YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan, üniversiteye giriş sisteminin, gelecek yıl değiştirileceğini açıkladı. İngiliz modeli getirilecekmiş. Adaylar ÖSS’de, kendilerine yöneltilen 12 farklı testten 5’ini çözecek, en başarılı olduğu 3 testin sonucuna göre de üniversitelere yerleştirilecekmiş.
Bunun neresi İngiliz modeli ve bugünkü ÖSS’den farkı ne? Bilen varsa açıklasın. Şu anda yapılan da zaten o. Türkçe, Matematik, Fen, Sosyal ve Yabancı Dil’den sorular soruluyor. Yani 5 testten. Siz şimdi Fen’i, Fizik, Kimya, Biyoloji diye, Matematik’i Matematik, Geometri diye, Sosyal’i de Tarih, Coğrafya, Felsefe diye açarsanız ne değişecek?
Amaç katsayıları ortadan kaldırmaksa, sistemin adını değiştirmeye ne gerek var. Açık açık yapılsın, hiç bu kadar zahmete girip kafalar da karıştırılmasın.
Önemli olan kontenjanlar artıyor mu? Önemli olan üniversite mezunları iş bulabiliyor mu?
Tek sınav değil 3 sınav yapsanız ne değişecek? İngiliz modeli değil de Amerikan modeli uygulasanız ne olacak?
Türkiye’nin asıl sorunu, öğrencilerin üniversiteye nasıl gireceği değil, bitirdikten sonra nerede ve nasıl iş bulacağıdır.
Peki bu sistem değişikliği kime yarar? Tıpkı OKS’de olduğu gibi dershanelere. AKP içinde sanki gizli bir el, dershaneleri ihya etmek için özel bir çaba harcıyor. Öğrencilerin dershaneye olan bağımlılıklarını azaltacağız dedikçe, dershaneye gitmeyi adeta zorunluluk haline getiriyorlar.
Örneğin, imam hatipten ya da meslek liselerinin herhangi bir alanından mezun olan bir öğrenci mühendisliğe yönelmek istediğinde, şimdi olduğu gibi Türkçe ve Matematik yine olmazsa olmaz testlerin başında gelecek. Üçüncü bir test olarak da örneğin Fizik istenecek. Peki meslek lisesi öğrencileri ileri düzeydeki bu testleri çözebilecek donanımdalar mı? Kesinlikle hayır.
Belki bir bölümünü, Lise 1’de aldıkları yüzeysel bilgilerle çözebilirler, ama asıl belirleyici olan uzmanlık sorularını asla çözemezler. Çünkü fen ve anadolu liselerinde olduğu gibi son sınıfa kadar bu dersleri almıyorlar. Bu açığı nasıl ve nerede kapatacaklar? Elbette dershanelerde. Peki ücretleri 5 bin lira’yı çoktan aşan dershanelere kimler çocuklarını gönderebilir? Sadece ve sadece yüksek gelir grubuna sahip olanlar. Ya fakir fukaranın çocuğu ne olacak? İşte maalesef bu kimsenin umurunda değil...
En önemlisi de meslek liselerinin mesleğe eleman yetiştiren kurumlar olmaktan çıkarılıp, yükseköğrenime öğrenci hazırlayan kurumlar haline getirilmesidir.
Mesleki eğitim, normal eğitime göre 7 kat daha pahalı bir sistem. Öğrencilere bu kadar masraf yaptıktan sonra, ülkenin teknik elemana bu kadar ihtiyacı varken, üzerine bir de dershane masrafı ve stres yükleyip üniversite kapısına yığmak, aymazlıktan başka bir şey değildir.
Türkiye’de lise seçiminde hiçbir kısıtlama yok. İsteyen, çocuğunu klasik liselere, fen ve anadolu liselerine ya da kolejlere gönderebilir. Yok eğer onları istemezse meslek liselerine yönlendirir. Buna kimse karışmaz. Eğer bu konuda hata yaparsa düz liseden meslek lisesine, meslek lisesinden düz liseye de kısmen geçiş yapabilir. Amaç, erken yönlendirme ve eğitim sisteminde taşların yerli yerine oturmasıdır. Çağdaş ülkelerin pek çoğunda da aynı uygulama söz konusu. Yatay geçişler gibi dikey geçişler de var. Tıpkı şu anda Türkiye’de olduğu gibi. Meslek lisesini bitiren bir öğrenci, sınavsız olarak, iki yıllık meslek yüksekokullarına geçiş yapabilir, oradan da 4 yıllık fakültelere devam hakkı elde edebilir. Yani bu konuda zaten bir sıkıntı yok.
Sıkıntı, altını çizerek bir kez daha söylüyorum, kontenjanların yetersizliği ve üniversite mezunlarının iş bulamamasıdır.
YÖK Başkanı Prof. Özcan’ın önerdiği yeni sistem, umut tacirliğinin boyutlarını daha da büyütmenin ötesinde bir işe yaramayacaktır.
Özetin özeti: Kamuoyunda ve akademik çevrelerde yeterince tartışılmadan, oldubittiye getirilerek ÖSS’de yapılacak bir değişiklik, üniversite önündeki yığılmaya çözüm değil kargaşa getirir!..