Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Genç Bakış’ta önceki gece CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen vardı. Özellikle AB ile ilgili konularda çarpıcı açıklamalarda bulundu. Ama en enteresanı, “AKP her iki seçmenden birinin oyunu aldı” söyleminin yanlış olduğunu iddia etmesiydi. Ona göre AKP, her iki seçmenden birinin değil, her üç seçmenden birini oyunu aldı. Peki bu hesabı nasıl yaptı? Devlet İstatistik Enstitüsü’ne göre seçmen sayısı 48 milyon. AKP’nin aldığı oy ise 16 milyon. Yani üçte biri. Bu yüzden sandığa gelen seçmenin yüzde 47’sinin oyunu aldı kavramı doğru, ama her iki seçmenden birinin oyu aldı yorumu yanlış diyerek yeni bir tartışmanın fitilini ateşledi.
SMS anketinin sorusu ise “AB’ye girmek istiyor musunuz?” şeklindeydi. Sadece yüzde 10 evet çıktı. Doğuş Üniversitesi öğrencilerinin yaklaşımı da farklı değildi. Bunun üzerine, Öymen, öğrencilere şu soruyu yöneltti: “Peki Almanya, Fransa, İtalya ile eşit koşullarda, eşit haklara sahip olacağınız bir AB üyeliği ister misiniz?“
Cevap bir anda yüzde 70’e çıktı.
Sonuçta anlaşıldı ki, öğrencilerin karşı çıktığı AB değil, müzakerelerdeki “ikiyüzlülük”. Yine en çok konuşulan ve eleştiri alan konulardan biri de Barroso’nun Anıtkabir’i ziyaretindeki eli cebinde fotoğraf oldu.
Yiğit Bulut’un da katıldığı programa, bir ara telefonla, 301. maddeye yönelik kanun teklifini veren AKP Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak da katkıda bulundu. Bulut, Öymen’in, “Hükümet ve AKP 301’in arkasında değil, Kaynak da verdiği teklifle ilgili soruları cevaplayamıyor” eleştirilerini, incitici bulduğunu söyleyip, “Doğru olanı yapmaya çalışıyoruz” dedi.
İşte programdan satırbaşları:

Onur Öymen (CHP  Genel Başkan Yardımcısı)
-  Rice, bugün (dün) 301’in değiştirilmesinden memnunum dedi. Oysa ki 301, TBMM’de daha yeni görüşülmeye başlandı. Yoksa Rice sonucu bizden önce mi biliyor? Haberleri hep ABD’den alıyoruz.
-  301 eleştiriyi değil, aşağılamayı yasaklıyor. Aşağılamanın yasaklanmasından neden rahatsızlık duyuyorlar?
-  AB Uyum Komisyonu’nda 301’i tartışıyoruz. Normalde bu gibi değişiklik teklifleri hükümetten gelir. Ama bu kez AKP Kahramanmaraş milletvekilinin getirdiği metni inceliyoruz. Hükümet uzun prosedürden kurtulmak için böyle bir yöntem bulmuş.
-  301. maddeden Türklük lafını çıkarıp Türk milleti lafını koyduğunuz zaman kimi kapsam dışı bırakıyorsunuz? Bu yasa değişikliğiyle Kıbrıs Türklerine, Batı Trakya Türklerine, Avrupa’daki Türklere hakareti serbest mi bırakıyorsunuz?
-  Hükümet dışarıdaki baskılara dayanamadığı için 301’i getirdi. Meclis’te “Hâkimiyet kayıtsız şartsız milletindir!” yazar. Milletin hâkimiyetinin egemen olduğu bir yerde dış baskılarla yasa çıkarıyorsunuz. Biraz ayıp olmuyor mu?
-  Sarkozy: “Türkiye hiçbir zaman AB’ye giremez çünkü Asya ülkesidir” diyor. Peki Güney Kıbrıs’ı nasıl aldın? Güney Kıbrıs başka bir yerde mi?
-  Başbakan yasama meclisi amiri değil. Yasama meclisi Başbakan’ı denetler, Başbakan yasama meclisini değil.
