Tek adres Yalman!

1 Ekim 2014

İzninizle ben ona “Galatasaray’ın Vicdanı” diyeceğim. Hayri Kozak, özellikle Divan Kurulu toplantılarında soran, sorgulayan, irdeleyen, itiraz eden, farklı çözümler arayan ve öneren bir Galatasaraylıdır.
İçindeki neyse, dilindeki de odur!
Ünal Aysal’ın alelacele olağanüstü kongreye giderek, geri dönmemek üzere görevi bırakma kararı alması, ona göre işlerin sıkıştığı ve çözüm beklendiği bir anda “kaçış”tan başka bir şey değil!
Aysal’ın, eski yönetici Cemal Özgörkey’in adaylığına kapı aralayıp “Benim de desteğimi alarak göreve talip olacak” demesi, Kozak’ın tansiyonunu arttıran -gereksiz- bir çıkış. Ve Kozak soruyor: “Senin herhangi birine destek verecek halin mi kalmış?”
Galatasaray’ın Vicdanı’na göre, sadece Galatasaray’ın değil, Türk sporunun başındaki en büyük dert, “başkanların sorumsuzluğu”!.. Onca yanlış ve borçla gelinen iflas noktasından sonra görevi bırakıp “paldır küldür” gitmenin bu kadar kolay olmaması gerektiğine inanıyor.
Hayri Kozak isyanını dillendire dursun, sırası gelmişken yıllardır kadük hale getirilen Spor Kulüpler Yasası’nı da ilgili - ilgisiz herkese anımsatmak isterim.. O yasa yeniden ele alınıp hayata geçmezse, bilesiniz ki biz daha çook

Yazının Devamı

Öğren ve değiş!

28 Eylül 2014

Tamam, anlaşıldı... Beşiktaş’ın stat inşaatı beklenen ve vaadedilen zamanda bitmeyecek. Kabul, Beşiktaş kendi kentinde sürgün olmanın kaderinden bir türlü kurtulamayacak. Olimpiyat’a gitse de sürgünde, Başakşehir’e gitse de... Biliyoruz, bu gerçekler değişmeyecek. Bakımsız, ağır ve bozuk zeminde oynamak da Beşiktaş’ın “fıtratında var”, anlıyoruz...
Ama anlaşılamayan, kabul edilemeyen, kader olarak tanımlanamayacak gerçekler de var.
O gerçekleri değiştirebilirsiniz... Biliyorsunuz, öğrenmek, değiştirmek demektir. Değiştiremediğiniz gerçekler devam ediyorsa, öğrenemiyorsunuz demektir. Ya da başınızdaki adam, öğretemiyor demektir. Nedir onlar? Savunmada alan ve adam paylaşımı... Duran toplarda ön direk - arka direk önlemleri... Oyun merkezini oluşturan iki adamın (Atiba - Veli) kendi savunmalarına yapışarak değil, kendi forvetlerine yaklaşarak oynaması. Hücumda kaybedilen topları yeniden kazanmak için çabuk, etkili ve organize pres yapmak... Beşiktaş bunları yapabilirdi, yapmadı.
Attığı her golden sonra ne savunma, ne de hücum futbolu diye tanımlanabilecek garip bir oyunla vakit geçirdi...
Oysa Ertuğrul Sağlam’ın ekibi Eskişehirspor, hiç de vakit geçirmiyor. Sisokko,

Yazının Devamı

Kirli Alan'dan itiraflar

24 Eylül 2014

Göksel Gümüşdağ, dertleniyor... Hayır, Başakşehir Başkanı olarak değil. Türkiye Kulüpler Birliği Vakfı Başkanı olarak dertleniyor.
Önce sponsorlar (Ülker, Beko, Avea, Turkcell, Türk Telekom) çekiliyor spor alanlarından. Bu çekilmede en büyük kuraklığı futbol yaşıyor...
Sonraki çekilme daha göz alıcı, daha yakıcı, daha dramatik. Futbolseverler stadlardan çekiliyor. Beşer onar, yüzer yüzer değil, binlerle... Onbinlerle...
Göksel Gümüşdağ’ı dertlendiren gerçekler böyle. Sözünü saptırmadan, yumuşatmadan, olanca gerçekliğiyle söylüyor:
“- Futbol maalesef kirli bir alana döndü!”
Bu sözü ben söylesem, ilk itiraz edeceklerden biri olabilecek Gümüşdağ, devam ediyor:
“- Hafta içinde Trabzonspor Başkanı Sayın Hacıosmanoğlu aradı. Fatih Terim Stadı’nda taraftarlarına ne kadar yer ayırabileceğimizi sordu. Bizim tribünlerimizde kısıtlama yok. Konuk taraftarlara 10 bine kadar bilet verebiliyoruz. Emniyet de güvenlik bakımından bir sakınca görmüyor. En az 14 bin kişiye maç seyrettireceğimiz için heyecanlandık. Ama gelin görün ki ancak 2 bin seyirci geldi maça... Hemen tüm statlarda beklenmedik bir seyirci kaybı var. Neden, derseniz... Son zamanlarda hemen herkes futbola vurdu.

