başar, Atacan Arseven, Hakan Altıner, Sermin Hümeriç, Sümer Tilmaç, Ali Sürmeli, Metin Serezli ve diğer tüm sanatçıları canı gönülden kutluyoruz.
Kırca, sanattan kazandığını sanata yatırarak doğru olanı yaptı. Kendisinin de dediği gibi önemli olan yapmaktı. İsteyen alkışlar, isteyen eleştirir...
Özetin özeti: Yılmaz Erdoğan gibi Levent Kırca da ille de yönetmenlik yapacaksa kendi filmini değil başka filmleri yönetmeli. Böylelikle hem oynadığı, hem de yönettiği filmler çok daha fazla ses getirir...