Dünün saygın mesleklerinin en başında gelen öğretmenlik, bugün neden sıradan bir meslek haline geldi? Bu sorunun cevabını el birliği ile aramak zorundayız. Hem de hiç zaman yitirmeden...
Gelişmiş ülkelere bakıyoruz. Öğretmenlik hala en saygın mesleklerden biri. Hem statü hem de aldığı ücret açısından diğer mesleklerden hep bir adım daha önde.
Peki Türkiye'de neden bu hale geldi? Kabahatlisi kim? Tekrar eski saygın konumunu nasıl kazanır?..
Bu soruların cevabını bulmadan eğitimi, dolayısıyla ülkeyi refaha ve huzura kavuşturmak mümkün değil.
Atatürk, tüm bunları 70 yıl önce kafalara kazırcasına söyledi. Cephede kazanılan zaferlerin kalıcı olması için eğitim ordusunun da zafer kazanması gerektiğini defalarca vurguladı. "Eğer Cumhurreisi olmasaydım maarif vekili olmak isterdim" sözleriyle eğitime verdiği önemi ve özlemi ortaya koyarken, "Hayatta en hakiki mürşit ilimdir" derken de aslında modern Türkiye'nin hedeflerini ortaya koyuyordu.
Öğretmenlik onun için bir idealdi. Öğretmenler onun için geleceğin mimarlarıydı. Öğretmenler olmadan bir ulusun fikri hür, vicdanı hür konuma gelmesi olanaksızdı. İşte onun içindir ki "Milletleri kurtaranlar yalnız ve ancak muallimlerdir. Onlardır ki içtimai heyetleri hakiki milletler haline koyarlar" dedi.
Mustafa Kemal bugünün liderleri gibi öğretmenleri sadece Öğretmenler Günü'nde hatırlamazdı. Milli Mücadele'nin başlangıcından ölümüne kadar öğretmenler ve eğitim kurumları onun şahsında en müstesna yere sahiptiler.
Düşmanın kapıya dayandığı, top seslerinin Ankara'dan duyulduğu bir ortamda 15 / 21 Temmuz 1921'de Maarif Kongeresi'ni toplayıp ulusal eğitim meşalesini yaktı. 1924'te Tevhid - i Tedrisat yani eğitimde birlik yasasını çıkarttı. 1925'te bakanlık koltuğuna Türkiye Muallimler Birliği Genel Başkanı Mustafa Necati'yi getirdi. Aynı yıllarda devlet kesesinde milletvekiline maaş ödeyecek ödenek yokken yüzlerce genci öğretmen olsunlar diye yurtdışına gönderdi...
Bir de son 50 yılda olup bitenlere bakalım:
Önce her tarafa pıtırak gibi imam hatip lisesi açılarak öğretim birliği yasası çiğnendi, ardından öğretmen okulları siyasi partilerin arka bahçesi haline getirildi, sonra da öğretmen okulları bir bir kapatılarak, öğretmenlik bir uzmanlık mesleği olmaktan çıkartılıp herkesin yapabileceği bir konuma getirildi.
Dün genel başkanları bakanlık koltuğuna oturtulan öğretmen derneklerinin başkanlarına bugün haklarını aradıkları için sokakta polis tarafından dayak atılıyor. Dün hemen her koşulda mesleklerinin onurunu koruyacak oranda maaş alan kutsal mesleğin temsilcileri, bugün ikinci iş yapmadan geçinemeyecek bir konuma düşürüldüler.
Yılda bir kez öğretmen dalkavukluğu yapılarak bir yere varılmaz. Eğer eğitime ve öğretmene, dolayısıyla çocuklarımızın ve ülkemizin geleceğine biraz olsun önem veriyorsak bu işi ciddiye almak zorundayız. Öğretmenin karnı lafa tok. Onlar artık somut işaretler görmek istiyorlar!..
Özetin özeti: Fazla uzağa gitmeye gerek yok. Öğretmenleri ve Türkiye'yi aydınlık yarınlara kavuşturmak için Atatürk'ü biraz olsun anlamak yeter de artar!..