Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


İstanbul ve Eskişehir'deki rektörlük seçimleri tahmin edildiği gibi sonuçlandı. Kemal Alemdaroğlu ve Engin Ataç, rakiplerine büyük fark atarak seçimin galibi oldular.
Son sözü daha doğrusu onayı Çankaya verecek. Bu arada demokrasi, demokrasi diye tutturup seçimi kaybedince de Cumhurbaşkanı istediğini atar diye farklı arayışlar içerisine girenler, bir kez daha gerçek yüzlerini ortaya koydular.
Hala manipülasyon peşindeler. Kendi yanlışlarına, kendi yanar dönerliklerine Çankaya'yı da ortak etmek istiyorlar. Onlara göre; onlar seçilirse, onlar kazanırsa, onlar atanırsa demokrasi var. Aksini kabullenmeleri mümkün değil.
Seçimden önce tavrımızı açıkça ortaya koyduk: Seçimin galibi kim olursa olsun hiç tartışmasız rektörlük koltuğuna onlar oturmalıdır. Eğer mevcut rektörler değil de rakipleri sandıktan çıksaydı, kaybedenlerin değil onların rektör olmalarını desteklerdik...
Alemdaroğlu oyların yüzde 60'ını, Ataç da yüzde 70'ni aldı. Her iki oran da bugüne kadar o üniversitelerde alınan en yüksek oy oranı. Böyle bir durumda bile hala Çankaya'nın üzerinde manevi baskı yaratılmaya çalışılıyor. Cumhurbaşkanlığı makamına bundan daha büyük saygısızlık olabilir mi?

Seçim sisteminin bugünkü haliyle üniversiteleri daha da yıpratmanın ötesinde bir işe yaramadığını peşinen kabullenmek gerekir. Biz de Cumhurbaşkanı Sezer gibi rektörlüğün bir dönem olmasından yanayız. Ama bir farkla. Görev süreleri 4 değil 5 ya da 6 yıl olmalıdır.
Ama madem ki mevcut yasalar söz konusu, bu yasalar çerçevesinde neler olabilir ona bir göz atalım:
Seçimlerde en fazla oy alan 6 aday, bugün YÖK'e bildiriliyor. YÖK genel kurulu da yarın toplanarak muhtemelen en fazla oy olan 3'er adayı akşam üzeri Çankaya'ya bildirecek. Çankaya da cuma günü ya da bayramdan sonra, bu adaylardan birini, muhtemelen en fazla oy alanları rektör olarak atayacak. Genel temayül bu yönde.
Aksi olamaz mı? Elbette olur. Fazlasıyla da örneği var. Örneğin YÖK, en çok oy alanı ya da bir başka adayı, Çankaya'ya bildireceği 3 aday içerisine koymayabilir. Geçen seçimlerde İzmir Dokuzeylül Üniversitesi ve daha önce Kocaeli Üniversitesi'nde olduğu gibi. Yine aynı şekilde Çankaya da çok büyük fark atsa da birinci gelen adayı rektör olarak atamayabilir. Samsun 19 Mayıs ve Erzurum Atatürk Üniversitesi'nde yaşanıldığı gibi...
Ama görüldü ki, suyu farklı mecraya akıtmak, yeni sorunlar yaratmaktan başka bir işe yaramadı. Nedenlerini önümüzdeki günlerde belgeleriyle uzun uzun anlatacağız...

Cumhurbaşkanı Sezer, Dokuzeylül'deki seçimde birinci olan Emin Alıcı'nın YÖK tarafından ilk 3'e alınmaması üzerine tavrını açıkça ortaya koymuş ve yeni liste istemişti. Madem ki bir seçim yapıldı, üniversitenin kararı dikkate alınmalıdır demiş ve en çok oy alan Alıcı'yı rektör olarak atamıştı. Şimdi farklı bir tavır beklemek, gerçekten ona karşı çok büyük saygısızlık olur...
Bu arada yeni rektörlerin en yakın takipçilerinden biri de biz olacağız. Verdikleri vaatleri ertelediklerinde, demokrat tavırlarını bir an için olsun rafa kaldırdıklarında ya da bilimsel üretkenlikte yerlerinde saydıklarında en fazla eleştirenleri biz olacağız. Bundan hiç kimsenin kuşkusu olmaz. Biz öyle takım tutar gibi aday tutanlardan değiliz!..