Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Kırklareli, gelir dağılımına bakıldığında Türkiyenin en zengin kentlerinden biri. 6’ncı sırada. Üniversiteye en çok öğrenci sokan iller sıralamasında da 5’inci. Karagöz’ün anavatanı. Kendisinden daha meşhur olan Lüleburgaz’ın da kent merkezi.
Türkiye’yi harita üzerinde tanıyanlar ve ekonomik göstergelere göre değerlendirenler açısından bakıldığında "tuzu kuru" kentlerimizden biri. Ama dün sorunlarını dinlediğimiz Kırklareli, sanki Batı’nın değil Doğu’nun en yoksul kentlerinden biriydi. Kentin ileri gelenleri ve vatandaşların ağız birliği etmişçesine dile getirdikleri gibi Lüleburgaz’ı yok saydığınızda Kırklareli’nin Türkiye sıralamasında yeri ilk İlk 10’da değil, son 10’da olur.
Nasıl ki Aydın ve Muğla, ilçelerinin turizm gelirlerinden hiç nemalanamıyorsa, Kırklareli de yakın çevresindeki sanayinin artılarını değil hep eksilerini görmüş. Ergani nehri fabrikaların bıraktığı zehirli atıklar nedeniyle artık kullanılmaz hale gelmiş. Nehirden sulanan ürünler artık alıcı bulamıyormuş. İşin enteresanı Çevre Bakanı da Kırklareliliymiş!..

Borçlar çığ gibi
Kentin su sorunu büyük. Kuraklık nedeniyle pek çok köyde ürün hasadı yapılamamış. Borçlar biriktikçe birikmiş. Çiftçi elimize geçen parayla ancak borç faizini ödeyebiliyoruz diyor. İşte yoksulluğun böylesine diz boyu olduğu bir ortamda bile eğitime verilen önem zerre kadar azalmamış. Aksine çok daha fazlasını istiyorlar.
Bugüne kadar elde ettiğimiz başarılarla üniversiteyi hak ettik. Kentimize F tipi cezaevi değil üniversite istiyoruz diyorlar.
Bu konuda bütün kabahati ancak seçimden seçime yüzlerini gördükleri milletvekillerinin pasifliğinde buluyorlar. Birçok kentte ikinci üniversite planları yapılırken bize bir tane bile açılmıyor. Oysa üniversite için en iyi altyapı ve sosyal ortam burada görüşündeler.

Doğal GAP yok ediliyor
Yöneticisinden köylüsüne kadar ihmal edildikleri inancı içindeler. Doğu’da GAP için milyarlarca dolar harcanırkan buradaki doğal GAP yok ediliyor. Tarım arazilerimizi bize hiçbir yararı dokunmayan sanayiciler, Istırancalardaki suyumuzu da İstanbul aldı. Bu ne biçim düzen diye haykırıyorlar...
TIR’ımızın önü birçok ilde görmediğimiz oranda kalabalıktı. Susan değil konuşan bir halk vardı. Emekli bir öğretmenin tespiti çok önemli bir uyarı niteliğindeydi:
"Üniversiteyi bitiren gençlerimiz hep işsiz. Eğitimi ne kadar çok sevsek de, yeni yetişen nesiller ‘Onlar okudular da ne oldu’ demeye başladı. Ekonomi bir an önce canlanmalı yoksa geleceğimiz çok daha karanlık olur..."