-  301 değişikliğini teklif eden metinde aynı devlet çatısı altında yer almak yazıyor. Biz Kıbrıs Türkleriyle aynı çatı altında mıyız? Kanun yaparken biraz dikkatli olunması gerekir.
-  Bizce laiklik karşıtlığı, demokrasinin önündeki en büyük tehlike. Laikliği feda edersek, demokrasiyi de feda ederiz.
-  Bundan önceki Başbakanlık müsteşarının makalesi var. Diyor ki, “ Biz laikliği bir kenara bırakıp milletin dokusunu değiştirip bir İslami devlete doğru yönelmeliyiz.”  Şimdi mükâfatan milletvekili oldu.
-  Avrupa Birliği belgelerinde Türkiye’deki laiklik karşıtı eylemlere dair tek bir cümle bulamazsınız.
-  Ben bu iktidarın şimdi çok çok üst düzeyde olan bir yetkilisine (Gül’e), ”Laiklik olmadan demokrasi olur mu?” dedim, “Olur” dedi. İşte böyle bir zihniyetteler.
-  Türkiye taviz vermeye hazır olduğu izlenimi verdiği için, Ruhban Okulu gibi konularda Türkiye’ye baskı yapılıyor.
-  Ekonomi politikası IMF’ye endeksli.
-  CHP iktidara gelirse, en ileri ülkede ne yapılıyorsa onu yapacağız.
-  Refah Partisi davasında kimsenin çıtı çıkmadı, timsah gözyaşları dökmediler. Fark ne?
-  Bizim gittiğimiz yol Avrupa yolu değil, Avrupa yolu gibi gözüken ılımlı İslam yolu. Türkiye Batı’ya doğru tabelaları olan ama doğuya götürülmek istenen bir trenin içinde.
-  Yüksek Seçim Kurulu Türkiye’de 42 milyon 500 bin seçmen olduğunu tespit ederek seçimleri düzenledi. İki ay önce Devlet İstatistik Enstitüsü sayım sonuçlarını açıkladı, biz de Başbakan’a resmen sorduk: Türkiye’de seçmen yaşında 48 milyon 287 bin vatandaşımız var. Nereye gitti 5.5 milyon seçmen? Demek ki AKP’nin aldığı 16 küsur milyon oy, yüzde 33.8’dir. Milletin yarısı bize oy verdi diyenleri ihtiyatla karşılayın lütfen.

Yiğit Bulut (Vatan gazetesi yazarı)
-  AB metinlerinde, “Türkiye Cumhuriyeti’nde gayri safi milli hasıla ne? Günde kaç bebek ölüyor? Eğitim düzeyi nasıl?” gibi bir bilgi hiç yok. Bunlarla ilgilenmiyorlar. Sadece 301’e odaklanmışlar. 301 değiştirilirse, sadece, Türkiye, AB istedi diye diz çökmüş olur, başka da hiçbir işe yaramaz.
-  Bu ülkede Kürt kökenli başbakanlar, içişleri bakanları var. Dolayısıyla Ne mutlu Türküm diyene cümlesi Kopenhag kriterlerinden daha önemli bir cümle.
-  Türkiye son 10 yılda tarım konusunda AB’nin tuzağına düştü. AB Türkiye’ye tarıma sübvansiyon vermemesini dikte ediyor. Ama kendisi veriyor. Türkiye kendi çiftçisini açlığa mahkûm etti.
-  Türkiye’de küçük Çin yaratmaya çalışıyorlar.
-  Tarım arazilerini yabancı bankaya kaptırırsanız, çiftçiyi asgari ücretle hizmet sektöründe çalışmaya mecbur edersiniz.
-  Şu an Türkiye’de yediğimiz kuru gıdanın yüzde 51’i yabancı bir firmanın kontrolünde. O firma Türkiye’ye pirinç, nohut vermezse, Türkiye pirinç, nohut yiyemez. Türkiye kontrolü kaybetmiş. Bakan da diyor ki, “ Ne olacak, 3 gün pirinç yemeyin.” Bu inanılır gibi değil.
-  Kendi halkına stopaj uygulayan bir sermaye yasası var. Bu, Mozambik’te bile olmaz.
Özetin özeti: AB tartışmaları daha çok su kaldırır...