Yazının Devamı

Bayıldım bu 'Sos'a!

23 Eylül 2014

Anlaşıldı, Süleyman Seba’ya adadığımız bu güzel ve temiz sezonun en örnek kararları “penaltı” ile ilgili olacak.
Ali Palabıyık’ın çizgi hakeminin uyarısıyla (ya da önerisiyle) Fenerbahçe lehine verdiği penaltı kararı kabulümüzdür(!),eyvallah!
Sonucu da o penaltıdan atılan gol belirlemiştir. İtiraz etmek haddimizi aşar!.
Bir de dünkü maç var...
Korner atışı sırasında Bursasporlu Şener, Beşiktaşlı Veli’yi Greko-romen güreş teknikleriyle bel üstünden sarıp sarmalayarak, çekerek, iterek ve kakarak öyle bir hışımla yere indiriyor ki, o pozisyona penaltı vermeyen hakemi görünce KARGALAR BİLE ŞAŞAR! (Aynı müdahalenin tekrarına da tanık olduk, unutmayın)
Söz konusu hakemimiz Cüneyt Çakır’dır, dikkat ediniz. Dünya Kupası’ndaki gururumuz, en büyük değerimiz.
Her neyse, diyorum ya... Sezonun en örnek kararları bunlar... Neymiş sezonun en büyük yeniliği, okuyalım:

Yazının Devamı

Kötüyü gördük

19 Eylül 2014

Kutuyu açtık, kötüyü gördük... Asteras ezberimizdeki Yunan takımlarından biri değildi. Avrupa’da namı yürümemişti.. Bilinmeyen, tanınmayan, analizi zor bir takımdı, eyvallah!
Ama gördüğümüz kötü, kapalı kutu Asteras’tan çıkmadı.
Beşiktaş, kutuyu açtığında hiç bir sürprizle karşılaşmadı. Yabancı oyuncuların sınırsız oynadığı Avrupa’da küçük diye bilinen takımlar da en azından standart futbol oynayabiliyorlar. Biraz fizik güç, biraz mücadele, biraz da fırsat kovaladıklarında puanı koparabiliyorlar. Gördüğümüz kötü, Beşiktaş’ın henüz oturtmadığı oyun organizasyonu. Hücumda ve savunmadaki dağınıklığı, kopukluğu. Bireysel hataların çokluğu...
O nedenle Beşiktaş gün geçtikçe seviye kaybediyor. Hatırlayın Feyenoord ve Arsenal’le oynanan Şampiyonlar Ligi eleme maçlarını. O maçlarda Beşiktaş olağanüstü disiplinli, iştahlı, coşkulu, dirençli ve etkili bir takımdı. Kaybetse dahi oynadığı oyuna saygı duyulan yepyeni bir heyecan takımıydı.
Artık öyle değil!
Beşiktaş Gökhan’ın golü gelene kadar körlemesine baskı kurdu. Oğuzhan’ın akıllı topuk asistiyle Gökhan harika bir gol atınca, bekledik ki devamı gelir. Hayır, üzerlerindeki baskı kalkınca adeta gevşediler. Oyunu çift kale

