Jürinin değerlendireceği 20 yabancı belgeselden biri de "The Most Secret Place On Earth" adlı çalışma...
Son zamanlarda, “Özel kanallarla rekabete daldı, kültür ve belgesel programlarını unuttu” diye eleştirilen TRT, önümüzdeki günlerde dünyanın önde gelen belgeselcilerini İstanbul’da ağırlayacak.
TRT’nin Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın da katkısıyla düzenlediği “TRT Belgesel Günleri” 17-21 Mayıs tarihleri arasında TRT’nin Harbiye’deki radyo binasında yapılacak.
“TRT Uluslararası Belgesel Yarışması”nda finale kalan belgesellerin gösterileceği, “Belgesel’de Belirsizleşen Sınırlar” konulu panelin ve ünlü belgesel yönetmenleriyle söyleşilerin yapılacağı “TRT Belgesel Günleri”, TRT’nin Tepebaşı Stüdyoları’ndaki ödül töreniyle sona erecek.
Bu yıl ikincisi düzenlenen yarışma, ulusal ve uluslararası olmak üzere iki bölümden oluştu.
Yarışmaya toplam 232 adet belgesel başvurusu yapıldı. Bunlardan 136’sı, 40 farklı ülkeden gelen belgesellerdi.
Mustafa Sandal, ‘Gençlerin önünü açmak için Kral TV Video Müzik Ödülleri’ne aday olmadım’ dedi. Kral TV’nin Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Akbay, aday adayları arasına seçilmediğini söyledi
İsmail Cem Televizyon Ödülleri’nde ‘Gençlik Dizisi En İyi Kadın Oyuncu’ ödülünü Hümeyra, ‘Gençlik Dizisi En İyi Erkek Oyuncu’ ödülünü ise Altan Gördüm aldı. Hümeyra ve Altan Gördüm’ün dizilerindeki performanslarıyla bu ödülü hak etmediklerini iddia etmek mümkün mü? Değil, ancak şöyle de bir gerçek var. Atlarla, onların üç yaşını doldurmamış yavrularını yani tayları, aynı yarışta koşturursanız, ipi kim göğüsler? Elbette ki atlardan biri. Onun içindir ki, belli bir yaşa gelinceye kadar ‘tay’lar kendi aralarında yarıştırılır, atlarla koşturulmaz.
Hümeyra’nın ödül aldığı kategorinin adı ‘gençlik dizisi en iyi kadın oyuncu’ değil de, ‘gençlik dizisi en iyi genç kadın oyuncu’ olsaydı, doğal olarak Hümeyra devre dışı kalır, genç oyuncuların da önü açılırdı. Aynı şey Altan Gördüm’ün ödül aldığı kategori için de geçerli. Kategori böyle konulunca, ödüller de doğal olarak Hümeyra ile Altan Gördüm’e gitti.
İşte benim kraliçem!
Birçok insan da bu durumu yadırgadı. Niye? Çünkü adında ‘genç’ olan
Hemen her derginin kapağında bir Hollywood yıldızının çocuğu var. Ünlülerin selülitli fotoğrafları, yıllar içindeki değişimleri de magazinciler için en verimli konular...
Amerika dönüşü Los Angeles Havaalanı’nda gazete ve dergilerin satıldığı bir mağazaya girdim ve gözüme kestirdiğim ne kadar magazin dergisi varsa aldım.
Star, US, National Examiner, In Touch, Life&Style, OK, TV Guide, TV Novelas, National Enquirer, Globe ve People için toplam 45 dolar verip, Los Angeles-New York, New York-İstanbul hattında incelemek için poşete doldurdum. 16 saatlik yolculuk boyunca İngilizcesi çok iyi olan arkadaşların da desteğiyle 11 derginin içine iyice nüfuz ettim. Amerikalı magazincilerin bu haftaki gözdesi Sandra Bullock’tu. Oscarlı yıldız 11 derginin beşinde kapaktaydı. Sandra Bullock’u dergilerin birinci sayfalarına taşıyan şey de, boşanma sürecindeki yıldızın, evliyken evlat edindikleri çocuğu ayrılınca eşinden gizleyip gizlemeyeceği ve çocukla ilgili hukuki süreç. Amerikan magazin dergilerinde dikkatimi çeken bir başka ortak nokta da şu: Neredeyse her derginin kapağında bir Hollywood yıldızının çocuğu veya evlatlığıyla ilgili fotoğrafı var.
