TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin, kısa bir süre önce TRT İstanbul Televizyonu’nda sürpriz bir değişiklik yaptı.
Şahin, TRT İstanbul Televizyon Müdürü Ömer Erdem’i görevden alıp yerine, bu operasyondan kısa bir süre önce TRT İstanbul Bölge Müdürü yaptığı Şakir Özbek’i vekaleten atadı.
Şahin’in bu operasyonu TRT İstanbul Televizyonu’nda şaşkınlık yarattı.
TRT İstanbul Televizyonu çalışanları bu operasyonun ardında yatan sebebi araştırmaya başladı.
Şu kadarını söyleyeyim, şimdiye kadar bu değişikliğin gerçek sebebini öğrenen çıkmadı.
Ama rivayetler muhtelif...
İçlerinden en akla yatkın olanı da şu:
Her ramazan ayında karşılaşıyoruz bu tabloyla... Şov dünyasının bazı ünlüleri ki çoğu da oruç tutmadığı halde her ramazanda iftar veriyor.
Ama bu öyle bir iftar ki, o iftarı verenler sevap işlemenin değil, bu vesileyle reklam yapmanın peşinde... Oysa bizim kültürümüzde yardım konusunda makbul olan şu: Denir ki, “Sağ elin verdiğini, sol el görmemeli”...
Haklarını yemeyeyim, buna riayet edenler de yok değil...
Ama benim sözüm bu yardımı insanların gözünün içine soka soka yapanlara...
Bunlar arasında da cebinden birkaç bin TL harcayarak iftar verenler olduğu gibi bir kuruş para harcamadan sözde hayır yapanlar da var.
Gidip tanıdıkları bir restoran ya da kebapçıyla, “Sizin de reklamınız olacak” diye anlaşıyorlar.
Onlar da, “Madem ki o kadar masrafa girdik, bari reklamımız olsun” diye her tarafa mekânlarının isminin olduğu flama ve pankartlarla dolduruyor.
Pazartesi 17.00 sularıydı... Gülben Ergen’e telefon açmam gerekiyordu. Cep telefonumun hafızasından “Gülben”i görünce çevir tuşuna bastım...
Telefon iki kez çaldıktan sonra açıldı.
Normalde Gülben Ergen telefonumu, “Buyur Laz Ali” diye açar. Ama bu kez telefon öyle açılmadı.
Karşı taraftan “Evet Ali, ben Hülya” diye tanıdık bir ses gelince şaşırdım.
Bu telefon da mı sapıtmaya başladı, yoksa ben mi Gülben yerine Hülya’yı aradım diye bir yandan kendi kendime söylenirken bir yandan da telefonu kontrol etmek için otomobili yolun sağına çekip park etmenin peşine düştüm.
Ne zaman ki şov dünyasından bir ünlü çıkıp ülkenin içinde bulunduğu sorunla ilgili bir açıklama yapsa , ona karşı yapılan eleştiriler bellidir.
Kimi, “Sen şarkılarını söyle, filmini çevir, bu işler senin neyine?” der, kimi, “Bu işler seni aşar, reklam kokan hareketler bunlar” deyip, olayı başka bir mecraya çeker... Kimileri işi daha ileri götürüp, “Haddini bil” der.
Örneğin “Kürt açılımı” konusunda Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a destek telefonu açtığı için Sezen Aksu da böyle bir eleştiri yağmuruna tutuldu. “Minik Serçe”ye destek verenler ise azınlıkta kaldı.
Gel gelelim Hülya Avşar’a...
Hülya Avşar’ın “Kürt açılımı” konusunda Devrim Sevimay’a yaptığı açıklamalar, geride bıraktığımız haftaya damgasını vurdu.
Türk bir anne ile Kürt bir babanın kızı olarak bugüne kadar yaşadıklarını anlatırken Avşar, suya sabuna dokunmamazlık etmedi.
Deyim yerindeyse Avşar “Nalına da vurdu, mıhına da”, ama Aksu gibi eleştiri yağmuruna tutulmadı.
atv’nin sevilen komedi dizisi “Avrupa Yakası” biteli aylar oldu. Ancak dizi oyuncularından çoğu hâlâ paralarını alamadı.