Yazının Devamı

Terim'in şapkaları

17 Eylül 2014

Fatih Terim, futbolu sadece teknik - taktik çerçevesinin içinde değil, bütünüyle bir oyun, bir olgu, sosyal bir etkinlik olarak düşünen “filozof“ kimlikli bir teknik adam. O nedenle Türkiye Futbol Direktörlüğü gibi, öncesinde örneğine rastlanmayan çok özel bir unvanla TFF’de görev aldı. UEFA’ya önerdiği ve kabul ettirdiği gibi, Spor Toto Süper Lig’de de takımların 23 kişilik kadrolarla sahaya çıkmasını bu sezon başında önermiş. Ancak, sözleşmelerin önemli bir bölümünü “maç başı“ ödemelerle oluşturan kulüplerin direnciyle karşılaşmış. Fatih Terim, başında iki şapka taşıyor. Bunlardan birincisi, Milli Takım Teknik Direktörlüğü... Kamuoyu futbolda maçlara ve sonuçlara odaklandığından Terim’i hep birinci şapka ile görüyor, Milli Takım’ın hedefleri, kapasitesi, seçilen futbolcular ve onların performansı ile yoğunlaşan değerlendirmeler yapıyoruz. Örneğin, İzlanda maçını öncesiyle, sonrasıyla didik didik analiz ettik ve dosyayı (Çek maçına kadar) kapadık. Terim de gündemimizden çıktı.

Oysa taşıdığı ikinci şapka var başında. Türkiye Futbol Direktörlüğü... Bu şapka O’nu teknik direktörlüğün daha da üstüne çıkaran, daha geniş ve derin bir vizyonu çağrıştıran, beklentileri büyüten ve

Yazının Devamı

Buruk pazartesi

16 Eylül 2014

Buruk bir pazartesi gecesine tanık olduk. Yeni haftanın başında, ikinci haftanın son maçlarına çıkıyordu Beşiktaş’la Çaykur Rizespor... İş gününde taa Olimpiyat Stadı’na gitmek bir dert, dönmek başka bir dert.. Bu maçı izlemek üzere 1300 kişi bilet almış... Kombinelerle birlikte 11-12 bin kişinin tribünlerde toplanması beklenirken, topu topu 5-6 bin kişinin geldiğini görüyorsunuz... Bu soğukluğun nedenlerinden biri de Çarşı Grubu’ndan 35 kişinin “müebbet”le yargılanacağı “darbe” iddianamesi olabilir mi? Elbette olabilir. Bu kırgınlığın, küskünlüğün ve gönülsüzlüğün hedefi Beşiktaş futbol takımı mı olmalı? Hayır, asla öyle olmamalı!

Maça dönersek... Lige en iyi hazırlanan ekiplerden biri olarak dikkati çeken Beşiktaş, birinci haftayı kötü sahada 3 puanla bitirip Mersin deplasmanından keyifle dönerken, dünkü Rizespor maçına da haklı bir özgüvenle çıktı... Galatasaray, Fenerbahçe ve Trabzonspor’un ikişer puan kaybettiği haftayı pekala “lider” bitirebilirlerdi. Ne var ki, yıllardır gelenek halinde oluşan istatistikler de unutulmamalı. Beşiktaş böyle avantajlı durumlar yakaladığı haftaları hep sıkıntıyla, kayıpla yaşıyor. Dünkü maç da aynen öyle sergilendi. Rizespor sert ve

Yazının Devamı

Hamdık, piştik, yandık!

10 Eylül 2014

Savunmanın üçlü, dörtlü (ya da beşli) olması hiç önemli değil... Avrupa Şampiyonası elemelerine soğuk, hazırlıksız ve durgun başladık. Ligimizde henüz 1 haftalık başlangıç yapmışken, Arda dahil bir çok oyuncumuz henüz form tutmamışken, İzlanda’ya karşı ham bir takımla mücadele etmek zorunda kaldık.
Kaldı ki İzlanda’da ligler bizden çok daha önce başlamış; Dünya Kupası elemelerinden sonra play off oynama hakkını elde etmiş rakip, kendi sahasında hem fizik, hem taktik, hem de moral olarak öncelik elde etmişti.
Milli Takım’ın en önemli hücum kozları olan Gökhan Gönül ve Caner Erkin, dün her iki kanattan yüklenen rakip karşısında bocaladılar. Gökhan Gönül sağ kanattan yüklenedursun, İzlandalı rakibinin bindirmelerinde savunma rolünü adeta unuttu. Caner Erkin, maçın ilk yarısında uzun süre karşıdan gelen rakibi önünde çakılı kaldı. Ancak ilk yarının sonlarında ofansif rolünü hatırladı. İki kanat oyuncumuzun verimsizliği orta alanı da etkiledi. Olcan, Arda, Emre, Selçuk oldukça yavaş, etkisiz ve statik bir oyun oynadılar. Bu dörtlü yaratıcı rolünü oyuna yansıtamadığı gibi, savaşçı- mücadeleci kimliğini de gösteremedi. Burak Yılmaz’a diyecek sözümüz yok. Çok net bir fırsatı

Yazının Devamı