Bu haftanın magazinlerinde en farklı ve
Amerika’da en yaygın zayıflama yöntemi Zumba Fitness. Vücudunuzun her yerini 20-30 dakika ritmik bir şekilde oynattığınız bu dansla 20, 30 hatta 40 kilo verenler var...
Amerika’ya geleli bir hafta oldu. Seyahatimiz bitti, ama vücut kimyam Türkiye ile Amerika arasındaki saat farkına bir türlü uyum sağlayamadı gitti. Her sabah resepsiyona uyandırma yazdırmış gibi saat 04.00 sularında dikildim ayağa. Gerçi sadece bende olmadı uyku düzensizliği, ekiptekilerin çoğunda vardı aynı sıkıntı. Uyku tutmayınca mecburen başlıyorum TV kanalları arasında turlamaya. O saatte de çoğunlukla ‘Tele Marketing’ var ABD televizyonlarında.
Bir düşünün bakalım, ABD televizyonlarında en çok hangi ihtiyaçlarına yönelik ürünler pazarlanıyor ‘tele marketing’lerde?
Tabii ki zayıflama ürünleri. Amerika gibi dünyada en çok obez insanın olduğu bir ülkede sürpriz değil bu. Amerikalıları zayıflamaya davet eden yöntemlerden en dikkatimi çeken Zumba Fitness oldu. Diğer zayıflama yöntemlerine oranla en yaygın ve popüler olanı o. Zumba için spor salonlarına gitmenize ya da evinize yürüyüş bisikleti gibi aletler almanıza gerek yok.
Zumba’nın parolası ‘eğlenceli egzersiz’. Sistem, dans ettirerek zayıflatma üzerine
Pasifica Enstitüsü tarafından 6-9 Mayıs tarihlerinde düzenlenen etkinlik geçen sene zararla kapanmıştı. Bu sene daha tecrübeliler. Hem masrafı daha az, hem ziyaretçisi daha fazla
Los Angeles’a gelinir de Universal Stüdyoları’nı gezmeden dönülür mü? ‘Sam Amca’nın çocukları çok acımasız, vallahi döverler adamı. O yüzden Los Angeles’a gelenler mutlaka Universal Stüdyoları’nı ziyaret etmeli, giriş biletine 70 dolar bayılıp içeri girmeli ve sinemanın büyülü dünyasında keyifli ve bir o kadar da adrenalin yüklü yolculuklara çıkmalı.
‘Anadolu Kültür Festivali’ için geldiğimiz Los Angeles’ta ‘Anneler Günü’ne denk gelen 9 Mayıs Pazar günü için bize sunulan program şöyleydi: 07.00’de kahvaltı, 09.00’da Universal Stüdyoları’nı ziyaret için Los Angeles’a hareket. Söylemesi ayıp, Universal Stüdyoları’nı iki yıl arayla iki defa gezdiğim için program bana cazip gelmedi. Rehberliğimizi yapan matematik dehası Hüseyin Hurmalı, “Universal Stüdyoları’ndaki işimizi erken bitirirsek, dönüş yolunda güzel bir alışveriş merkezi var, oraya uğrarız” deyince, gideyim bari dedim. İyi ki, zaten gezmiştim deyip ekipten ayrılmadım.
Universal Stüdyoları’ndaki şovlar genel itibarıyla yıllardır aynı.
