Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

MEB, Hüseyin Çelik döneminde çok büyük yanlışlara imza attı. Atmaya da devam ediyor. Bunlardan biri de ortaöğretim kurumlarına giriş sistemi. Sistemle sürekli oynuyor. Yaptıkları, öğrencileri rahatlatıyor mu? Hayır. Eğitimde kaliteyi yükseltiyor mu? Hayır. Öğrenci ve velilerin sisteme olan güvenlerini artırıyor mu? Hayır.
Peki o halde bu kadar “hayır”a dayalı bir sistem öğrenciye, veliye, Türkiye’ye neden dayatılıyor? Yanlışların hesabı neden sorulmuyor? Yanlışta neden ısrar ediliyor?
Yarın 23 Nisan. Başta Çelik olmak üzere Cumhurbaşkanı, Başbakan, TBMM Başkanı, çocuklarımızı ne kadar çok sevdiklerini anlata anlata bitiremeyecekler. Kendi koltuklarına onları oturtup, onlara “Emriniz olur” diyecekler. Ama her şey o kadar yapmacık ve inandırıcılıktan uzak olacak ki, akşam televizyonda bu sahneleri izleyenler sadece gülüp geçecek.
Türkiye’de en küçüğünden en büyüğüne öğrencilerin en büyük sorunu, sınavlar. Eziyet, hayal kırıklığı, adaletsizlik, sömürü, stres, ne ararsanız var.
Ama Çelik ve arkadaşları ne yapıyor? Bu kaosu ortadan kaldırma yerine, tuz biber ekiyorlar. Veli, öğretmen, öğrenci ne düşünüyor? Umurlarında değil. 

Bu böyle gitmez

“6. sınıf velisiyim. Sizi çok önemli bir ‘tehlike’ konusunda uyarmak istedim. Biliyorsunuz: (6. sınıfta aldığı puan) + (7. sınıf puanı) +  (8. sınıf puanı) = Toplam puanı oluşturuyor. Örneğin akıllı bir çocuk veya çocuğun biraz matematik bilen bir velisi konuyu incelerse anlayacak ki, 6. sınıf sonunda aldığı puan, en başarılı ilk yüzde 20’de içinde değilse, sonraki yıllarda ne alırsa alsın sınav kazanmak hayal olacaktır.
İlk yüzde 50’ye giremeyince, hiç umudunun kalmadığını, ilkokul mezunu bakkal çırağı bile anlar.
Bu ne demektir? Çocuklarımızın yüzde 50’si, önümüzdeki yıl (7. sınıfta) ne dersleri ne de sınavları düşünecek. Bu da diğer çocukların eğitimini olumsuz yönde etkileyecek. Benim çocuğum ilk yüzde 10-20’ye girse bile rahat olamayacağım.
Geri dönüşü olmayan noktadayız. Sınavlara başvurular bitti bile. Şu anda yapılabilecek en uygun çözüm, her yılın ağırlık ortalamasını değiştirmektir. Şimdiki oranlar: 6. sınıfın etkisi yüzde 25, 7. sınıfın etkisi yüzde 35, 8. sınıfın etkisi yüzde 40. Ama eğer aşağıdaki gibi değiştirilirse öğrencinin son sınıfa kadar umudu olur:
6. sınıfta yüzde 10, 7. sınıfta 15, 8. sınıfta yüzde 75
Sayın Güçlü, sistemin en fazla tartışılacak noktası, SBS başarı notunun hesaplanmasında, öğrencinin ders notları ve davranış notuna da yer verilmesidir. Kısaca, 500 tavan puanın 350’si öğrencinin doğrudan SBS deki performansından, 125’i okuldaki ders notları başarısından, 25 puanı da davranış notundan gelecek.
Yani iki öğrenciden biri 90 ders notu ortalamasına, diğeri 100 ders notu ortalamasına sahipse, ikisinin de davranış notu (25) aynı olsa bile, 90 ortalamaya sahip öğrencinin SBS notuna okul başarısından ekleyebileceği puan 112.5; diğerininki 125 olacaktır. Birinci öğrencinin bu 12.5 puanlık farkı kapatabilmesi için, sınavda diğer öğrenciden 3.125 adet daha fazla sayıda matematik veya Türkçe sorusu yapması ya da 4.16 adet Fen Bilgisi veya daha fazla Sosyal Bilgiler sorusu yapması gerekmektedir. Oysa sizin de bildiğiniz gibi, üstün eğitim veren bir çok özel liseye ve fen liselerine girişte 0.005 puan bile belirleyici olmaktadır.
İlk bakışta, öğrencinin okul başarısını ön plana çıkaran bu sistem, arka planında korkunç eşitsizlikleri barındırmaktadır. Bu sistem, Türkiye’de artık “kaliteli eğitimin varlıklı ve sosyal-siyasal-kültürel anlamda güçlü ailelerin çocukları için bir imtiyaz” haline gelmesi sürecini pekiştirmekte ve tescil etmekte, buna karşılık, yoksul ve yoksun ailelerin çocuklarını da parya’laştırmaktadır. Yani bir anlamda yükseköğretim düzeyinde egemen olan eşitsizliği, lise düzeyine hatta ilköğretim düzeyine indirmektedir.”
Özetin özeti: Halkın iktidarı olduğunu iddia edenler halka kulak vermelidir!