Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Milli Eğitim Bakanlığı, liselerde sınıfta kalmayı adeta imkânsız hale getiriyor. İlköğretim okullarında ise zaten kalma yok gibi.
Peki, sınıf geçme neden bu kadar kolaylaştırılıyor? Çocuklarımızı çok düşündükleri için mi? Çağdaş eğitim yöntemleri bunu gerektirdiği için mi? Yoksa bu, yerel seçimler öncesinde çocukları sevindirmenin yeni bir yolu mu?
Bu konuda ortaya atılan daha pek çok ‘deli saçması’ var. Ama bunların hiçbiri gerçek neden değil. MEB resmen açıklamasa da asıl neden, sınıfların giderek kalabalıklaşması, okul sayısının yetersizliği ve Milli Eğitim’in öğrencilerden bir an önce kurtulma isteğidir.
Çünkü, MEB için her öğrenci çok önemli bir masraf kaynağı ve kaynaklar yetersiz. AKP’ye göre de bunun yolu, eğitime daha çok kaynak ayırmak değil, öğrencileri sistemin dışına itmek. Çelik ve ekibinden daha farklı bir yaklaşım olsaydı zaten şaşardım.
MEB, geçenlerde de okul binalarının artık kiralama yöntemiyle yapılacağını duyurdu.
MEB standart belirleyecek, yatırımcılar okul yapacak, daha sonra da devlet bunları uzun dönemli kiralayacakmış. Bu kadarına da artık pes doğrusu.
10-15 yıllık, bilemedin 20 yıllık kira bedeliyle o okullar rahatlıkla yapılabilecekse, neden uzun vadeli kredi bulunup da devlet kendi okullarını kendisi yapmıyor? Hani vatandaşa öneriyorlar ya, kira öder gibi ev sahibi olun diye, peki bunu okul yaparken neden düşünmüyorlar, anlamak mümkün değil.
Kaldı ki devlet okul, hastane, yol yapmayacak da ne yapacak! En temel görevleri bu değil mi? Daha da komiği her yıl yüz binlerce konut üreten TOKİ neden yılda bin okul yapmaz ki?
AKP iktidarı ya da başkaları, eğer eğitim konusunda ciddi bir yaklaşım içinde olsalardı, okul sorunu şimdiye kadar bin defa çözülürdü. Ama buna niyetleri yok.
Okulu kirala, öğrencileri neredeyse okula gelmeden mezun et, dershane sektörüne her yıl 8-10 milyar dolar akıt, sonra da bunun adına başarı de. Kasımpaşa ağzıyla, “Yemezler abi”.

Türkçeye aman dikkat!
Yeni sınıf geçme yönetmeliğinin son halini hafta içinde göreceğiz. Henüz imzadan çıkmamış. Benim en çok merak ettiğim Dil ve Anlatım dersinin durumu. Bilindiği gibi diğer dersleriniz iyi olsa da Dil ve Anlatımda ortalamanız 2.5’un altındaysa riske giriyorsunuz, üstündeyse ancak sorumlu olarak bir üst sınıfa geçebiliyorsunuz.
Oysa diğer dersler için bu baraj 2. Yeni yönetmeliğe göre de Dil ve Anlatım dersiniz iyiyse, 5 zayıfınız olsa da sınıfı geçiyorsunuz. Anadil eğitiminin ciddiye alınması açısından tutarlı bir çözüm yolu gibi gözüküyor. Ama uygulamada müthiş zafiyetler yaşanabiliyor. Örneğin, Türkçe öğretmenleri ali kıran baş kesen olabiliyorlar.
Elbette tüm Türkçe öğretmenleri aynı kefeye konulamaz ama bu konuda sıkıntı olduğunu da bilmeyen yok.
AKP iktidarı döneminde Türkçenin bu özel konumuna son vermek, istense de mümkün değil. İlle de yapacağız deseler bile çok sancılı olur. Bu yüzden belki daha farklı çıkış yolları geliştirilebilir. Örneğin, diğer tüm derslerinden başarılı olan öğrenciler, öğretmenler kurulu kararıyla yine sorumlu olarak bir üst sınıfa geçebilir. Atılma durumuna gelenlere de yeni haklar tanınabilir. Yoksa öğrencileri Türkçe düşmanı yapmanın ötesine geçilemez.
Dahası Türkçe, üniversitelerde de zorunlu ders. Türkçeden kaldınız mı yine işiniz zor, o dersi vermeden mezun olamıyorsunuz. Bu madalyonun bir yüzü. Ama daha vahimi, anadilimizi zoraki, not ve atılma korkusuyla öğretmeye çalışmamız. O da yetmiyor gibi üniversiteye kadar sürdürmemiz.
Oysa Türkçeyi yazma ve konuşma dili olarak mükemmel bir şekilde öğretme konusu ilköğretimde çözülmeli. Şu anda gelinen nokta ise ortada...
Özetin özeti: Eğitimde bir karar alınırken enine boyuna düşünmek gerekir. Özellikle de Türkçe konusunda...