‘Anadolu Kültür Festivali’ için Los Angeles’tayım. Ama karşımda İstanbul’dan, Mardin’den, Van’dan tarihi yapılar duruyor. Ev mantısı yiyorum, ince belli bardaktan çay içiyorum. Burada bize dair her şey var
Dünyanın bir ucundan Pasifik Okyanusu’nun kıyısından yazıyorum bu yazıyı. Bu yıl ikincisi düzenlenen ‘Anadolu Kültür Festivali’ için geldiğimiz Los Angeles’taki üçüncü günümüz. Cumartesi sabahı, kahvaltıdan sonra ekip olarak önce Pasifik kıyısındaki Newport Beach’e gittik. Irvine, kişi başına milli gelirden düşen 250 bin dolarla Amerika’nın en zengin bölgesi. Newport Beach de öyle. Sekiz yapay ve bir doğal adadan oluşan Newport Beach’te villa fiyatları altı ile 30 milyon dolar arasında değişiyor. Elektrikle çalışan motorla, adalar arasında tur atıp, bir dönem John Wayne, Nicolas Cage gibi ünlülerin sahip olduğu villaları da gördükten sonra ‘Anadolu Kültür Festivali’nin yapıldığı alana geçtik.
Açılışın yapıldığı ilk gün Perşembe festival alanı tenhaydı. Bu kez baktık 55 dönümlük arazi tıklım tıklım. Anadolu’da iz bırakmış medeniyetlerin temsil edildiği kapılardan geçip, festival alanına girdiğimizde şöyle bir tablo çıktı karşınıza...
Bir tarafta İstanbul, Antalya,
Van
Rizeli şarkıcı Recebim’in “Hey Gidi Hey” adlı bir Karadeniz türküsü var... Mesut Yılmaz da, Rize’den bağımsız milletvekili adayı olduğunda seçim şarkısı olarak kullanmıştı bunu...
“Hey Gidi Hey”in son bölümünün sözleri ise sanki Seda Sayan’ı anlatıyor.
Çünkü televizyon ve şov dünyasında birçok insan Seda Sayan’ın ekranlarda kolay kolay iş bulamayacağını, bulsa bile reyting alamayacağını düşünüyordu. Kimileri bunu yüksek sesle dile getiriyor, kimileri de kapı arkasında konuşuyordu.
3 Mayıs Pazartesi günü “Sabahın Sedası” adlı programıyla yeni kanalı Show TV’de izleyicilerinin karşısına çıkan Sayan, iyi bir ışık, dekor ve prodüksiyonla, o saat diliminde reyting yapan bir televizyon starı olduğunu dosta, düşmana bir kez daha gösterdi.
“O ilk programdı... Fatih Ürek, Mehmet Ali Erbil ve Ajda Pekkan gibi süper konukları vardı. O yüzden bu kadar yüksek izlenme payı ve oranı yakaladı. Önemli olan sonrası” diyenler olabilir.
O da bir fikir, ama burada önemli olan şudur:
İster “AB” grubunda olsun, ister “Tüm seyirciler”de, o saatte ekran karşısındaki her yüz seyirciden 20’si Seda Sayan’ı izlemişse bunun altını çizmek gerekir.
Çarşamba günü saat 11.20’de İstanbul Atatürk Havaalanı’ndan kalkan Türk Hava Yolları’nın 0005 sayılı uçağıyla Şikago’ya uçuyoruz.
Uçak, Avrupa semalarında uçuşunu sürdürürken hostesler, ilk yemek servisini tamamladı.
Bir kahve almak için hosteslerin ve servisin bulunduğu en arka bölüme gittim. Kahvemi içtikten sonra tuvalete girmek istedim. Uçakta biri sağda, biri solda olmak üzere iki tuvalet var.
Baktım ikisi de meşgul, bekle bekle kimse çıkmıyor.Hostese, “İçerdekiler sigara mı içiyor ki, bir türlü çıkmıyorlar” dedim.
Hostesin yanıtı netti: “İçemezler, hemen alarm çalar.”
Hostes Aylin’in bu sözünün üstünden bir dakika bile geçmedi, uçağın arka bölümündeki telefonların üstündeki kırmızı ışık yanıp sönmeye başladı.
Hostes, sağdaki tuvaletin ‘meşgul’ yazan bölümüne müdahale etti. Hemen kapı açıldı ve dışarı erkek bir yolcu çıktı.