Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

23 Nisan’da TBMM’de verilen resepsiyonda, sayıları çok fazla olmasa da smokin giyip papyon takanlar da vardı. Böylesi resepsiyonlar için alışılagelen bir giyim tarzı olduğu için fazla yadırganmadı. Ama genel çoğunluk kravatlı olduğu için fazlasıyla dikkat çektiler. Farklılık yarattıkları için de kendilerine fazlasıyla takılanlar oldu.
Ancak bu papyonlulardan bazılarını en fazla tiye alanların başında Başbakan Erdoğan geldi. Penguen gibi olmalarından başlayıp işi, söylemeye dilimizin varmadığı komik adamlığa kadar götürdü. Belli ki bugüne kadar hiç takmadığı, bundan sonra da takmayacağını söylediği papyona, görüntü olarak bir türlü alışamamış. Nitekim, Kraliçe Elizabeth’in ziyareti sırasında da hemen herkes smokin ve papyon peşinde koştururken, bu kez o, herkesin smokin giyip papyon taktığı ortamda aykırılığı tercih etti.
Bakalım nereye kadar? Hani eskiler, “Büyük lokma ye büyük konuşma” derler. Erdoğan da günün birinde smokin giyip papyon takacak mı? Tiye aldığı isimler o anı dört gözle bekliyor, “Aramıza hoş geldin” deyip bu kez de onlar onu tiye almak için.
Başbakan Erdoğan’a, Kraliçe Elizabeth’in taktıramadığı papyonu bir başkası da taktıramaz diyenler kadar, gün ola harman ola, Gül nasıl taktıysa o da takar diyenler de var. Ve bu konuda en çok merak edilen, Erdoğan’ın, Gül’ü o halde gördüğünde aklından neler geçtiği... Elbette başkalarına söylediklerini ona da söylememiştir. Ama yüzünde bir gülümsemenin oluştuğu kesin! Foto muhabiri arkadaşlar keşke o anı görüntüleyebilselerdi...

Niye şampiyon olamadı?
Bugün duyduklarımızı yazma günü. O kadar çok anekdot dinliyoruz ki bazen kaynayıp gidiyor. Oysa paylaşmak gerek. Bu ayrıntı ise Marmara Üniversitesi’nden. Rektör Prof. Dr. Necla Pur anlattı. Yardımcıları da onay verdi. Her ne kadar şaka yollu olsa da.
Marmara Üniversitesi yönetimine göre, Fenerbahçe’nin şampiyonluğu gene son dakikada kaçırmasının en büyük nedeni, kendilerinin bu konudaki serzenişleri. Alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste diyorlar.
Üniversite, mezuniyet töreni için on binlerce öğrencisini sığdıracak mekân bulamayınca, yakın komşusu Fenerbahçe’den destek istemiş. Sezon kapandıktan sonra, üç beş saatliğine stadı kullanmak için Aziz Yıldırım ile görüşmüşler. Aziz Başkan, bırakın ilgiyi, iltifatı, stadı vermeyi, onlara kapıyı göstermiş. Çok bozulmuşlar. Bunun üzerine diğer kulüplerin kapısını çalmışlar. “Bizim için onur olur. Stat sizin” cevabını almışlar.
İşte bu yüzden hemen her ortamda, “50 bin Marmaralı öğrencinin ahı tuttu, Fenerbahçe o yüzden şampiyon olamadı” diye kendilerini teselli ediyorlar. Üstelik hepsi de Fenerli. Aziz Başkan, Marmaralı Başbakan Erdoğan devreye girseydi yine kapıyı gösterebilir miydi? Bu da benim merakım işte.
Siyasi partiler gibi sivil toplum örgütlerinin başkanları da çok sık değişmiyor. Eğitim dünyasının en güçlü örgütlerinden Eğitim-Sen’in başında da bildik bileli Alaattin Dinçer vardı. 

Yeni başkan kadın
Adın diktatöre çıkacak, bu nasıl demokratlık, koltuğuna yapıştın kaldın diye kendisine kinayeli esprilerde bulananların sayısı arttıkça, o da bana değil arkadaşlarıma söyleyin, beni bırakmayan onlar diyordu. Ama sonunda o da koltuğunu devretti. TÖS, TÖB-DER ve Eğitim-Der geleneğinden gelen Eğitim-Sen’in yeni Başkanı Zübeyde Kılıç. Eğitim-Sen bununla da kalmadı, daha önce bir olan merkez yönetim kurulundaki kadın sayısını başkanla birlikte üçe çıkardı. Bakalım kadın eli değen Eğitim-Sen bundan sonra nasıl bir yol haritası izleyecek?
Özetin özeti: Ayrıntıları hep pas geçiyoruz. Oysa bazen içlerinde öylesine mesajlar var ki, bin lafa değer...