Aslında dizi oyuncularının alacak konusundaki direkt muhatabı atv değil, “Avrupa Yakası”nın yapım şirketi Plato Film...
Oyuncular Plato Film’i, Plato Film de atv’yi sıkıştırıyor, ama sorun henüz çözülmüş değil.
atv, son 7 bölümün parasını şimdiye kadar Plato Film’e ödemediği için Sinan Çetin de oyuncularına ödeme yapmadı.
Diziden alacaklı olan oyunculardan sadece Binnur Kaya parasını tahsil etti.
Binnur Kaya, avukatı Ömer Durak aracılığıyla haciz gönderince para hemen hesabına geçti.
Yapımcı Sinan Çetin, “Avrupa Yakası”nın 7 bölüm ücretini tahsil etmek için görüşmeye gittiği atv yöneticilerinden para yerine nasihat aldı. Nasıl mı?
Antalya’da geçirdiğim dört gün boyunca en çok duyduğum konu Mardan Palace’ın durumu oldu.
Mardan Palace malum; Azeri asıllı Rus işadamı Telman İslamov’un, Mariah Carey, Monica Bellucci, Richard Gere ve Paris Hilton gibi Hollywood starlarının katılımıyla görkemli bir açılış yaptığı 1.4 milyar dolarlık oteli...
Mardan Palace’ın en büyük özelliği yüksek kârla satış yapan bir otel olması.
Oda fiyatları 485 euro’dan başlayıp 16 bin euro’ya kadar çıkıyor.
Üstelik bu fiyatlar “tam” değil, “yarım pansiyon” için...
Mardan Palace’ın hedef kitlesi de dolar zengini Araplar, Ruslar ve tatilde geçirdikleri her gün için birkaç bin euro harcama yapabilecek turistler...
Ama bu insanlar henüz rotalarını Antalya’ya çevirmediklerinden olsa gerek Mardan Palace için yaz sezonu çok da parlak geçmedi.
Genel Yayın Yönetmenimiz Sedat Ergin telefon açıp, Devrim Sevimay’ın kendisiyle “Kürt açılımı” üzerine yapmak istediği söyleşi için Hülya Avşar’ı arayıp, ikna etmemi istediği andan itibaren merak etmeye başlamıştım sanatçının bu konuda neler söyleyeceğini...
Hemen Hülya Avşar’ı arayıp, Demirel gibi “Kendim için bir şey istiyorsam namerdim” deyip, konuya girdim...
Eksik olmasın, “TMSF ile yaşadığım süreçte bana verdiğin desteği ömür boyu unutamam. O yüzden senin yerin bambaşka” diyen Avşar sağ olsun, isteğimi geri çevirmedi ve bu söyleşi gerçekleşti.
Hülya Avşar, ünlü bir yıldız olmanın ötesinde Türkiye’deki milyonlarca insan gibi farklı etnik kimliklerden gelen bir ailenin kızıydı.
O nedenle artık kendini bir “Melez” olarak tanımlayan Avşar’ın söyleyecekleri önemliydi.
Hafta sonu Antalya’daydım... Antalya’ya gitmemin sebebi Antalya Kültür Sanat Vakfı’nda (AKSAV) neler olup bittiğine ve “46. Altın Portakal”a dair neler yapıldığına bir göz atmaktı.
Malum, kurucularından olduğum AKSAV’ın denetçilerinden biriyim.
Bu vesileyle şunun altını çizeyim...
Anlatacaklarım yerel ve ulusal basında çıkmış, dolaysıyla da alenileşmiş konular olduğu için Denetim Kurulu Üyesi olarak kurumun sırlarını açığa vurmuş değilim.
Antalya Büyükşehir Belediyesi’nde ve AKSAV’da Menderes Türel döneminin bitip, Prof. Dr. Mustafa Akaydın dönemi başlayalı aylar oldu.
Bu süre içinde yapılan onca incelemeye rağmen AKSAV’ın ne kadar borcu, ne kadar alacağı olduğu konusu netleşmiş değil.
Vafkın yaklaşık olarak 4 milyon lira civarında borcu, 3 milyon civarında da belediyeden ihtilaflı alacağı gözüküyor.